Annesiyle öğlen saatlerinde yaptığı telefon görüşmesi sırasında verdiği zoraki sözü son anda hatırlayan genç adam, akşam saatlerinde şirketinden acele ile çıkıp, babasının evine doğru yola koyuldu.
Eve sık sık uğramadığı için annesinin her gün telefonda ettiği bitmek bilmeyen sitemlerinden kendisi bıkalı çok olsa da nasıl oluyorsa annesi bıkmıyordu hiç! Oysaki kendi evine taşınalı, kendi hayatını kuralı yıllar olmuştu ama annesi hala alışamamıştı bu duruma. Umut babasının karşısına çıkıp da kendi evine taşınmak istediğini söylediğinde de babasından önce tepki vermişti annesi. Hep dizinin dibinde olsun, gözü hep çocuklarının üzerinde olsun... olabilsin isterdi Nurcan hanım çünkü.
Kadir bey başta pek onay vermese de, sonunda oğlunu kararından vazgeçiremeyeceğini anlayıp, Nurcan hanımı ikna etmeye yardım etmişti ve bu durum tabii ki de Umut'u çok sevindirmişti.
Böylelikle annesi beklenenden çabuk ikna olmuş ve Umut fazla vakit kaybetmeden kendi düzenini kurabilmişti.Düşünceler içinde Tarabya'daki büyük eve vardığında hava kararmaya başlamıştı artık.
Eve adımını atar atmaz, annesi ile hasret giderip, hemen akabinde Nurcan hanımın telefonda yarım kalan sitemlerini dinlemeye devam etmek zorunda kaldı Umut. Neyseki Kadir bey oğlunun halinden anlayıp, karısını yatıştırmayı başarabildiğinde rahat bir nefes aldı genç adam.
Sonraki dakikalarda evin küçüğü olan kız kardeş Ece'nin de geceye katılmasıyla keyifli bir yemek faslı geçirdiler. Abi-kardeşin küçüklüklerinden beri devam eden tatlı atışmaları hem Kadir beyi, hem de Nurcan hanımı her defasında olduğu gibi yine çok duygulandırdı. Çocuklarının ne zaman büyüdüğünü ikisi de hiç anlamamıştı. Su gibi akıp, gitmişti zaman...
Çok geç saatte ayaklanan Umut, Nurcan hanımın bitmek bilmeyen uyarılarının ve gece boyunca süren sitemlerinin de son bulmasını sağlamıştı nihayet. Yine de ailesi ile zaman geçirmeyi özlediğini fark etti genç adam yeniden. Ailesi ile vedalaşırken, bu geceyi tekrarlaması gerektiğini not etti aklına.
Abisini yolcu etmek için ardından bahçeye çıkan Ece ile de ayaküstü sohbet edip, sonunda arabasına bindi. Arabayı çalıştıracağı sırada Ece'nin arabanın camını tıklatmasıyla, ne diyeceğini merak edip, indirdi camı.
-"Ne oldu küçük cadı, ne geldi aklına yine?"
-"Öf abi, aramızda sadece iki yaş var. Hatırlatırım!"
-"Tamam geveze kardeşim benim, hadi söyle ne söyleyeceksen. Geç oldu zaten, tutma beni daha fazla..."
-"Ya, yarın şirkete geleyim mi diye soracaktım."
-"Niye?" diye sordu genç adam şüpheyle. Kardeşi ne zaman böyle çekingen yaklaşsa kendisine, hep küçük de olsa bir sorunu olurdu.
Umut ve Ece'nin arasında iki yaş olsa da, abi-kardeşten öte çok iyi iki dost, birbirlerinin sırdaşıydılar da... Hatta kızkardeşinin tüm erkek arkadaşlarından bile haberi vardı Umut'un. Bir abi olarak kardeşini her daim korumaya çalışırdı. Üstelik hep bir fırsat yaratır, Ece'nin haberi olmadan sevgilileriyle erkek erkeğe konuşur, kendince göz dağı verirdi.
Anne ve babaları üniversite yıllarında tanışmışlardı Umut'un. Vakit kaybetmeden ailelerine evlenmek istediklerini söylemiş, ailelerin itirazlarına rağmen bildiklerini okumuşlardı Kadir bey ve Nurcan hanım. Aileler okullarının bitmediğini öne sürse de, iki gencin birbirlerine duydukları sevgi ve kararlı duruşları onları da etkilemiş, evlenmelerine izin vermişlerdi en nihayetinde. Nurcan hanımın okulu bitmeden ise torunları Umut'un haberini almış, çok sevinmişlerdi. Özellikle Nurcan hanımın babası Mehmet bey bu mutlu haberi alınca fazlasıyla duygulanmıştı. Biricik kızının, canının canı olacaktı... Nasıl duygulanmasındi ki?