25. Sonu Olmayan Yol

3.3K 144 29
                                    

İnsanlar tuhaf yaratıklardır. Asla tekle yetinmezler. Ve fazlasını istediklerinde aslında ne yaptıklarının farkında bile değillerdir.

Güne avizeye bakarak uyandım. Yatağımda doğrulup boynumu sağa sola bükerek rahatlamaya çalıştım ama daha çok rahatsız ediyordu.

Bacaklarımı yere sarkıttım ve istemeyerek ayağa kalktım. Zaman yolcuğu yaparken eviniz sizinle gelir ama nereye gideceğinizi siz seçemezsiniz. Eşyalar içinde olmaz, sadece bulunduğunuz yerdeki eşyalar durur. İçinde bulunduğum oda sonradan hazırlanmışa benziyordu. Misafir odası gibiydi, bir yatak, bir masa, masa lambası, saat ve küçük bir ayna. Masanın üzerindeki aynayı alıp yüzümü inceledim. Saçlarım dağınık görünüyordu ve uzamıştı. Gözlerimin önüne geliyordu. Elimle geriye savurdum ve duş alma ihtiyacı hissettim. Bu yüzden elimdeki aynayı masaya bıraktım ve kahverengi kapıyı açtım. Merdivenler tam karşımdaydı. Usulca indim ve salona ulaştım. Carrie ve Billy kanepe uyuyorlardı. Onlar için mutlu oluyordum, ne kadar Carrie ondan büyük ve Billy benim en yakın arkadaşım olsada. Hiç uyandırmak istemezdim ama bugün Kyle ile vakit geçireceğim için zamanım azdı. Yanlarına gittim ve eğilip Carrie'yi dürttüm.

"Ne var?" dedi uykulu bir ses tonuyla.

"Eve gitmem lazım."

"İyi banane."

"Ben çıkıyorum."

"Tamam." dedi ve uykusuna geri döndü. Ayakkabılıktan ayakkabılarımı alıp giydim ve arabanın anahtarını alarak dışarı çıktım. Hava ısınıyordu ve şimdiden terlemeye başlıyordum. Yaz gelmişti ve zaman hızla akıp gidiyordu.

Aklıma geçen yıl geldiğinde yüzümde bir tebessüm oluştu. Billy ile her gün göl kenarına giderdik.

Göl kenarı.

Grace.

Lanet.

Hayatımın her anında geçmiş hakkında izler vardı. Oysa ki mutlu olmam gerekiyordu, lanet kalkmıştı, Billy iyileşmişti. Ama Kit ve babam ölmüştü. Yuvamda değildim. Yanlızdık. Evet, mutlu olmam gerekmiyormuş.

Sürücü koltuğuna yerleşip emniyet kemerimi taktım. Ardından arabayı yavaşça sürmeye başladım. Ana yola çıktığımda biraz hızlandım. Kırmızı ışıkta durduğumda radyoyu açtım. Çalan şarkı tanıdıktı. Biraz daha düşündükten sonra bunun geçen televizyonda gördüğüm, topun üstünde çıplak bir şekilde sallanan kadına ait olan şarkı olduğunu fark ettim. Şarkıyı mırıldanırken yeşil ışık yandı ve sürmeye devam ettim. Yaklaşık yarım saat sonra evime ulaşmıştım.

Arabayı park edip aşağı indim. Evimizin önü çitlerle çevriliydi ve önünde kapı vardı. Cebimden anahtarlığı çıkardım ve küçük olan anahtarı seçip kapıyı açtım ve arkamdan kapattım. Dış kapıya giden iki basamayı çıkıp anahtarlığı tekrar aldım ve kilide sokup iki kez çevirdim. Kapı gıcırdıyarak açıldı.

Evdeki sessizlik içimi burkuyordu. Yavaşça içeri geçip ayakkabılarımı çıkardım ve ev terliklerimi giydim. Üst kata, odama çıktım ve kimsenin olmadığını bildiğim halde kapıyı kapattım. Odamdaki banyoya girdim ve küveti soğuk suyla doldurdum. Üstümdeki tişörtü sıyırıp çıkardım, ardından diğerlerini. Elimle suyu kontrol ettim, buz gibi soğuktu. Buna rağmen suya girdim ve başımı tamamen suyun içine soktum.

İçimden saymaya başladım.

Tıpkı o havuzdaki gibi.

Beni idam ettikleri havuz.

Sudan öksürerek çıktım ve ellerimle yüzümü sildim. Neden her an geçmişi hatırlatıp hayatımızı mahvediyor? Şu an bundan kesinlikle emindim; unutmak sadece bir fiil, ama bunu başaran kimse yok.

Cadının LanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin