Mimardı Güneş. Babasının desteğiyle hem seveceği, hem de sevdirebileceği bir şeyler yapmak istemişti hep. Evleri çogu zaman ev sahibinin isteğine göre düzenlediği halde, onları tanıyabildiği kadarıyla onlara yakışan şeyler ortaya çıkarmayı da seviyordu ayrıca. Bir çok kişinin beğenisini de kazanmayı başarmıştı böylelikle. Çok tanınan biri olmasa da, fark edildiğinde hep yeniden aranan biri olmuştu.
Her sabah yaptığı gibi iş yerine adım atar atmaz herkesi sevecen bir gülümsemeyle selamlamak oldu genç kızın ilk yaptığı. Aynı karşılığı da aldı. İşe başladığı ilk günden beri herkes tarafından sevilir, sayılırdı zaten.
Odasına yürüdüğü sırada karşıdan gelen en samimi arkadaşı Merve'nin kendisine yaklaştığını gördü. Yüzündeki gülümsemeyle arkadaşının yanına varmasını bekledi.
-"Günaydın!"
-"Sana da günaydın. Nasılsın bakalım bugün?" diye sordu genç kadın her sabah yaptığı gibi ve yine imalı bir şekilde.
-"İyiyim de, bıkmadın mı sen her sabah aynı soruyu sormaktan?"
-"Hayır, benim hala ümidim var. Belki bir sabah işe geldiğinde, mutluluktan aşktan havalara uçuyor olursun..."
-"Yine başlama lütfen Merve! Öyle şeylere ne vaktim var, ne de isteğim. Sen de biliyorsun!"
İki kadın Güneş'in odasına geçtiklerinde arkada kalan Merve kapıyı kapatıp, muzip bakışlarla arkadaşının karşısındaki kırmızı deri koltuklarından birine geçti.
-"Niye öyle diyorsun Güneş? Senin de karşına gönlünü çelecek biri mutlaka çıkacaktır. Hatta belki etrafta vardır öyleleri de, sen kendini kappattığın için sızamamıştır henüz kalbine?"
Şüpheyle arkadaşına baktı Güneş.
-"Kim? Kimden bahsediyorsun sen?"
-"Kemal bey tabi ki. Yine aramış patronu... Yeni evini düzenleyecekmiş ve tabi yine seninle çalışmak istiyor" diye sırıtarak cevapladı arkadaşını genç kadın.
-"Yeni evini mi? Bu adam fena takıntılı herhalde...?"
-"Bence de ama sana takmış..."
-"Bana mı?" diye sordu genç kız gerçek bir şaşkınlıkla. Neler diyordu arkadaşı böyle, saçmalıyordu resmen.
-"Adamın sana olan ilgisini fark etmediğini söyleme sakın! Nasıl bir şeysin sen ya? Adam nerdeyse içine düşecekmiş gibi bakıyor sana her defasında. Hem... adam yakışıklı, karizma da var... Neden denemiyorsun ki? Ne zamana kadar rahibe hayatı yaşamayı planlıyorsun ki?"
-"Ne dediğini kulakların duyuyor mu Merve? Kemal bey sadece müşterim. Ötesi yok, olamaz da zaten. Bir daha duymamış olayım lütfen. Evet, adam fena sayılmaz ... ama benden uzak olsun. Allah sahibine bağışlasın hatta. Ben rahibe hayatımdan memnunum. Sen kendi işine bak!"
-"Aaa... niye öyle diyorsun ki? Bak bana ve Bülent'e. Hem iş... hem aşk ve her şey yolunda."
Gözlerini devirmekle yetindi genç kız sadece. Ne dese de ikna edemeyecekti arkadaşını ne de olsa.
İşe başladığı ilk gün tanımıştı Merve'yi Güneş. Yıllar içinde iyi, sağlam bir arkadaşlıkları olmuş olsa da birbirlerine ters iki kişilik olmuşlardı hep. Güneş'i tanıdığından beri hiç bir erkekle görmemişti onu Merve. Kendini annesine adamıştı sanki. Merve'nin anlayamadığı bir durumdu bu, çünkü Merve'ye göre hayat yanında bir erkek olmadan katlanılmazdı.
Çok güzeldi Merve. Sarı saçları ve yeşil renk gözleriyle her erkeğin dönüp, bir daha bakacağı bir kadındı. Ailesi ile pek görüşmemesi ve özellikle babası ile kavgalı olması Güneş'i çok şaşırtırdı. İnsan babası yanında değilken nasıl olurdu ki?
Güneş işe başladığında Merve'nin de ilk senesi yeni bitmiş sayılırdı çalıştıkları mimarlık ofisinde. Genç kadın işe basladığında İstanbul'a da yeni taşınmıştı aslında. Hep kendi evine çıkmak, kendi sorumluluklarını üstlenmek istemiş ama babası bu fikre hiç sıcak bakmamıştı. Kızıyla düzenli bir baba-kız ilişkisi sürdürmeyi hiçbir zaman becerememişti Salih bey. Daha çok erkek çocuğunu kayırır, Merve'ye davrandığından çok daha farklı davranırdı oğluna. Bu durum Merve'nin babasından uzaklaşmasına, kendi hayatını yaşamak istemesine neden olmuştu haliyle. Yine de çocukları arasında bir ayrım yapmayan annesinden tamamen uzaklaşmaya niyeti yoktu genç kadının. Meltem hanımın kızını merak etmesinden dolayı her fırsatta annesi ile konuşurdu da.
Bülent ile ilişkisi ise Bülent'in yeni evinin dekorasyonu için kendilerine başvurmasıyla başlamıştı. Bir hayli çapkın olan genç adamın Merve'yi tavlaması elbette ki uzun sürmemişti. Zira, Merve de hemen hoşlanmıştı Bülent'den ve asla kendisine doğru ilk adımı atan erkekleri geri çevirmezdi. İkisi de ileriye dönük planlar yapmadan sadece ilişkilerini yaşıyor ve tadını çıkarıyorlardı.
İki kadın sohbete dalmışken çalınan kapıyla bakışlarını kapıya yönelttiler. Güneş'in "Girin!" diye seslenmesinin ardından kapı hafifçe aralanıp, sekreteri Seda içeri girdi.
-"Güneş hanım, Ozan bey sizi odasında beklediğini iletmemi istedi."
-"Tamam Seda'cım, sağ ol."
Seda odadan çıkarken, Güneş de ayağa kalktı.
-"Neyse o zaman, sohbete sonra devam ederiz. Ben de işimin başına döneyim artık. Sonra görüşürüz..." diyerek Merve de ayağa kalkıp, kapıya yöneldi.
-"Tamam, görüşürüz..."
Güneş, Ozan beyin odasına vardığında sekretere müsait olup olmadığını sordu ve sekreterden aldığı "Evet müsait, kendisi de sizi bekliyordu zaten" demesiyle kapıyı iki kez tıklatıp içeri girdi.
-"Günaydın Ozan bey, beni çağırtmışsınız.."
-"Günaydın Güneş'cim. Gel otur şöyle..."
Geçip, Ozan beyin gösterdiği yere oturdu genc kız. Adamın çekmeceden küçük bir kağıt çıkartıp, kendisine uzatmasını izledi sessizce.
-"Yeni bir iş çıktı, Merve bahsetmiştir. Kemal bey aradı, yeni evini dekore ettirmek ve bu işi de senin almanı istiyormuş. Çalışmaların hemen başlaması gerekmiş. Elindeki iş bitiyordu zaten, değil mi?"
-"Evet, bitiyor artık. Bir kaç küçük detay kaldı."
-"Tamam o zaman. Bugün gidip bir bakarsın, değil mi? Kağıtta adresi yazılı..."
-"Tabii, Mine hanımdan sonra Kemal beye uğrarım. Gideceğimden haberi var mı?"
-"Uğrarsın diye tüm gün evde olacaktı. Ben arar, kesinleştiğini bildiririm."
Ozan bey kendi halinde, sevecen bir adamdı. Hiçbir çalışanına kötü davranmamakla beraber hiçbir çalışanını diğerlerinden ayrı tutmazdı. Bir patron olmaktan çok çalışanlarla aynı değerde bir arkadaş olmaya çabalardı her daim. İşinde çok disiplinli ve titiz olduğu halde arada iş arkadaşlarına küçük jestler yapmayı da ihmal etmezdi.
Güneş odasına dönüp, gerekli eşyalarını topladıktan sonra, çantasını da alıp çıktı odadan. Seda ile konuşan Merve'yi görüp, adımlarını ona doğru attı.
-"Merve, ben çıkıyorum. Bana gelen önemli telefonları sana bağlasın Seda, olur mu? Ben işim bittikten sonra eve geçerim artık..."
-"Olur, olur... Merak etme sen işleri. Kemal beyi ziyarete gidiyorsun sanırım, selam söyle..."
-"Merve...!" diyerek uyarmaya çalıştı arkadaşını Güneş. "O konuyu kapattık sanıyordum?"
Omuz silkerek sessiz kaldı Merve. Aslında sadece Güneş'i kızdırmayı sevdiğindendi bu imaları.
Güneş ofisten çıkıp, bir taksi çevirdi. Önce Mine hanımın evine uğrayıp, oradaki eksiklikleri halletti. Bahçede yapılması gereken küçük bir düzenlemeyi not edip, Mine hanım ve eşi Mehmet bey ile de biraz sohbet ettikten sonra vedalaşıp, ayrıldı oradan. Yine bir taksiye atlayıp, Kemal beyin yeni evine doğru yola koyuldu bu sefer de. Kağıttaki adresin çok uzak bir yer olduğunu da taksiciye adresi söylerken fark etti. Saat öğleni geçiyordu ve bu aksam eve gecikmemek için fazla oyalanmamalı, zaman kaybetmemeliydi demekki...
Oysa bilmediği... onu orada bulacak kötü sürprizdi.