Evde yaptığım tek eylem sanırım bilgisayarımdan dizi izlemekti. Halbuki pazartesi günü sınavlarım devam ediyordu. Nedenini bilmiyorum ama adliyeden döndüğümüz gün eve gelince o kadar rahatlamış hissediyordum ki kendimi koltuğa bırakmış ve bir saat kadar yüz üstü uzanmıştım. Sonrasında ise duş almış ve pijamalarımı giyip iki gün boyunca onların içinden çıkmamıştım.
Ufacık bir an ya Kuzey babası ile kalmak isterse diye düşünmüştüm. Sonuçta onunla kaldığı için mutlu olurdu. Eğer onu seçseydi onu bir daha göremezdim, bu ihtimal vardı. Gitmeyi seçseydi bana ne olurdu? Telefon numaramı değiştirir ve onunla her gün konuşabilirdim mesela. Her ne kadar bir daha onu göremesem de hayatında olurdum. Biraz zaman geçince de onun orada kendine ait bir düzeni, hayatı olurdu ve telefon konuşmaları azalırdı. O kurduğu yeni hayatta beni istemeyebilirdi.
Bir süre sonra ben de onsuzluğa alışırdım. O benim hayatımdan, geleceğimden çıkardı. Hayır, bu düşünceden anında nefret ettim. Kuzey'i ne şimdi ne de gelecekte yanımda olmadığını hayal etmek istemiyordum. Bu kalbimin sıkışmasına neden olan bir düşünceydi. O benim hayatımda güzel düşünmemin, güzel yaşamamın sebeplerinden biriydi. O benim durduk yere, yol ortasında bile olsam gülümseme sebebimdi. Kalbimin en naif, en dokunulmamış kısmının sahibiydi o.
Bu duyguyu kaybedersem yaşamamın ne anlamı kalırdı ki? İnsanlar ki yaşamak için bir duyguyu bile bahane gösterebilirdi. Ben de Kuzey'in bana hissettirdiklerini seviyorum. Onu görünce kalbimin daha hızlı çarpmasını seviyordum. O hissi çok seviyordum.
İzlediğim dizi ben fark etmeden bitince diğer bir bölümünün olmadığını fark ettim. Bu yüzden saat gece yarısına gelirken ışıkları ve bilgisayarımı kapatıp kendimi uyumaya zorladım.
*******
Bir hafta sonra son sınavın beni beklediği bir sabaha beklediğimden erken kalktım bu yüzden dün yıkanmadığım için sadece saçlarımı yıkadıktan sonra üzerimi giyinip evden çıktım. Yolda giderken Kübra her zaman ki gibi köşe başında beni bekliyordu. Pastaneye uğrayarak dört kişi yiyebileceğimiz kadar poğaça ve simit aldık. Giray içecek almaya alışmıştı bu yüzden kahvaltılık alarak gidiyorduk.
Sınıfta kahvaltımızı yaparken kendimi biraz yorgun hissediyordum. Gözlerim de bunun üzerine kaşınıyordu ve artık ovuşturmaktan canım acıyordu. Kuzey yine benim için içeceğimin kapağını açmıştı. Neden açamadığımı ben anlamıyordum ama o sormadan elimden alıyordu. Hoşuma gitmediğini söyleyemezdim.
Sınav olurken gözetmen hoca yerlerimizi değiştirdi. Ben tam öğretmen masasının önüne oturdum. Kübra duvar kenarında en arkaya giderken Giray tam onun yan sırasındaydı. Kuzey ise yeri sadece tek sıra arkaya yani benim sırama geçmişti.
Sınav şaşırtıcı derecede kolay geldi. Ben çalıştığım için bana kolay gelmiş de olabilir büyük ihtimalle. Ara ara başımı kaldırdım ve hocaya görünmeden arkadaşlarıma ve Kuzey'ime baktım. Giray ve Kuzey rahat rahat yazarken Kübra resmen kâğıt ile kavga ediyordu. Kâğıtlar dağıtıldıktan yarım saat sonra Kübra hocaya seslendi.
"Hocam?"
"Efendim kızım?"
Kübra eliyle sınav kâğıdını havaya kaldırdı. "Silgiyle silerken kâğıdım yırtıldı da başka bir kâğıt alabilir miyim acaba?" dediğinde birkaç kişi güldü. Hoca ise oturduğu yerden kalktı. "Ne kadar yırtıldı?" diye sorunca Kübra buruşmuş ve ortadan neredeyse ikiye yırtılmış kâğıdı net bir şekilde gösterdi. Giray yan tarafında kahkaha atınca Kübra ona kötü kötü baktı.
Hoca başını iki yana salladı ve Kübra'ya yeni bir kâğıt verdi. Giray'ın ara ara ona gülmesi dışında sınıfa sessizlik hâkim oldu.
******
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin:Kuzey [Tamamlandı.]
Krótkie OpowiadaniaKuzey: Niye sakız başka bir şey değil? (09:35) Anonim: Sakız çiğnerken küçük bir çocuk gibi oluyorsun (09:35) Anonim: Şişiremediğinde sinirlenip atıyorsun (09:35) Anonim: Ve ben o hallerini izlerken sakızı daha çok sevmeye başladım (09:35) Kuzey: Sa...