Sabah erkenden uyanmıştım. Hep yaptığımı yaptım ve Kuzey'e mesaj attım. Tek tik olunca kaşlarım çatıldı. Ama Kuzey okul dışında internetini kapatmazdı ki. Bir kaç mesaj daha attıktan sonra hafiften endişe tohumları içmede yeşerirken, Kübra'yı uyandırmaya çalıştım.
"Kübra? Kız kalk!"
Dürtüklemem bir fayda etmemişti, bu yüzden telefonumdan bir anda başlayan, gitar ve bateri solosu olan şarkıyı açtım. Şarkı başlamadan telefonu kulağına doğru yaklaştırdım. Bekledim, bekledim. Şarkı bir anda başlayınca Kübra sıçramış, tek kişilik olduğundan dolayı da yataktan düşmüştü. Bu haline gülmeye başladığımda bana kızgın bakışlar atıyordu.
"Hay ben senin... Derin sen geri zekâlı mısın? Nasıl uyandırıyorsun? Kafanın içinde beyin yerine başka bir şey mi var?"
Hakaretlerinin ardı arkası kesilmiyordu. Kübra hakkında pek kimsenin bilmediği ise; uykusunu alamazsa, çok huysuz bir insana dönüşebilirdi. Çok. Huysuz.
"Canım arkadaşım, bir tanem, kelebeğim, bebeğim..." diyerek huysuzluğunu almaya çalıştım. Yatağa çıkınca da küçük bir çocukmuş gibi sevmeye başladım. Bir yanağını sıktım, başını sağa sola salladım. Diğer elimle de saçlarını inek yalamış gibi kafa derisine yapıştırdım. İltifatlarıma devam ediyordum bir yandan da.
"Böceğim, yaprağım, sıcak çikolatam, şekerim, prensesim..." Kollarımın arasında çırpınırken yatağa yatırdım onu. Bacaklarımı açtım ve karnının üstüne oturup hareket alanını kısıtladım.
"Oy, oy, benim baklavam uykusundan mı uyanmış? Benim küpelim huysuzlanmış mı?"
Kübra altımda ne kadar debelense de pek faydası olmuyordu. "Ne yapıyorsun? Kız kalk! Ay vallahi fenalık bastı. Lan! Kalksana! Bak asabımı bozma!"
Bana küfür etmesiyle yalandan kaşlarımı çattım. "Aaa, bozma ağzını. Hiç yakışıyor mu sana?" dedikten sonra gıdıklamaya başladım onu. Sinirden çatılan kaşları anında düzeldi ve neşeli kahkahaları odamı doldurdu. O güldükçe ben de gülmeye başladım.
"De-rin. Dur. Ne olur."
Gülmekten nefes nefese kalmıştı. Konuşamıyordu bile kuzum. Bir kaç kez daha parmaklarını belinde gezdirdikten sonra yorulduğum için kendimi yatakta kalan boşluğa attım. Uzun bir süre nefesimizi düzenlemeye çalışırken ara ara gülüyorduk. Sakinleştiğimiz zaman birbirimize doğru döndük ve öyle uzandık.
Gülerek birbirimizi izlerken dağılan saçlarını tek eliyle düzeltti. "Sen niye beni bu saatte uyandırdın?" Onu asıl uyandırma sebebim aklıma gelince telefonumu bulmak için yataktan kalktım. Biz boğuşurken yataktan düşmüş olmalıydı.
"Kuzey'e mesaj attım ama interneti kapalı, tek tik oldu," dediğimde Kübra anlamamış olacak ki yüzüme değişik bir ifade ile baktı, "Ne olmuş yani?" dedi. Telefonumu yatağın ucunda, yerde bulunca geri Kübra'nın yanına oturdum. "O normalde okul dışında internetini kapatmaz." dediğimde onun yüzünde de merak kırıntıları oluştu.
"Beni niye uyandırdın o zaman?" diye sorduğunda bilmiş bir şekilde cevap verdim. "Özenle düşündüğüm, çok zekâ gerektiren bu ince, naif ve nadide planımı uygulamak için sana ihtiyacım vardı da ondan." dedim. Abartma şeklime karşılık gözlerini devirmiş ve başını sola doğru yatırmıştı.
Huysuz bir şekilde nefes verdikten sonra sonuca vardım. "Tamam özenle düşünmedim. Seni uyandırırken aklıma geldi. Ama cidden sen bana lazımsın." dedim. Başına geleceklere meraklı bir şekilde, "Tamam." dedi.
Heyecanlı bir şekilde yatakta dizlerimin üzerine çıktım ve öyle oturdum. "Bak şimdi, Kuzey'i ara ve yanlışlıkla olduğunu söyle. Zaten sesinden verir ele bir şey varsa." Planımı anlatırken Kübra bana o malum, 'Vallahi mal.' bakışlarından atıyordu. Diliyle dudaklarını ıslattı ve yatakta poposunu kaydırıp bana yaklaştı.
"Derin sabah sabah çocuğu arayıp ne diyeceğim ben? Saat kaç haberin var mı?" dediğinde ellerimi çenemin altında birleştirdim.
"Lütfen, lütfen, zaten yanlışlıkla aradım dersin. Ne olur." diyerek yalvarmaya başladım. Sonra günlerdir Kuzey de olan değişiklikler gözlerimin önüne serilirken ellerim kucağıma düştü. "Onda bir şeyler var Kübra, belli ediyor. Ara ara gözleri dalıyor mesela. Toparlanınca etrafına bakıyor, sanki birinin onu o şekilde görmesinden korkuyor..."
Kuzey'i bu şekilde düşünmek neşeli, pozitif enerjimi bir anda götürmüştü. "Hayatımda gördüğüm en iyi insanlardan biri, sen de biliyorsun. Kuzey sır saklamayı beceremiyor Kübra. Bir derdi var. Ben onu böyle üzgün görmeye dayanamam." dedim.
Kübra bana yaklaştı ve başını omzuma yaslayıp destek oldu bana. "Onu mutlu etmek için elimden ne kadarı gelir bilmiyorum ama denemek istiyorum. Onu yeterince üzdüm. Şimdi biraz da olsa mutlu etmek istiyorum onu. Hem o bilmeden hep benim yanımda oldu. Bu sefer de ben onun yanında olmak istiyorum." derken gözlerim dolmuştu.
Kübra başını kaldırdı ve sulanan gözlerime buruk bir gülümseme ile baktı. "Çok güzel seviyorsun... Bazen fazla oluyor ama haksız değilsin. Hangi delilik olursa olsun, hangi saçmalık olursa olsun senin için yaparım, biliyorsun." dedi.
Gözyaşlarım göz pınarlarımda kururken bir kez daha, bu sefer mutluluk ve minnet karışımı bir gülümsemeyle en yakın dostuma baktım. "Biliyorum." Bir süre birbirimizi izledikten sonra ortamda olan duygusal havayı dağıtmak için olduğu yerde zıpladı. Bana hınzır bir gülümseme atarken bir profesör edasıyla konuştu.
"Hadi o zaman, gün Kuzey'i arama günüdür."
Model-Dünya Tek Biz İkimiz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin:Kuzey [Tamamlandı.]
Short StoryKuzey: Niye sakız başka bir şey değil? (09:35) Anonim: Sakız çiğnerken küçük bir çocuk gibi oluyorsun (09:35) Anonim: Şişiremediğinde sinirlenip atıyorsun (09:35) Anonim: Ve ben o hallerini izlerken sakızı daha çok sevmeye başladım (09:35) Kuzey: Sa...