Biliyorlardı artık Güneş'in yerini. Tüm bilgileri Umut'a aktarmıştı Mustafa kadının kendisiyle irtibata geçmesini tembihleyerek. Bulmalılardı o adamı, vermeliydiler cezasını daha fazla can yakmadan. Konuşmalıydı Güneş, yardım etmeliydi kendilerine.
Gidip, Güneş ile konuşmak konusunda kararsızdı Ece. Abisinden aldığı adrese gidip, görmeli miydi onu? Konuşmalı mıydı onunla?
Yaşadıklarının Güneş için "ilk" olduğunu biliyordu Ece. Banyodaki kiyafetleri, doktor ile konuşmaları... Hepsi aklındaydı hala. Zorla alınmıştı masumiyeti, zorla ve acıtarak. Aklı almıyordu, nasıl böylesine cani olabilirdi bir insan, nasıl böylesine can yakabilirdi? Genç kadının yaşadıklarına bir nevi tanık olmuş biri olarak, etkisindeydi hala. Yalnız olmak bile tedirgin olmasına sebepti günlerdir.
Yaşıttılar Güneş ile. Hayalleri vardı onun da tıpkı Güneş'in de olduğuna emin olduğu gibi. "İlk"ini yaşamak istediği kişi bile özel olmalıydı. Gerçekten güvenmeli, yaşamak istemeliydi onunla en özelini. Aşk bir defa gelirdi Ece'ye göre. Tekrarı olmazdı, olamazdı. İnandığı gibi aşk varsa gerçekten, bulurdu kendisini ve mutlaka bir gün o heycanı sevdiği ile birlikte yaşar, o ateşte sevdiği ile beraber yanardı gönüllü olarak.
Uzunca bir düşündükten sonra kararını verdi sonunda. Gidecekti evine, konuşacaktı Güneş ile. Yoldan bir taksi çevirip, attı o bir adımı. Adresi taksiciye verirken, aldığı karardan dolayı içi rahatlamıştı sanki. Arkasına yaslanırken, derin bir nefes çekti içine.
* * *
Güneş, kimsenin yüzüne bakamıyordu hala. Annesinin o sıçacık bakışlarını bile hak etmediğini düşünüyordu çünkü. Artık ağlamıyor, belki de ağlayamıyordu. Kalmamıştı gözünde tek damla yaş. Kabullenmişti yaşadıklarını bir nevi. Kendi gözünde kirlenmişti ya... ağlamanın, zırlamanın bir yararı olur muydu bu saatten sonra? Canı hala fazlasıyla yanıyor, her gece gördüğü kabuslar o anları unutmasına izin vermiyordu. Çaresiz hissediyordu. Nasıl dinerdi acıları, ya da hiç dinecek miydi bilmiyordu.
Yine düşüncelere dalmış tükenirken, tüketirken kendi kendini, kapısı çaldı. Merve, diye düşündü. Annesiyle içeride oturduklarını biliyordu çünkü. Çareler arıyordular belki de kendisini dışarı çıkarmak için. Yattığı yere iyice yerleşip, yumdu gözlerini. Uyuduğunu düşünsünler istiyordu. Biraz sonra beklediği gibi bir cevap beklemeden girmişti kapıyı çalan içeriye. Yaklaştı yatağa, oturdu baş ucuna.
Güneş'in numara yaptığını anlamıştı Merve. Üstüne gidip, onu daha da bunaltmak istemese de, bir şeyler yapması gerektiğini düşünüyordu kendince. Halsizim deyip deyip işi hastalığa bağlıyordu Güneş ve kimseyi yaklaştırmıyordu kendine. Bu defa bir şey demeden çıktı odadan. Salonda Bengi hanım olumsuz bir cevap alacağını bile bile beklentiyle yüzüne baktı genç kadının. Anında düştü yüzü, hüzne büründü yine.
-"Konuşmadı, değil mi?"
-"Uyuyordu, uyandırmak istemedim. Düşmesin güzel yüzün hemen öyle."
-"Ne yapacağımı sasirdim. Sahiden hasta mı, yoksa bir derdi var da anlatmıyor mu?"
-"Düzelecektir Bengi teyze. Güneş'in senden başka hayatı yok biliyorsun, bir nedeni varsa kolayca açılamaz bilirsin..."
-"Bir sey biliyorsan Merve, anlat bana hemen. "
-"Yok Bengi teyze, bilsem anlatmaz mıyım?"
Bengi hanım kafası karışmış bir anneydi şimdi. Kaç yaşına gelmiş olursa olsun kızının, tek varlığının iyi olmadığını görüyor ama elinden bir şey gelmiyordu.