14. Vampirler Asla Ölmez

3.6K 163 20
                                    

24 Aralık 1569. Yarın Noel'di.

Bu zamana kadar ki Noel Bayramlar'ımız çok güzel geçiyordu. 6. yaşımdan öncesini hatırlamazdım, zaten o zaman çok küçüktüm. Sadece ben sekiz yaşındayken, annemin öldüğü zaman babamla oturarak geçirmiştik Noel'i. Diğer yıllar ise dev bir çam ağacını süsleyerek, sabah ağacın dibinde hediye bularak geçirirdim. Ve 11 yaşıma kadar Noel babaya inandım, aynı şekilde 7 yaşıma kadarda diş perisine. Her düşen dişimi yastığımın altına koyar, sabah ise $2 bulurdum. Ne zaman bu saçmalıklardan uyandığımı bilmiyordum ama özlemiyorda değilim. Geçen Noel babamın getirdiği çam ağacını iki saat süslemiştim. Şöminenin üzerine çoraplar asmış, kapımıza "Welcome Christimas" yazmıştım. Sonuç olarak geçmiş geçmişte kalmıştı. Başımıza onlarca olay gelmişti. Bu yıl Noel'de evde değildim. Nerde olduğumuzu bile bilmiyordum. Doğum günümden önceki bir gece hayal etmiştim bu yıl nasıl geçirebiliriz diye. 25 Aralık'ta hazırlıklara başlıyacak -Noel arifesi- 31 Aralık'a işleri bitirmiş olacak ve yeni yıla mutlu bir şekilde girecektim. Ama bu hayallerden çok uzaktım. Çünkü zincirle kapatılmış, camları kırılmayan bir penceresi olan, kapıları kilitli ve sadece ay ışığının içeri girdiği bir odada, tahminimce tüm kemikleri kırılmış iki çaresiz uyuyan kurtla beraber oturmuş neler olacağını kestirmeye çalışıyordum. Bu bok çuvalından nasıl kurtulacağımızı kestirmeye çalışıyordum. Doğum günümün, yani 29 Ekim'in ertesi gün olan 30 Ekim Cadılar Bayramı'ydı. Bu yaşıma kadar hep tuhaf kostümler giyip Billy'le beraber kapı kapı dolaşıp 'Şaka mı şeker mi?' oyununu oynardık. En çok şekeri Bay ve Bayan Crossan'dan alırdık. Ama artık onlarda yoktu. Bu yıl ise, o günün benim için yapılmış olduğunu anladım. Cadılar Bayramı. Cadılar. Cadı. Ethan. Cadı... Kafamda milyonlarca kelime dans ederken hangisine odaklanacağımı bilmiyordum. Carrie, Kit, Billy, babam, Linchon ve ben şöminenin başına toplanmış bir şekilde geçirmiştik bu yıl Cadılar Bayramı'nı. Kapımızı çalan küçük çocuklara ise yüklü miktarda şeker verip sevinç çığlıklarını dinlemiştik. Daha bir gündür bu lanet yerdeydim ama bana yıllar olmuş bile geliyordu. Evimi özlemiştim. Çatı katı odamı ve ailemi. Hayatımı. Ama şu an nerede olduğumu bile bilmiyordum.Keşke yanımızda taşınabilen, ya da kolumuza takabildiğimiz bir saat icat edilmiş olsaydı şu an saatin kaç olduğunu bilirdim. Eğer öyle bir icat yapacak olsaydım ismini kol saati koyardım. Yine hayallere dalmıştım, ama böyle bir durumda yapacak en iyi şey buydu. Odada ki tek ses Billy ve kardeşinin nefes sesleriydi. Ne kadar masumlardı, benim için hayatlarını vermişlerdi. Bu yaptığını asla ödeyemezdim, ve kendimide asla affetmeyecektim. Kapıdan duyduklarıma göre burada bulunma nedenim bizi korkutmaktı. Yani Carrie, Kit ve edineceğimi diğer müteffikleri. Eğer ellerinde ben olursam saldırıyı geri çekmek zorunda kalacakmışız, bu sebeple John ve tayfası bizi öldürüp istedikleri intikamı tatmış olacaklardı. Ama bu kadar kolay değildi. Nasıl olacağını bilmiyordum ama olacaktı. Ayağa kalktım, tekrar pencereyi yumrukladım ama sonuç kocaman bir sıfır. Linchon uyanmıştı, etrafa bakıp çarezice uluyordu, yapabildiği tek şey buydu. Yanına eğilip onunla konuşmuştum, ardından tekrar uykuya dalmışlardı. Kim bilir nasıl acılar yaşıyordu. Hepsi benim yüzümden. Bu odada bunları yaşamaya, ölmeyi tek hak eden kişi bendim. Tahminimce yarım saat sonra filan kapı açıldı. Dışarıdan gelen ışık hüzmeleri gözümü alıyordu. İçeri o kadın ve John geldi. Yere üç tabak yemek bıraktı. "Aç olursanız yemekten yiyin." dedi kadın ve ikiside çıktı. Ahmak! Aç olursam yemek yerdim zaten. Getirdiği şey ise ekmek ve küçük bir parça tavuk, pilaydı. Birkaç lokma yedim, ardından getirdikleri sudan içtim. Linchon yine uyandı ve biraz su içti, ardından tekrar uyudu. Sonra dayanamayıp bende uyudum. Başımın öne düşmesiyle de uyandım. Sabah olmuştu. Ayağa kalkıp pencereden baktığımda güneş daha yeni doğuyordu. Önümüzde kocaman bir orman, ardından az bir kısmı görünen çöl. Ve o çölün ardındanda yuvam, Prattville. Güneş tüm ısıyla yüzüme yansıdığında içim ısınmış bir şekilde dışarıyı izliyordum. Dünyada kaçırdığım birçok mükemmel şey vardı... Bir şey daha fark ettim. Gündüz olduysa gece bitmiştir. Heralde yani ahmak! İç sesim bu sefer haklıydı, dolunay yoktu. Arkamı dönüp baktığımda ise çıplak bir şekilde yatan iki benden gördüm. Tanrım! Kurtlar dönüştüğünde çıplak olmak zorunda mıydı? Birden Billy uyandı. Yanına gidip çömeldim.

Cadının LanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin