-"Sen... sen emin misin Güneş? Yani bu..."
-"Değilim! Hiçbir şeyden emin değilim! Geciktim... Ya, ya hamileysem Merve? Ne yapacağım ben o zaman?" diye çaresizce sordu Güneş Merve'ye.
-"Test yaptıralım. Ya da doktora felan gidelim. Ne bileyim..."
-"Ya gercekten hamileysem? Ne yaparim ben o zaman?"
Ne desindiki şimdi Güneş'e? Hangi sözcükler onun çektiği acıları azaltacak? Hangi sözcükler kar edecek ki bulunduğu durumu kolaylaştırmak için? Hangi sözcükler korkularını çekip, alacaktı genç kadından? Hiçbir sözcük hafifletemez ki genç kadının omuzlarındaki yükü. Korkusu böyelesine sesine yansımışken, çaresizce kendi kendine çırpınırken hem de?
Canı çok yanıyordu Güneş'in. İçini kemiren şüphe onu yiyip, bitiriyordu. Cesareti yoktu gerçekleri öğrenmeye. Belirsizlik daha cazip, daha katlanılır geliyordu şu an için genç kadına. Düşündüğü, şüphe ettiği şeyin gerçek olmasından ölesiye korkuyordu ki o gerçekle nasıl başa çıkabileceğini bilmiyordu bile.
-"Güneş, böyle olmaz ama. Bunu öğrenmeliyiz, sonra da geç olmadan o bebekten kurtulman ve ..."
-"Kurtulmak mi?"
Hışımla başını kaldırmış, dehşetle bir candan kurtulması gerektiğini söyleyen arkadaşına baktı. Merve Güneş'in, eğer hamileyse, bebekten kurtulmayı hiç düşünmediğini fark etti acı ile, üstelik ona göre ilk düşünmesi gerek şeyler arasındayken bu konu. Şüpheyle ve dikkatle Günes'in yüzünü inceledi.
-"Eğer hamileysen, bebeği doğurmayı düşünmüyorsun, değil mi Güneş? Aldıracaksın?"
Yaşla hiç dinmiyordu ve zaten karışık olan aklı daha da karışıyordu. Şu an için hiçbir şey bilmediği büyük bir gerçekti. Düşünemiyordu ki. Ama nasıl yapacağını da bilmiyordu. Kıyabilir miydi içindeki bir cana neler yaşamış olursa olsun? Nasıl cesaret edilirdi böyle bir şeye? Öte yandan kötü bir kabus demekti bir bebek. Hiç bitmeyecek, ömür boyu görmeye mahkum olacağı bir kabus.
* * *
-"Olacaklardan ben sorumlu değilim Ece. Ya kendi isteğinle bana dönersin, ya da..."
-"Ya da ne? Söylesene ne? Rahat bırak beni, Allah'ın cezası... rahat bırak artık!"
Genç kız telefonu bir hışımla kapattı. Sinirden elleri titriyordu ve ne yapacağını, Kaan'ı kendinden nasıl uzaklaştırabileceğini bilmiyordu. Daha demin korkusuzca yapabileceklerini dile getirmişti ama şimdi "ya yapmaya kalkışırsa" diye endişe ediyordu. Bu konuyu abisine anlatmalı mı, yoksa biraz daha zamana mı bırakmalıydı? Eğer abisine söylerse, abisinin yapacaklarından korkuyordu. Kendi yüzünden abisinin zarar görmesine dayanamazdı. Ama öte yandan Kaan'ın yapabileceklerinden de endişelenmiyor değildi.
Genc kız derin bir 'of' çekerek aşağıya indi. Annesi bu aralar fazlaca üzerine düşüyor, nesi olduğunu sorup duruyordu. Belli ki tedirginliğinin farkına varmıştı.
* * *
-"Sen bekle burada, ben hemen dönerim."
Genç kadının cevap vermediğini fark ettiğinde sesini biraz daha yükselterek "Tamam mı?" diye sordu Merve.
-"İstemiyorum. Eve bırak beni, lütfen!"
-"Hayır Güneş. Sen arabada beni bekliyorsun, zaten hemen gidip geleceğim. Sakin olmaya çalış."
Merve arabadan inip, caddenin karşısındaki eczaneye gitti aceleyle. Bir kaç dakika sonra yeniden arabaya bindiğinde, kendisi de heyecanlıydı. Güneş için endişeliydi. Eğer Güneş hamileyse, bununla başa çıkamazdı arkadaşı. İçinden Güneş'in hamile olmamasini dileyerek arabaya döndü, elindeki poşeti arka koltuklara attı ve "Şimdi gidebilirz" diyerek arabayı çalıştırdı yeniden.