keyifle okuyun...sibel....
bir ceset nasıl olur... ruhu çıkmış kanı çekilmiş hiç hayatı belirtisi olmayan boş bir bedenden ibaret olur,işte şu anda beni özetleyen tek cümle buydu...ceset...
ben bir cesettim, o beni ilk kez ziyaret ettiğinde sonu başından beri belli olan bir hikayenin cesediydim ben...şimdi, bu odanın içinde bomboş gözlerle dışarıda ki güneşli yaz gününe bakarken arkamda ki hummalı hazırlıklara bakmadım bile,
duymuş muydu? belki de duymuştu, ige mutlaka yetiştirmişti zezeye zezede amuna, peki ama neden gelmiyor, neden ortalığı yakıp küle çevirmiyor, istiyor muyum? bilmiyorum, belki de istiyorum, belki de kendime bile itaraf edemesem de duyarda gelir umuduyla dolup taşmıştım, ama gelmese iyi olur sonuçta herşey ortada,
ben abelle evleneceğim, sırf o sevdiğine kavuşsun diye, herkes neden benim masumluğumu istiyordu, neden illa birine kendimi vermem gerekiyordu, bir kız kadın olunca masumiyeti kaybolur diye mi böyle yapıyorlar, beni farklı kılan ne,
''onun sana olan zafı'' diyen sesle arkamı döndüm, karşımda kocaman sürmeli siyah gözleri olan, burka giymiş ama eşarbı olmayan bir kadın vardı, tanrım öyle güzeldi ki sessizce tek kelime etmeden ona baktım, tıpkı türkan şoraya benziyordu
''tanımıyorum ama eminim güzel bir kadındır'' dedi siyah kömür karası saçlarını sallayarak yanıma geldi, tanrım saçları kalçalarına kadar uzanıyordu,
''kimsin sen'' diyebildim zorla,
''sana yardımcı olmak için geldim, israfil tarafından gönderildim'' dedi elini uzatarak bende elimi onun avucunun içine bıraktım elleri sıcacıktı, buz gibi kar yağan ellerime rahatlık getirmişti sanki, gözleri hele ki gözleri o kadar ışıl ışıldı ki onun bir ölü olması gözlerinde ki fenerleri söndürememişti,
''abel'' dedi bir an sustu sonra onunla oturmam için beni yönlendirdi,
''o iyi bir adam, çok uzun zamandır tanışıyoruz, onu mutlu etmek çok kolaydır, yarı fani bir melek olduğu için mennun edilmesi güç değil, ama farkındayım ki onu sevmiyorsun''
konuşmak isterdim, onu sevmiyorum, bir melekle bir iblisi kurtarmak için evleniyorum diyebilseydim, nasıl derdim, bunu israfil ve benden başkası bilmemeliydi, özellikle abel, çünkü eğer öğrenirse asla bunu kabul etmezdi, düşünsenize, baş düşmanını kurtarmak için koynuna aldığı karısı tarafından ihanete uğrayan melek ve cennette yan yana oldukları baş düşmanı.
''belki belli edemiyor olabilirim ama ona güveniyorum, saygı duyuyorum, inanıyorum'' dediğimde karşımda ki huri, evet bu kadın kesinlikle cennet hurisi olmalıydı, gülümsedi
''o kadar şey söyledin ama seviyorum yanılıyorsun demedin'' dediğin de karşımda ki kadından kaçırdım gözlerimi, ve o sıkıldığımı anlamış gibi gülümsedi ve
''neyse, hadi bakalım, seni hazırlayalım'' dedi, ve ayağa kalkıp kapının eşiğinde duran büyük çantaları alıp hızla yanımdan geçip gelin odasında gözden kayboldu,
''gitme'' diyen sesle kafamı kaldırdım ve koltuğun üzerinde zıplayan igeye baktım, neden bu kadar heyecanlıydı, neden zıplıyordu ve neden telaşlı gibi bir hali vardı
''lütfen gitme giyme o gelinliği sen o meleği sevmiyorsun, sen efendimin karısısın, üstelik o kadın yani o kadın'' dediğinde içeriden yıldırım gibi çıkan kadını gördüm, gözleri biraz önceki gibi ışıl ışıl değildi, yıldırımlar vardı o gözlerde, siyah yıldırımlar
''bak, bak, bak, cehennem faresi de burdaymış'' dedi kadın, demek ki igeyle tanışıyorlardı
''uzun zaman oldu ha fare'' dedi ve bir kaç adım atıp yanıma geldi, elini belime koyup
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE
FantasyHayatim boyunca herkes bana deli dedi. Bir sey ne kadar sık dile getirilirse o olurmuş derler. Olur muydu? Olurdu biliyordum. Adim asel.... alkolik bir baba faise bir anne ozurlu bir kardeş ve yillarca turkiyede ki tum yetistirme yurtlarini gezen...