kuşların sessizliği, odamın rutubeti, kanımın akışının hızı, aklımın gel gitleri, ve gölgemin yoğunluğu,
insan kendi gölgesinden korkabilir mi?
ben korkuyordum, çünkü benim gölgem fazla yoğun fazla acımasız, fazla gaddardı, ve beni de kendi gibi yapmak istiyordu,
ama sorun şu ki, ben istemiyordum, hayatımı yalnız yaşamak birine bağlı kalmak birinin ekseni etrafına olmak istemiyordum,
sence ben biri olarak tabir ettiğin birine benziyor muyum? diyen ses, onu ve gaddar sesini duymamak için kulaklığımı taktım, ve sertap erener'in kim haklıysa şarkısının o yumuşak tınısı kulaklarımda yankılanmaya başladı,
yalnızsan geceleri, yalnızsan yatağında, ve elin bom boşsa kalbin gibi......
beni duymamak için fazla zahmete giriyorsun ama boşuna, ben kulaklarında değilim, ben beynindeyim
her zaman böyle oluyordu, onu ne zaman duysam bir kaç dakika sonra onun o yoğun siyah sis bulutunun altında kayboluyordum, ama bu kez gelemeyecekti, onun beni gördüğünü biliyordum, ve odamın tüm köşeleri tişörtlerimle kaplıydı,
gölgem, hep köşelerden sızarak gelirdi yanıma, ve şimdi yanıma ulaşamayacaktı, odamın dört tarafının köşeleri kapalıydı,
ben onu alt ettiğimi düşünüp gülümserken, bir köşeyi atladığımı fark ettiğimde artık çok geçti, odamın küçük tahta penceresinin köşelerinden sızmaya başlayan gri dumanla, sıçrayarak kalktım yataktan,
lanet olsun.... diye bağırdım, tüm kıyafetlerimi köşeleri tıkamak için kullanmıştım ve sadece üzerimde ki tişörtüm vardı, düşünmeden çıkardım onu ve pencerenin kenarını kapatmaya çalıştım ama çok geçti, çünkü gri sis gittikçe siyaha dönüyordu, ve bu renk onun oluşumunu tamamladığının göstergesiydi,
adım adım santim santim çoğalırken hayatımın karanlık sisi yavaşça geriye çekildim, yoğunlaştı, çoğaldı, bir insan silüetine büründü, ama karanlık yüzünü değil, karanlık gözlerini görüyordum,
her zaman ki gibi yüzü belli değildi, ama gözleri, o göz çukurları içimi okuyacak kadar dikkatle bana bakıyordu, çok nadir bu durumda karşıma çıkardı, 5 yaşımdan beri toplasan iki yada üç kez görmüştüm onun bu halini, sesini hep duyardım da, bu hali hep bir sürpriz olurdu benim için,
hoşbulduk..... dedi kinayla, kanım akmayı bıraktı, kalbim atmayı, zaman ilerlemeyi,
dünyanın son günüymüş gibi hissettiriyordu o silüeti, o denli korkunç, o denli çaresiz,
adımların seni benden koparamayacak....boşuna bu çaban..... sesi, tanrım sesi, ilk kez bu kadar net duyuyordum sesini, eskiden daha boğuktu ama şimdi, bu gece burda bu odada neden hiç bir cızırtı boğukluk olmadan duyuyordum sesini,
bir şeyler değişiyordu, farkındaydım, bu değişikliği tetikleyen neydi, neden şimdi karşımda süzülüyordu, ve o yaklaştıkça neden geriliyordum,
sırtım tahta rutubetten yamulmuş kapıya dayandığında hızla arkamı döndüm ve kapının kolunu tuttum ama açılmıyordu kilitlememiştim, sıkışmış mıydı? kahretsin her şey ondan yanaydı sanki,
tüm dünya, evren, zaman, ve şansızlığım...
hızla ona dönüp gerekirse kendimi pencereden aşağıya atmayı göze almışken yine geç kalmıştım, çok yakındı, siyah bulutları, dalga dalga üstüme geliyordu, sarıyordu beni, kendine muhtaç ona zavallı olmam için beni var gücüyle sislerinin arasına aldı,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE
FantasyHayatim boyunca herkes bana deli dedi. Bir sey ne kadar sık dile getirilirse o olurmuş derler. Olur muydu? Olurdu biliyordum. Adim asel.... alkolik bir baba faise bir anne ozurlu bir kardeş ve yillarca turkiyede ki tum yetistirme yurtlarini gezen...