TANITIM
-"Yapma! Yalvarırım, bırak! Bırak, yapmaaa...!"
-"Kızı, uyan güzelim. Yavrum hadi, kabus görüyorsun sadece..."
-"Yapma, yapmaaaa..!
Ter içinde, çığlıklarla, ağlayarak uyanmıştı genç kadın. Başuncunda yine telaşlı annesi vardı.
Nasıl da birdenbire her şey tepetaklak olmuştu böyle! Hayatı kararmıştı. O anı düşünmek, o anları yine ve yeniden yaşamak midesini ağzına getirmişti. Tuvalete yetişebilmek için fırladı yataktan hemen.
Sonunda biraz da olsa rahatlayıp çıkabildiğinde, annesini yine kendisini bekler buldu. Zavallı annesi! Anlatamıyordu ki yaşadıklarını ona. Nasıl, hangi yüzlü anlatsındı ki? O günden sonra her gece aynı kabusu görüyor, her bir anını tekrar ve tekrar yaşıyordu genç kadın.
Yine bakamadan annesinin yüzüne, yatağına girdi usulca. Zaten yaşadıklarından sonra bir daha bakamamıştı ki annesinin sıcacık, sevgi dolu gözlerine. Belki bakabilseydi bir kere, dili çözülür, içindeki acı eksilirdi... anlatabilirdi belki yaşadığı kabusu. Hafifleyebilirdi belki içinde her an büyüyen acı. Ama, ama ya annesi dayanamazsa anlatacaklarına?
İçindeki laneti herkesten uzak, tek başına yaşaması gerektiğine inanıyordu genç kadın. Hem başkası nasıl derman olabilsindi ki kendisine, nasıl unutturabilsindi ki yaşadıklarını? Ruhunda ve bedeninde açılan yaraları nasıl iyileştirebilsindi ki?
Yine çekti yorganı başına kadar, kapattı kendini annesine, görsün istemedi dökeceği... döktüğü yaşları.
Nerdeyse her gece yaptığı gibi, çoğalan bir endişeyle oturdu kızının başucuna yaşlı kadın ise. Kendini öylesine kapatmıştı ki kızı, yine okşayamadı o güzelim ipek saçları. Ne de çok severdi aslında saçlarının annesi tarafından okşanmasını...
-"Kızım, canım yavrum... Susma artık, üzme kendini de, beni de daha fazla. Anlat bana derdini, anlat da rahatlayasın. Ne oldu da ışığın söndü? Yapma artık kendine bu eziyeti be yavrum, konuş annenle. Susma artık, ne olur... Anlat bana...?"
Yalvarıyordu kadın artık. Endişeleniyordu kızı için, hem de çok çünkü.
-"Yapamam...!"
Kendinin bile zor duyabildiği sesiyle fısıldadı genç kadın. Tüm acısını, yaralarını haykırırcasına fısıldadı sadece.
Tutamadı kendini yaşlı kadın da daha fazla. Serbest bıraktı yaşlarını. Anlatmıyordu, anlatamıyordu işte kızı içindekileri. Ne olmuş olabilirdi? Ne yapsındı kendisi daha? Yaklaştırmıyordu da kızı kimseyi yanına. Terk etmişti kendini sanki çürümeye. Anlatmıyordu bir şey, dökmüyordu içindekileri dile... anlatmıyordu kendisine!
Oysa... oysa ne de güzel parlıyordu kızı, canı... Güneş'i...