"Zehirli Öpücük"-33

321 31 23
                                    

Gözlerimi yavaşça açtığımda ilk dikkatimi çeken kafamdaki ağrıydı. Elimi kafama götürmek istedim ama bir şey buna engel olmuştu. Ellerime sıkıca bağlanmış kalın bir ip vardı. Bu ip arkadan dolaşıp ayak bileklerimi de sarıyordu. Aynı zamanda gövdem de ayrı bir ip ile sarılmıştı. Çırpınmaktan vazgeçip gözlerimi ortalıkta gezdirmeye karar verdim. Odada benim oturduğum, yıpranmış, kaplaması solyulmuş eski sandalyeden başka bir şey yoktu. Her yer kahverengi tahta kaplamaydı. Oturduğum yerin sağ üst tarafında neredeyse bir güvercinin sığabileceği kadar küçük ve demirlerle örtülü bir pencere vardı. Niye küçücük bir deliğe ayrıca bir de demir parmaklık yapılırdı ki ? Ben zaten geçemezdim. Çok mantıksızdı.

Düşüncelerimi bölen şey ağzımdan kaçan bir öksürük olmuştu. Gözlerimi küçük delikten benim bulunduğum odaya giren güneş ışığına çevirdim. Delikten ince bir şerit halinde süzülen güneş ışığının aydınlattığı içinde bulunduğum havayı görünce gözlerimi pörtletip havada birbirlerine çarpan ve adeta dans eden toz taneciklerine baktım. Hemen şuan da beni buradan çıkarması için bütün her şeyi yapardım. Benim tozlara alerjim vardı ve her öksürüp nefes aldığımda ağzıma giriyor beni mahvediyorlardı. Hayatımda bu kadar tozu hiç bir arada görmemiştim. O kadar tozlu bir odaydı ki köşelerde tozdan oluşmuş tepecikler vardı. Öksürük krizlerimin başlamaması için nefesimi tutmaya çalıştım ama bu her şeyi daha da berbat etti. Öksürüklerim ard arda dizilmeye başlamıştı bile. Sanki biri ciğerlerimi koparıyordu. O kadar acı veriyordu ki bir an ciğerlerimin patlayacağını sandım. Nefes almaya çalışıyordum ama öksürüklerim izin vermiyordu. Bu odadan çıkmam lazım. Yoksa öksürerek kendimi boğacaktım. Aklımda bir plan oluşturmaya başlamıştım. Belki bu odadan çıkamazdım ama sandalyeyi kırıp kurtulabilirdim. Hiç değilse ellerim serbest kalırdı ve ellerimi tozlardan korunmak için yüzüme siper alabilirdim.

Bütün gücümü kullanarak öne doğru eğilip sandalyenin arkasını kaldırdım. Sonra arkaya doğru giderek bütün ağırlığımı sandalyenin iki arka ayağına verdim. Ayaklar büyük bir gürültü çıkararak kırıldı. Geriye sandalyenin ayaklarıma bağlı ön tarafı kalmıştı. Bacaklarımı altıma doğru zorla bükmeye çalıştım. Ağırlığımı doğru yere vererek sandalyenin ön ayaklarını da kırmayı başarmıştım. İplerin tutunacağı yer kalmayınca ellerimdeki ipler de gevşemişti. Ellerimi hızlı bir şekilde iplerden kurtarıp yere düşen sandalye parçalarını arkaya doğru fırlattım. Etrafıma bakınıp tozun az olduğu bir yer aradım. Odanın köşeleri hep toz dolu olduğu için odanın ortasına oturmaya karar verdim. Bacaklarımı kendime çekip kollarımı bacaklarımın etrafına sardım. Yüzümü de dizlerime kapatıp öylece durdum. Ciğerlerim rahatlayınca öksürüklerim de kesilmişti.

Gözlerimden sıcak,ıslak yaşlar süzülürken ruhumdaki açık yaranın varlığını hissedebiliyordum. Açık ve içi boş bir yara vardı ve o yara her saniye biraz daha genişliyordu.

Ani bir yıldırım sesiyle irkilerek kafamı kaldırdım. Dışarıda yağmur yağıyordu. Küçük delikten giren güneş ışığı da yoktu artık. Bulunduğum oda kapkaranlık olmuştu. Sadece arada bir çakan yıldırımların yaydığı ışıkla aydınlanıyordu. Ayağımın ıslanmasıyla gözlerimi ayağıma çevirdim. Yağmur damlaları odayı çevreleyen tahtaların aralarından sızıyor ve her yeri ıslatıyorlardı. Odanın içi dışarıdan gelen ıslanmış toprak kokuyordu. Bu en sevdiğim kokuydu. Ellerimi bacaklarımdan çekerek bulunduğum yere sırtüstü uzandım. Gözlerimi kapatıp yağmur damlalarının çıkardığı o güzel sesleri dinledim. Artık tozlar beni rahatsız etmiyordu. Hepsi nemlenip yerlere yapışmıştı. Havada uçuşan tozlar da yere düşüp nemlenen ve yere yapışan tozlara katılmışlardı.

Derin bir nefes alıp uyumaya çalıştım. Uykuya dalmak üzereyken tahta kapının gıcırtılı açılma sesini duydum. Hemen ardından sert ve ağır adımlarla içeriye dalan ayakkabıların seslerini...

Who Am I?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin