Yazarın anlatımından;
Derin, Kuzey'in mesajıyla hızlıca sırasından kalkıp cama yapıştı. Çardakta eski sınıfından arkadaşlarıyla oturduğunu görünce gülümsedi. Kuzey arkadaşlarına çok bağlı biriydi. Sürekli arkadaş edinmeyi çok severdi. Tanımadıkları olsa bile ayaküstü sohbet ederdi hatta. Derin, Kuzey'in bu huyunu çok severdi. Aslında Derin onun hakkında olan her şeyi çok severdi.
Sınıfta Kuzey yürürken yüzünü buruşturduğunu görmüştü Sanki karnına o anda yüzlerce iğne batmış gibi hissetmişti. Canı çok acımıştı onun da. Kuzey'in başına ne gelse gelsin hissederdi hep. Gülse güler, sinirlense sinirlenir, acıksa acıkırdı resmen.
Kuzey ile mesajlaşırken Derin gülüyordu. Hatta ona cevap verirken onu izliyordu. "Onu izlemek ne güzel" diye düşündü yine. Sinirlense, üzülse bilmese de Kuzey hep yanındaydı Derin'in. Telefonda duran resimlerini açar dakikalarca izlerdi, sonra ne sinir kalmış ne de üzüntü.
Kızıl saçlı bir kızın arkadaşlarıyla Kuzey'e bakıp konuştuklarını, hatta kızın ona doğru gittiğini görünce Derin'in biraz kalbi sonrada siniri kırıldı. Hızlıca Kuzey'e yazdı. Tehdit etti. Bir kaç saniye sonra Kuzey kalkıp okula doğru yürümeye başlayınca Derin de hemen sırasına oturdu, kulaklıklarını taktı. Kübra'nın okuduğu kitabı hızlıca kaptı ve rastgele bir sayfayı alıp açtı.
Kalbi çok hızlı atıyordu, nefes alışveriş hızı resmen göğsünün inip kalkmasından belli oluyordu. Sakinleştirmeye çalıştı kendini o an. Sakin ol Derin, sakin ol.
Kuzey topallayarak sınıftan içeri girdi. Derin gözünün ucuyla onu görebiliyordu. Kuzey yaklaştıkça Derin daha bir hızlı nefes almaya başladı. Uzaktan görenler astım hastası sanabilirdiler bile. Çaktırmadan baktı çocuğun yüzüne.
Kuzey gülüyordu.
Kuzey gülüyordu!
Sırasına oturdu ve Derin'in daha on dakika önce bıraktığı poşetin içine baktı. Sevdiğini almıştı. İki simit bir de cam şişede şeftali suyu. Kuzey gülerek telefonunu çıkartıp bir şeyler yaptı. Derin'in telefonu masanın üzerinde titreşince iki göz de aynı anda telefona döndü. Derin yutkundu, Kuzey kaşlarını çattı.
Çaktırmadan Derin telefonu eline aldı, titreyen elleriyle. Kuzey onu izliyordu ve dikkatli davranmalıydı. Derin sanki biri onu arıyormuş gibi yaparak kulaklık girişini çıkardı ve telefonu kulağına götürdü.
"Efendim Kübra?" dedi titreyen sesiyle. Kuzey anlamamış olacak ki başını çevirdi. Sevdiği çocuk ona bakmıştı.
"Hayır, sınıftayım." devam ettirdi oyununu Derin.
"Yok ben sana mesaj atarım sınıfı şimdi defteri al gelirken."
Telefonu kapattı ve Kübra yerine Kuzey'in mesajını açtı. Anlamayacağını biliyordu Kuzey'in.
Kuzey: Korkmalı mıyım? Sevdiklerimi almışsın (13:34)
Anonim: Onları yediğini bilecek kadar tanıyorum seni şaşırma bu kadar (13:36)
Kuzey: Az önce sınıf arkadaşımı sen sandım bir an (13:36)
Kuzey: Heyecanlandım :D (13:36)
Derin elini kalbine götürdü. Sınıf arkadaşıydı onun artık. Yabancı değildi, sınıf arkadaşıydı. Olsun. Buna da razıydı.
Kuzey: Ne zaman bana adını söyleyeceksin? (13:36)
Anonim: Ne zaman karşına çıkmaya hazır olursam o zaman (13:37)
Anonim: Yemeğini ye (13:37)
*Görüldü* (13:38)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin:Kuzey [Tamamlandı.]
Short StoryKuzey: Niye sakız başka bir şey değil? (09:35) Anonim: Sakız çiğnerken küçük bir çocuk gibi oluyorsun (09:35) Anonim: Şişiremediğinde sinirlenip atıyorsun (09:35) Anonim: Ve ben o hallerini izlerken sakızı daha çok sevmeye başladım (09:35) Kuzey: Sa...