İçi içine sığmıyordu Umut'un. Sesini duymak bile yeterken, Güneş'ii görmüş, kollarına bile almıştı genç kadını. Sıcaklığını hissetmek...
"Nasıl da bozdu tüm ezberimi" diye düşündü Umut keyifle evine doğru sürerken arabayı. Yüzündeki ne istediğini bilmişliğin gülümsemesi, gözlerinde parlaklık... kalbindeki kıpırtıyı hissettikçe değiştiğini anlıyordu Umut. Ve içten içe korkuyordu da. El uzattığı, dokunmayı canla başla istediği varlığın yaralarına melhem olamamaktan, onunla beraber kendinde de yaralara neden olmaktan belki de. Korkuyordu.
Öte yandan onu tanımayı istiyor, onunla zaman geçirmeyi seveceğini biliyordu Umut.
Ayrılırken sorduğu sorunun cevabı olan gülümsemesini de sevmişti Güneş'in. Ürkek bir karşılık olsa da genç kadından alabildiği, bir başlangıçtı en nihayetinde. Vermese de telefon numarasını, o rakamları kimden alabileceğini biliyordu Umut. Ece yine imdadına yetişecekti abisinin.
* * *
Öğrencisinin kat ettiği aşamadan memnun bir şekilde ayrıldı Ece dersin yapıldığı mekandan. Arabasına atladığı gibi arkadaşı Sezin ile sözleştikleri alışveriş merkezine vardı. Beraber geçirdikleri bir üç saatin sonunda elleri kolları dolmuş ve yorulmuş olsa da, dışarı çıkmanın kendisine ne denli iyi geldiğini fark etmişti Ece. Sezin ile vedalaştıktan sonra arabasına yönelip, elindeki paketleri arabaya yerleştiriyorken duyduğu sesle bir an olduğu yerde kalakaldı.
-"Merhaba sevgilim!"
Kendini hızla toparlayıp, arkasını döndü. Kaan'ın kendisine gereğinden fazla yaklaşmış olduğunu görünce kaşları çatıldı.
-"Ne işin var senin burada? Beni mi takip ediyorsun?"
-"Hayır, sadece tesadüf. "
Kaan'daki fazla rahatlığa karşın Ece arabasının sürücü koltuğuna yöneldi ani bir kararla. Ne kadar az muhatap olursa Kaan ile, o kadar iyi diye düşündü ama bir kolunu sıkıca kavrayan el bunu engelledi.
-"Nereye sevgilim?"
-"Bırak kolumu! Ben senin sevgilin degilim artık!"
-"Birincisi ben istemeden hiç bir yere gidemezsin. Ve ikincisi sen hala benimsin Ece. Bunu o güzel kafana sok."
-"Saçmalamayı kes artık. Ayrıldık biz. Şimdi bırak gideyim."
Cevap vermek yerine genç kızı sürükleyip, kendi arabasına yöneldi Kaan. Saliseler süren bir şaşkınlığın ardından kurtulmaya çalıştı Ece. Kolunu o kadar sıkı kavramıştı ki Kaan, kurtulamıyordu ellerinden genç adamın. Etraftaki tek tük insanların meraklı bakışları altında "Nereye götürüyorsun beni? Bıraksana!" diyerek sesini yükseltti Ece.
Kimsenin müdahale etmediğini gördükçe Kaan'a hissettiği öfke katlanarak artıyordu. Oysa az ileride olayı anlamaya çalışan adamın farkında bile değildi Ece ta ki kulaklarına ulaşan yeni bir seslenişle.
-"Bir sorun mu var?"
Kendilerine sert bakışlar atan Ali'yi gördüğünde hiç bu kadar sevineceğini düşünmemişti Ece. Daha dün kendisine rahatsız edici bakışlar atan adam can simidi oluyordu şimdi.
-"Ali!" diye seslendi Ece heyecanla.
Sonraki dakikalarda Kaan Ali'yi yolundan çekmeye çalışmış, Ece'nin Ali'yi tanıdığını anladığındaysa iğrenç suçlamalara başlamıştı. Ali de Kaan'ın sarf ettiği sözere kayıtsız kalamamış ve böylece iki adam arasında kavga başlamıştı. Etrafın yardımlarıyla onlar birbirlerinden uzaklaştırılırken, kendisi yüzünden abisinin arkadaşının eski sevgilisiyle kavga etmesi rahatsız etmişti Ece'yi fazlasıyla. Kaan'ın kendisini son kez yine tehdit edip, hemen ardından olay yerinden uzaklaşmasıyla derin bir nefes alabildi sonunda. Olanlar için gerçekten çok üzgündü Ece. Dahası Kaan'ın bu kadar ileri gitmesinden dolayı şaşkındı.
Etrafta oluşan kalabalık dağıldığında olay yerinde sadece sinirleri boşalan Ece ve yediği yumruğun etkisiyle kanayan dudağını temizlemeye çalışan Ali kalmışlardı.
"Iyi misin" diye sordu genç kız Ali'ye biraz yaklaşıp. Çantasından bir mendil çıkarıp, kanayan dudağını dikkatli bir şekilde temizlemeye başladı.
Ece'nin sorusuna "hem de çok iyi" diye karşılık verdi Ali. Senindeki tını Ece'nin başını kaldırıp, kendisine bakmasına neden oldu. Dudakları yana kıvrılmış, sırıtıyordu resmen ve utanmadan da kendisini süzüyordu. Bunlara aldırmadan aklını kurcalayan asıl soru döküldü dudaklarından Ece'nin.
-"Bunu neden yaptın?"
-"O adamdan kurtulduğun için bana teşekkür edersin sanmıştım..." diye alayla karşılık verdi Ali.
Söylediklerini duymamış gibi sözüne devam etti genç kız.
-"Beni tanimadigin halde bana yardim ettin ve hat..."
-"Ne saçmalıyorsun Allah aşkına? Seni yeterince tanıyorum. Umut'un kardeşi olman müdahale etmeme yeter de artar küçük hanım.”
-"Tesekkür ederim."
-"Böyle kuru kuru olur mu hiç?"
* * *
-"Sen böyle yerlere gelir miydin?" diye sordu adam garip bir ifadeyle.
-"O ne demek şimdi?"
-"Ne bileyim. Bu gibi yerlere alışkın gibi durmuyorsun hiç."
Genç kız kendine mani olamadan kıkırdadı.
-"Umut'un kardeşi olduğumu bilmen, beni tanıdığın anlamına gelmiyormuş, değil mi bay kendinden emin?"
-"Tamam, pes ettim. Ayrıca lakabımı da sevdim bayan ters" diye karşılık verip, devam etti etrafını süzerken.
-"Öyledir. Abimle geldik bir kaç defa."
-"Peki o hergeleyle de geliyor muydunuz buraya?"
Sesinin sert çıkmasına engel olamadı Ali. Adamın kıza ettiği sözler hala kulaklarında, davranışları hala gözlerinin önündeydi.
-"Hayır, Kaan böyle yerleri sevmez. "
-"Tipinden belli zaten!"
Bu sefer sesli ir kahkaha döküldü dudaklarından Ece'nin. Kaan'dan konuşmaları her ne kadar canını sıksa da, abisinden alışkın olduğu bir ifadeyi Ali'de görmek bir o kadar rahatlamasını sağlıyordu.
-"İnsanları hep görünüşlerine göre mi etiketlersin?" diye sordu.
Ali Ece'nin kuru teşekkürünü geri çevirerek, karnının aç olduğunu söyleyip, kendisini yemeğe götürmesini istemişti. Genc kız başta şaşırsa da, kabul etmek zorunda hissetmişti kendisini bir an için. Ali'nin diretmesiyle kendi arabasını park ettiği yerde bırakıp, genç adamın arabasına binmişti alışveriş poşetlerini de yanına alarak.
Ece'nin yolu tarif etmesiyle küçük ama şirin bir balıkcıya gelmişlerdi.
Yemeklerini yerken sohbet ediyor ve fark etmeden birbirlerini tanımaya başlıyorlardı. Ece'nin ilk başlardaki tutukluğu dakikalar ilerledikçe çözülmüş ve bu durum Ali'nin gözünden kaçmamıştı. Memnundu Ali bu gelişmeden. Ece'nin Umut'un kardeşi olması ona olan ilgisini etkilemediği gibi, genç kızı tavlamaya bir adım daha yaklaşıyordu böylece. Oysa Ece'yi kontrol ederken fark etmediği kendi kontrolünün de elinden kaçmaya başadığıydı...
* * *
Kemal bir iş yemeği sonrasında arabasıyla eve dönerken görmüştü ikiliyi. Başta yolun ortasında tartışıyor gibi görünmüş, ilgisini çekmiş, sonrasında onları tanımış ve şaşırmaktan çok daha öte şeyler hissetmişti.
Umut'un gözleri parlayarak anlattığı kadının Güneş olduğu gerçeği gözlerinin önüne öyle bir sahneyle sergilenmişti ki çünkü, hissettiği en delici duyguları nasıl zapt edeceğini bilmeden bir ileri bir geri dolaşıp duruyordu şimdi evinin salonunda. Umut'un karşısına geçip, hesap sorması gerektiğini direten öfkesine karşın mantığı durmasını, böyle bir tesadüfün nasıl mümkün olduğunu sogularken anlamasını söylüyor ve Kemal kalbini kaptırdığı ve haftalardır bilmeden kendine işkence çektiren kadına zarar vermekten delicesine korkuyordu.
Oysa gözlerinin önüne gelen sarılma anının kendisine nasıl zarar verdiğini iliklerine kadar hisseden kendisi değil miydi? Güneş'e anlayamadığı kadar güçlü duygular beslerken ve duygularını açıklamak için fırsat kolluyorken, tüm umutları tuzla buz olmuştu.