8. Dostluk

4.1K 223 13
                                    

Grace'nin yığılan vücuduna bakarken zihnimde neler olduğunu ayrıntılı bir şekilde kendime bir kez daha anlatım. Babam bir an da çıkıgelmiş, ardından annemi yere sermişti. İşte bunu hiç beklemezdim!

"Baba! Ama....ama nasıl?" dedim.

"Bugün 28 Ekim evlat." dedi babam sesinde alaycı bir tavırla.

"Demek sen de her şeyi biliyordun?"

"Hem de sen bilmeden önce." dedi babam. "Annenle ilk tanıştığım zaman her şey normal gidiyordu. Ta ki avdan geri dönmüştüm ve tüfeğimi bodruma koyarken yakınlardan gelen bazı sesler duydum, içeri girince Grace'in bir ayin yaptığını gördüm. Onun bir cadı olduğunu öğrendiğimde beni öldürmek istemişti, tüm bıçakları havada tutup benim üstüme yöneltmişti ama kurtulmayı başarmıştım, ondan önce davranıp tüfeğimin ateş yarine elimi dayadım ve üç el ateş ettiktn sonra kanlar içinde yere yığıldı. Onu o mahzene tıkmıştım ama nasıl olduysa çıkmaya başarmış...."

"Çünkü...."

"Çünkü onu yakmam lazımdı!" dedi babam ve cebinden çıkardığı kibriti açıp eline iki çöp aldı, kibritin kutusuna çöpleri sürttü, çöpler aniden alev aldı ve babam kibritleri annemin üzerine bıraktı ve bize "Kaçın!" diye bağırdı. Dediğini uygulayamıyordum, çünkü hala büyülüydüm ve hareket edemiyordum. Ama Carrie, John, Kit, Billy ve babamın hızlı adımlarla kaçışını görebiliyordum.

Grace'nin ölü bedeninden gelen çığlıklar beni dehşete düşürmüştü. Ne yapacağımı bilemiyordum kimse benim yokluğumu fark etmemişti. Ne yapacaktım?

Düşüncelerim Grace'nin küle dönüşen bedeninden çıkan alevlerin yükselmesi ve kulübenin tavanının yanmaya başlaması bozdu. Bir çığlık kopardıktan sonra kulübenin çatısının alevden topak topak yere yığılışını izledim.

✫BİLLY✫

Dolunay birkaç saat önce ki gibi kendini göstermiyordu, artık gece bitmişti. Kemiklerimin yavaş yavaş değişmeye başladığını hissettim, bu bana zevk veriyordu - nedenini henüz anlamadım- ama bacaklarım hala acıyordu.

Kendime geldiğimde Carrie'nin arkası dönük bir şekilde bana üstündeki hırkayı attığını gördüm.

"Üstünü giysen iyi olur çünkü kimse senin o iğrenç bedenini görmek zorunda değil!" dedi Carrie.

"Kapa çeneni tamam mı hiç de iğrenç değil?" dedim ve aklıma sonradan gelmesine rağman ben çıplaktım! Üstüme hemen hırkayı geçirdim ve önünü ilikledikten soınra ellerimi bacaklarımın üstünde yokladım, yarı kanıyor yarı kabuk bağlamıştı.

"Bunları geçirebileceğim bir büyü biliyor musun?" dedim Carrie'ye ama cevap veren o olmadı.

"Evet biliyorum," dedi Kit, sesi çok ince ve nazikti ama bu onun Grace'in asistanı yani karanlık bir cadı olmaktan alıkoymuyordu. "Demek istediğim Grace yaraları iyileştirebilen bir iksir geliştirdiğini söylemişti, ama şu an nerede olduğunu bilmiyorum." diye sürdürdü sözlerini.

"Nerede olduğunu bilmiyorsan kimin umrunda?" diye çıkıştım ve ayağa kalktım.

Aniden kulübenin alev aldığını fark ettim, diğerleri de fark etmiş olmalıydı.

"Artık buradan gitsek iyi olacak." dedi Ethan'ın babası. Bir an da fark etmiştim, Ethan neredeydi?

"Hey! Millet' Ethan içerde kalmış! Grace onu büyülemişti!" diye bağırdım. Birden hepsinin kulübeye döndüğünü gördüm.

"Hayır, hayır! Bu olamaz!" diye bağırdı Carrie ve babası neredeyse aynı anda. Carrie içeri daldı, John ise kollarından yakaladı.

"Sen aklını mı kaçırdın?" diye bağırdı John Carrie'ye. "Eğer içeri girersen orada yanarak ölürsün ve bir daha asla dirilemezsin!"

"İçerdeki benim kardeşim," diye feryat etti Carrie. "Onu bulmuşken tekrar kaybedemem."

"Bu şimdi mi aklına geldi?" diye bağırdı Kit. "Tanrı aşkına Carrie! Şimdi kardeşin için ağlıyorsun ama baban o lanet kadını yere sermeseydi Ethan burada olmayacaktı ve bunun tek sorumlusu da sensin!"

"Yeter!" diye bağırdım ve herkesin sustuğunu farek ettim. "Ethan hala içeride ve onun almaya ben giderim." dedim ve yaralı bacağımı hiç düşünmeden içeri dalmıştım.

Grace yerde iğrenç bir şekilde külleriyle yatıyordu ve Tanrı'm iğrenç kokuyordu! Ethan hala yataktaydı ama baygındı, her tarafı duman ve is kaplamıştı. Alevler her yerdeydi.

Koşar adımlarla yatağın olduğu yere gittim ve bacaklarımın sızladığını fark ettim ama duramazdım, şimdi asla duramazdım.

Ethan elleri arkada kavuşmuş bir şekilde duruyordu, üstü kir içindeydi. Kıvranarak onu sırtıma almayı başardım ve kapıya doğru yöneldim. Alevlerin sıcaklığı, dumanlar ve bacaklarım beni çok yavaşlatıyordu ama dayanmam lazımdı, şimdi olamazdı.

Önüme aniden devrilen askının kül olmaya başlayan iskeledinin üstünden atladıktan sonra kapıya iyice yaklaşmıştım. Ethan'ın bedenini üstümde düzelttikten sonra kapıdan dışarı daldım ve öksürerek Ethan'ı yere koydum. bacaklarım çok kötü durumdaydı ve ciğerleim sanki koca bir duman yığını ile kaplıydı. Neler oluyordu?

Carrie eğilip Ethan'a seslendi ama cevap alamadı, sonra Ethan'ı sarsttı ama cevap alamadı. Carrie Ethan'ın yüzüne vuruyor uyanması için her şeyi yapıyordu ama cevap alamadı. Carrie yüzünde göz yaşları ile yüzünü Ethan'ın göğsüne dayada ve yüzündeki şok her şeyi anlatıyordu.

Son olarak Carrie bağırmaya başlıyordu, onu tam olarak duyamıyordum ama dediklerini seçemiyordum.

"Lanet olsun! Ethan ölmüş! Kalbi atmıyor! Ethan! Uyan!"

Ve sonra gözlerim kararıyor, toprağın sertliğini aldırmadan uyumaya devam ediyorum, ama bir daha uyanacağımı pek sanmıyorum.

Cadının LanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin