Son iki gündür evden çıkmamış, düşünmüştü genç kadın. Dün yine Ece gelmiş, Bengi hanım kızlar rahat konuşsun diye alışveriş bahanesiyle yalnız bırakmıştı ikiliyi. Bu bahane her ne kadar üzse de genç kadını, bir nevi rahatlamasını da sağlamıştı. Ece her an ağzından bir şeyler kaçırıp, annesine durumunu açık edecekmiş gibi diken üstündeydi çünkü.
Ece'nin yardım etmek için çabaladığını da görüyordu ama olması gerektiği gibi olumlu bir yanıt veremiyordu ona. Sevval ile görüştüğünü, kendisini beklediğini söylemişti Ece. Ama aklı karışkken henüz, atamıyordu ileriye doğru adımlarını Güneş. Çabalıyordu ama başaramıyordu.Ece gittikten sonra kendini yine odasına atıp, aklındakilerle baş başa kalmıştı. Ne yapmalıydı, ne yapabilirdi? Annesinin üzgün bakışlarıyla her karşılaştığında kendine ve yaşadıklarına lanetler okuyordu. Anlatmak istiyor, içinden bas bas bağırıyor ama utancından kelimeler boğazına dizilip, kalıyordu. Unutamıyordu, unutamayacaktı... Kendi suçu yoktu elbette ama düşünemiyordu. Kendini kendi kendine tamamen aklayamıyordu ne yazık ki.
Yatağının baş ucuna oturmuş, ne yapması gerektiğine karar vermeye çabalıyordu şimdi annesi içeride işlerle ilgilenirken. Çalışma masasının üstündeki küçük not kağıdına çevirdi bakışlarını. Oturduğu yerden kalkıp, aldı kağıdı eline terreddütle. Tek bir adım atacaktı. Tek bir adım sadece... Cesaretinin ihanetine uğramamak için büyük çaba sarfetti kağıtta yazan sayılara göz gezdirirken. Ve sonunda aldı eline telefonunu. Numarayı tuşlayıp, kulağına götürdü telefonu. Bir süre bekledi ve karşıdan gelen "Efendim?" diyen sesi "Benim Güneş" diye yanıtladı.
* * *
Kaç gündür kıvranıyordu. İyi ki sürpriz yapası gelmişti arkadaşına. Şüpheciydi ama dostu, izin vermiyordu kendisine. Her an tepesindeydi. Her şey hazır olsa da, bir kaç küçük detay kalmıştı halolması gereken.
İşleri çabuk bitirebilmek için erkenden gelmişti bugün şirkete Cem. Niyeti bir kaç telefon görüşmesi de yapıp, Umut'a hiçbir şey hissettirmemekti. Lakin evdeki hesap çarşıya uymamış, Umut'un da erkenden şirkette olası gelmişti. Huylanıyordu da, bu kadar temiz kalpli olunmazdi ki içine doğsun.
Şimdi umut karşısındaki koltuğa oturmuş, şüpheci bakışlarla kendisini yiyip bitiriyordu deyim yerindeyse. Iki de bir ne işler çevirdiğini soruyor, bir de biktiriyordu Cem'i. Elini vermiş, kolunu kaptırmıştı. Kurtaramıyordu yakasını Umut'dan.
-"Ya sabır! Umut, dostum, bir şeyler çevirseydim bile şimdiye suç üstü yapmıştın yani...!"
-"Güvenmiyorum sana ne yapayım. Bilmez miyim nasıl saman altından su yürütebileceğini!"
-"Sen gidip Güneş denen kızla ilgilensene."
"Güneş" diye geçirdi içinden Umut. Keşke ulaşabilse Güneş'e, keşke ilgilenebilse onunla. Ama Ece'den duyduklarıyla yetinmeliydi genç adam.
İşe yaramıştı anlaşılan söylediği. Kendi dünyasına geçit yapmıştı Umut. Kendi kendine gülmeye başladı Cem. Fena kapılmıştı Umut Güneş denen kıza. İlişkilerini günü birlik yaşayan adam gitmiş, yerine yeni biri gelmişti sanki. Kimseye bakmıyor, kimseyle ilgilenmiyordu kaç haftadır. Üstelik o kadar meşguldü ki Güneş denen kızla, doğum gününü bile unutmuşa benziyordu.
"Eee?" diye sorduğu sırada Cem alayla, telefonu çalmaya başladı Umut'un. Cebinde titreşen telefonu çıkarıp, kimin aradığına baktığında dudaklarında tatlı bir tebbessüm belirdi. Arayan Ece'ydi.
* * *
Çok sevinmişti Ece Güneş'in kendisini aramasına. Bir o kadar da şaşırmıştı tabii. Dün ziyaretini gittiginde anlamıştı yasadiği çelişkiyi. Belki bir gün yardım ister diye, belki kendisinden atmasını istediği bir adımı atmaya cesaret eder diye küçük bir kağıda Sevval'in çalıştığı yerin adresini ve kendikiyle beraber telefon numarasını yazıp, tutuşturmuştu eline. Ve işte şimdi amacına ulaşmıştı. Kendisiyle gelmesini istemişti Ece. Güneş'in sonunda bir karar vermesinin yanı sıra, kendisine güvenmesi de çok sevindirmişti Ece'yi.