1. Her Şey Nasıl Başladı?

17.9K 447 82
                                    

Bu önsözü birinci bölüm yayınlandıktan bir buçuk yıl sonra yazmam garip olabilir ama söylemek istediğim birkaç şey var.

Öncelikle hikayenin ilk bölümlerinden sonra okumayı bırakanlar oluyor ama şunu söylemek isterim ki birinci bölüm ile son bölüm arasında ki yazım farkı dudak uçuklatıcı. Burada kendimi övmüyorum, sadece kendimi geliştirip 19. bölümden sonra tamamen özüme döndüğümü belitmek istiyorum.

Sadece şans verip okuyun.

-LawbiansBerkay

**

28 Ekim, 1569. Yarın doğum günümdü, kesin babamın zengin arkadaşları ve Billy gelirdi. Doğum günlerim berbat geçerdi. Klasik el yapımı bir kekin üstüne dizilmiş mumlar, hediyeler ve öpüşmeler. Artık 17 olacağıma göre doğum günlerimi arkadaşlarımla geçirme vakti gelmişti.

Billy benim en yakın arkadaşımdı, onu çok seviyordum. Beraber çok zaman geçirirdik ve hep beraber takılırdık. Gitmeyi en sevdiğim mekan göl kıyısıydı. Orayı annemi kaybettiğim günden beridir seviyordum. Biraz duygusal bir insandım ve oraya her gidişimde annemi düşünüp duygulanıyordum. Daha 16 yaşındaydım ve annem ben 8 yaşındayken ölmüştü, bu yüzden onu pek hatırlamasam da yine de seviyordum. Kardeşim olmadığı için bu zamana kadar hep yanlızdım. Hayatında sadece babam ve Billy vardı. Pek arkadaşımda yoktu.

Uyandığımda önce banyoya gittim. Ardından salona indim.

Kahvaltımı yapmış oturuyordum ki babam içeri daldı. "Hazırlan bugün bir davet var." dedi . "Ne daveti?" dedim.

"Bayan Crossan ve eşi Bay Crossan harika bir davet veriyor ve akşam gidiyorum, sende geliyorsun"

" Peki tamam."

Bu davetler hep sıkıcı olurdu ama yine de babam istediği için zorlada olsa giderdim.

Odama gidip üstüme giyecek bir şeyler aradım. Siyah pantolon, beyaz gömlek ve krem rengi bir ceket giydim. Ardından dışarı çıkıp yürümeye başladım.

* * * * *

Babamla evden çıkıp Bay ve Bayan Crossan'ın evine doğru yürüdük. Yol boyunca ikimizde sessiz kaldık. Vardığımızda ise ev sahibi güler yüzle bizi kapıda karşıladı. Babam onlarla sohbet etmeye devam ederken bense hızlı adımlarla içeri daldım. Ev çok büyüktü ama yinede kalabalıktan küçük görünüyordu. Büyük salona geçtim ve cam kenarına oturdum.

Davet tahmin ettiğimden daha da sıkıcıydı, cam kenarında berbat slow şarkıların arasında sıkışıp kalmıştım. Dolunay yeni basılmış bir madeni para gibi gökte duruyordu.

Davette verdikleri yemek berbattı. Haşlanmış tavuk ve patates püresi, yanında ise acılı şalgam.

Billy'i aradım ama bulamadım. Onun ailesi pek böyle şeylere gelmezdi. Ne şanslı! Benim babam yanlızlığı sevmezdi. Annem öldüğünden beri hep içine kapanıktı. Hayata küsmüştü ama bunu bana hiç belli ettirmezdi.

Buranın ne kadar sıkıcı olduğunu düşünüyordum ki içeriye bir kız girdi. Hayatımda gördüğüm en çekici, en güzel kızdı. Siyah uzun saçları bukleleriyle beline doğru dağılıyordu, pembe, mor, beyaz ve kırmızıdan oluşan kabarık elbisesi onu daha seksi gösteriyordu. Sevgilim yoktu ama olmasını istiyordum. Kendimin birine ait olmasını istiyordum. Okullarda çok aşk olurdu ama biz okula gitmezdik. Çünkü çok ama çok uzaktı. Zaten bu zamanlarda bir ülkede en fazla elli okul olurdu ama burada yoktu. Bu yüzden evde eğitim görürdük ve bu da aşk kapımızı kapatırdı.

Bakakalmıştım, sürekli ona bakıyordum, birden onun da bana bakıp gülümsediğini, ardından göz kırptığını gördüm. Karşılığında bende sırıttım.

Tam o sırada dışarıdan bir çığlık yayıldı ve aniden kilisenin çanları çalmaya başladı. Neler olduğunu anlamadan çığlıklar artmıştı. Evin içinde de telaş artmışa benziyordu. Bana yabancı gelen bir ses de dışarıdan şöyle bağırıyordu :

"Vampirler!"

"Vampirler!"

"Koşun! Koşun!"

Cadının LanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin