Yatağında yatarken, geçip giden günleri düşünüyordu genç kadın.
Güneş dayanamayıp aramıştı Merve'yi çıkıp, gittiği akşam. Eskisi gibi canlı olamayacaksa da, ona değer verdiğini bilmeliydi Merve. Yaşadıklarını anlatamazdı, anlatamamıştı da ama zor bir süreçten geçtiğini, zamana ihtiyacı olduğunu anlatmıştı anlatabildiği kadarıyla. Arkadaşı kendine kırılsın, yüz çevirsin istemiyordu Güneş.
Ertesi sabah gelip kendisini almış, beraber kahvaltı etmişti iki arkadaş uzun zaman sonra. Üzerine gitmek istemese de Merve Güneş'in, dayanamayıp yine değinmişti kendisini şüphelendiren konuya. Uzaktan bakılınca konuyu deşmek için hiç bir neden olmasa da ortada, O gece hastanenin yakınında Güneş'i öyle perişan görmek, fazlasıyla korkutmuştu Merve'yi. Telaşlanmış, endişelenmiş ve ne yapması gerektiğini bilememişti. Ve asıl kafasını karıştıran ise tam da o günden sonra ortaya çıkması olmuştu Ece ve hatta Umut'un.
Konuyu yine değiştirmekte bulmuştu ama Güneş çareyi. Anlamıştı Merve de, kaçıyordu Güneş. Konuyu Kemal'e getirmişti o da böylece. Kafasına taksa da bir çok konuyu, böyleydi Merve. Ruh hali çabucak değiştirdi.
İşe gitmesi gerektiğinden Güneş'i eve bırakmıştı Merve kahvaltıdan sonra. Yolda Güneş'e yönelttiği ne zaman işe başlayacağı sorusuna aldığı "bir kaç gün sonra" yanıtı ile de sevinmişti. Güneş ise aynı gün içerisinde Sevval'e uğramasıyla verdiği kararın ne kadar yerinde bir karar olduğunu anlamıştı. Sevval'in kendisine iyi geldiğini inkar edemezdi. Ona bir çok şeyini anlatacak kadar güvenmişti.
Psikolog Sevval Güneş'e tecavüz eden adam hakkında detaylara değinmeyi amaç edinmişti daha ilk seanstan beri. Geçen günlerde Güneş'in kendisiyle daha rahat konuşması onun için iyi bir fırsattı. Tabii Ece'nin kendisini arayıp, yeni gelişmelerden kendisini haberdar etmesi de bir etkendi konuyu açmak istemesine. Yardımına ihtiyaçları vardı Güneş'in ve bunu anlatmaya çalışmıştı da Sevval Günes'e. İşe de yaramıştı. Aradan zaman geçmesi miydi bu sağlıklı kararın sebebi, yoksa içindeki tiksinti miydi O adama karşı... emin değildi Güneş. Karar vermişti ama, verecekti ifadesini. O gece Ece'yi arayarak destek olmasını istemişti. Çünkü tek başına öyle zordu ki bu onun için.
Ece'nin Umut'u, Umut'un da Mustafa'yı araması işlerini kolaylaştırmıştı. Ertesi gün bir büyük adım daha atarken tedirgindi yine de Güneş. Yanında, ona destek olan ise Ece'ydi.
Daldığı düşüncelerden kapısının tıklatılmasıyla sıyrıldı Güneş. Bengi hanımı kapıda görmesiyle, toparlandı hemen.
-"Günaydın güzel kızım, seni uyandırmaya gelmiştim ben de."
-"Günaydın annem. Uyandım ama tembellik yapıyordum" diyerek suç işlemiş küçük bir kız çocuğu gibi şirin şirin gülümsedi annesine Güneş, Bengi hanımı ne kadar sevindirdiğini bilmeden.
-"Yeter bu kadar tembellik, kalk da hazırlan. Kahvaltı etmeden çıkma..." diye cevap verdi kadın bugün yıllık izninin bittiğini kızına hatırlatarak.
* * *
Kemal o gece adım attığı restoranda yıllardır görmediği ama babasıyla zamanında çok sıkı iki dost olan Ömer amca ile karşılaşmıştı. Her ne olduysa, nasıl olduysa yolları ayrılmıştı bir anda babası ve Ömer amcanın. Ama o gece yeniden karşılaşmanın sevinciyle kendi masalarına davet etmişti Ömer amca Kemal'i. Başta masadaki kimseyi rahatsiz etmemek için teklifi nazikçe geri çevirmiş olsa da Kemal, yaşlı adamın ısrarlarına dayanamamıp, kabul etmek zorunda kalmıştı teklifi. Genç adamı Umut ve Cem ile de tanıştırmış, nereden tanıştıklarını masadakilere anlatmış, Kemal ile eski yılları yad etmişti Ömer amca. Arada eski dostu çekiştirmeden de durmamıştı elbette. Umut da, Cem de sevmişlerdi Kemal'i. Dobra bir adama benziyor diye düşünmüştü ikisi de. Aynı şekilde Kemal de sevmişti birbirleriyle bıkmadan usanmadan atışan iki genç adamı. Özellikle Cem çok espiriliydi. Daha çok arkadaşı Ali'ye benzetmişti onu. Yanında sıkılmak mümkün olmasa gerek, diye fikir edinmişti Cem hakkında. Umut daha ciddi biriydi. Bazen dalıp dalıp gittiğini fark etmişti.