acınası

2K 138 11
                                    

keyifle okuyun.....



insanız biz, nasıl dermansız kalınır biliriz, hele ki kaybettiklerimizin ardından nasıl perişan oluruz nasıl da yıkılır acılarla kıvranırız, ama Rabbim dayanma gücünü verir de bir evlat acısına dayanamaz anneler, 

onu amun için terk ettiğimde, bir daha gün yüzü görmesem o kadar canım acımaz diyordum,  büyük konuşmuşum daha beteriyle karşılaştım, kollarımın canı yok, hele ki bacaklarımın hiç, 

göz yaşım kurudu, kalbim atmıyor artık, hayat desen o başka bir alemde, ruh gibi, canı çekilmiş boş bir beden var karşımda, gözleri kan çanağı, alnıma değen elleri cansız, 

''affet'' diyebildim sessizce, öyle güzel aktı ki göz yaşları o buğulu cennet gözlerinden konuşmasa da ne demek istediğini anlamıştım, hepimiz perişan haldeydik igeden bir haber yok hala, 

amun desen nerdeyse tüm cehennemi dünyaya çıkarmıştı, cehennem cehenneme savaş açacaktı, tüm ordularını tüm yaratıklarını dünyaya çıkarmış savaş için hazırlanıyordu, bense sadece yatıyordum, elim karnımdan bir kez bile inmedi, tekrar karnımın şişeceğini oğlumun tekrar bana geleceğini ummaktan beklemekten başka çarem yoktu, 

ya ige, oğlumu düşünürken, igenin bizim için kendini tekrar dante cehennemine atması üstelik hayatın anlattıklarından sonra, dante onu çok esir etmiştir, bu kadarına dayanamıyorum oğlumu en yakın arkadaşımı dostumu kaybettim, kendimi kaybetsem ne önemi vardı ki, 

onca şey atlatmıştım, hepsinin üstesinden gelmiştim, kimini amunun sayesinde kimini de kendi irademle halletmiştim, ama şimdi oğlum geri gelse bile en yakın dostumu kaybetmişken nasıl mutlu olacaktım, hele ki hayat bana böyle bakarken, 

''karım'' diyen adamın sesiyle arındım düşüncelerimden nede güzel seviyordu beni, tamam tamam bazen acıtarak kanatarak yaralayarak hatta öldürerek seviyordu ama seviyordu, dünya üzerinde kimsenin kimseyi sevmeyeceği kadar çok seviyordu beni, oğlumuz için düştüğüm bu yatağa onun için terk etmek istiyordum ama yapamıyordum, 

''karım, cennetim'' sesinde ki endişeyi ilk kez bu kadar yakından hissediyordum, tenime dokunan parmaklarının sıcaklığıyla içimde yağan karlar erise de hala yağmaya devam eden bir tipi vardı içimde, özlem, hemde ne soğuk bir özlemdi bu içimde ki, 

''efendim'' diye bağıran sesle amun hemen ayağa fırlarken, yüzünde ki endişenin yerini birden bire mutluluk aldı, onun o rahatlayarak kapattığı gözlerinin gördüğü şeyi görmek için ayağa fırladım ve pencereden bize doğru gelen azazeli gördüm, kucağında siyah saten bir kumaşa sarılmış bir şey vardı, 

hayır şey değil oğlum vardı, daha doğru dürüst karnımda taşımadığım mide bulantılarımla başa çıkmadığım aş ermediğim sancı çekmediğim suyum geldi amun diye bağırmadığım oğlum vardı, bir an dizlerim tamamen cansızlaştı ve yere yığılmama ramak kalmışken yanımda ki adama tutundum, ömrümce kötülüğünden kaçtığım adama bir adım kadar muhtaçtım işte, 

''oğlumuz'' diyen amun bileğimi tutup beni hızla dışarıya sürüklerken azazel çoktan kapının eşiğine gelmişti bile, etrafta ki iblis kalabalığı bebeğimi görmek için başlarını uzatmışken hepsi amunun varlığını fark ettiğinde başlarını yere eğdiler, 

''efendimiz'' diye azazel başını yere eğip kucağında ki bebeği bize uzattığında korkuyla gerildim tanrım bir iblisin karısıydım onunla olmuş onun olmuştum yaşamayan bir adamın bir cehennem efendisinin koynuna girip bakireliğimi almasına hatta beni hamile bırakmasına izin vermiştim, ve şimdi kendi çocuğuma bakmaya korkuyordum, nasıldı, neye kime benziyordu, ya bir iblis ya bir yaratık doğurmuşsam diye beynimde dönen sorulara bir son verdim ve hızla bir adım atıp azazelin elinde çocuğumu aldım 

GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin