ELENANIN ANLATIMINDAN
Kadın gözlerinde biriken yaşlarla yanıma yaklaştı. Bu sırada beni tutan eller, beni serbest bırakmıştı. Ama ben yerimden bir santim bile kıpırdamamıştım. Kadına anlamamış gözlerle bakmaya başladım. Kadın yanıma gelip çömeldiğinde yüzümü elleri arasına almıştı.
-Ah Alexiah seni uzun yıllar aradım ama şimdi buradasın. Evindesin.
Bu kadın ne demeye çalışıyordu. Hiç görmediğim bir yer benim nasıl evim olabilirdi ki? Bu sabah konuştuğum adam kadının yanına yaklaşıp
- Asteria biliyorum. Yiğenimiz için üzülüyorsun ama bu kız Alexiah olamaz. Onu Morel kaçırdı. Ya hala yaşıyordur, yada çoktan ondan faydalanıp onu öldürmüştür ....
Kadın sinirle adama dönüp bağırmaya başlamıştı.
-Dylan! Yeter! Hayır Alexiah bize geri döndü. Alexiah burda. Bunu hissedebiliyorum.
Dylan adındaki adam kafasını iki yana olumsuz anlamda sallayıp
-Yine mi şu saçma aile bağı.
Kadın göz yaşlarını silip bana tekrar döndü.
-Tamam eğer Alexiah ise bu kız, ensesinde bizim izimizden taşıyor olmalı. Ama iz yoksa....
Kadın duraksadı ve derin bir mefes alıp kaldığı yerden devam etti.
-O zaman Alexiah değildir.
Yanıma usulca yaklaşıp nazik bir hareketle yattığım yerden doğrulmama yardım etti. Uzun ince parmaklarıyla saçlarımı ensemden çekti.
Gözleri irice açılarak ellerini ağzına götürdü. Benden uzaklaşıp gözlerimin içine bakmaya başladı. Ağlamaya başlamıştı.
-Biliyordum. Alexiah!
Yanıma gelip beni kollarının arasına çekti ve yanaklarıma yumuşak öpücükler bıraktı. Asteria adındaki kadının şevkatini elle tutulabilir bir şekilde hissedebiliyordum. Sanki onun duygularının sıcaklığı bana akıyordu. Gözlerim irice açılarak bana mutlulukla bakan kadına baktım.
-Afedersiniz ama ben sizi tanımıyorum.
Kadın sevimli bir gülümseyişle
-Tabiki beni tanıyamazsın sevgili Alexiah. Abim seni bizden ayırdığında daha çok küçüktün. Daha bir bebektin. Ben senin halanım.
Kafamı olumsuz anlamda sallamaya başladım. Hayır hayır bu olamazdı. Bir daha aynı şeye kanmıyacaktım.
Gözlerimden akan yaşları durduramıyordum. Ayağa hızla kalktım ve halam olan kadını önümü açmak için kenara iterek koşmaya başladım. Önümdeki vampir topluluğu yolumu kesmeye kalkışınca Asterianın arkadan bağırdığını duydum.
-Bırakın gitsin!
Önümden çekilen vampirleri geçerek ormanın derinliklerinde koşmaya devam ettim. Nereye veya niye koştuğumu bilmiyordum. Sadece koşuyordum. En sonunda soluklanmak için durduğumda kendimi ağacın gövdesine yaslayıp yere oturdum. Sakinleşmek için derin nefesler alıp veriyordum.
Gözlerimi kapatıp ormanın kokusunu içime çektim. Gözlerimi tekrar açıp etrafa bakındım. Gece olmuştu. Ay ışığı ormanı aydınlatıyordu. Ayaklarımın altındaki parlak çimenler rüzgarla dans ediyorlardı. Aklımda sorular dönüp duruyordu. Neden hep beni kandırmaya çalışıyorlardı. Artık önüme gelenin ben senin annenim, halanım demesinden bıktım. Nasıl inanabilirdim ki! İçimdeki bir ses inanmamı söylüyordu. İnanmak istiyordum. Ama ya bu da yalansa? Bir daha nasıl kendime gelebilirdim ki? Kalbim kırılmıştı. Ama bir taraftanda Asteria bana sarılırken o şevkat duygusunun içime akması, yanıma gelmeden önce onları farketmemi sağlayan soğuk rüzgar. Soğuk rüzgar dediğim gerçek rüzgar değildi. Sanki ruhumun karıncalanmasını sağlayan soğuk bir esinti içime akıyordu. Garip bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who Am I?
VampireKaderime karşı gelemezken hayalin ne önemi var ki ? Benim kaderim tek bir duygudan ibaret . O da acı. Bütün sevdiklerimi kaybettim. Duygularım tek tek benden silinirken kimse yoktu yanımda hiç kimse . Duygusuz bir canavara dönüşmeye yüz tutmuştum.Ta...