25. BÖLÜM

2.1K 159 25
                                    

-"Kendini kasman için getirmedim seni buraya. Rahat ol lütfen."

-"Yoo, ben... ben zaten rahatım."

-"Öyle diyorsan?! Hadi gel o zaman, ben yemekleri hazırlarken, sen de yanımda otur."

-"Olur ama sadece otururum. Benden yardım falan bekleme."

- "Tamam. Ufaklık!"

-"Ali! Deme şunu!"

Aradan geçen iki haftada birbirleriyle daha fazla vakit geçirir oldular Ece ile Ali. Her fırsatta ya sinemaya, ya da yemeğe gidiyor veya bir yerlerde oturup sadece konuşuyorlardı. Ece her ne kadar kendisini uyarsa da, hızla çekildiği Ali'ye olan duygularına engel olamıyordu. Elbette önceden beraber olduğu erkek arkadaşlarını da beğenmiş, sevmişti ama Ali'ye hissettiklerinin başkalarıyla kıyaslayamayacak kadar yoğun olduğunu fark ediyordu beraber geçirdikleri her anla beraber.

Bu akşam yine buluşmak için sözleşmiş, sinemaya gitmişlerdi. Ali'nin dikkatli ilgisinden dolayı istese bile uzak duramıyordu genç adamdan Ece. Arkadaşlarından biri kendilerini görüp, hiçbir şeyden haberi olmayan abisine bir şey diyecek diye endişleniyordu da aynı zamanda. Bu konuyu Ali'ye de açmıştı hatta. İkisi de bir sorun çıkmasını istemiyordu. Henüz gidişatı belli olmayan bir şeyler vardı aralarında ve bazı şeyler netleşmeden, adı konmadan abisine Ali'den bahsetmek istemiyordu genç kız. Zaten nasıl tepki vereceğini de kestiremiyordu ve bu durum Ece'yi daha önce bilmediği bir telaşa sürüklüyordu. Sonuçta Ali abisinin bir arkadaşıydı.

Sinemadan sonra yemek yemeğe karar vermeleriyle, kendi evine davet etmişti Ali genç kızı. Dışarıda yemek yemekten sıkılmış, zaten bu gece yemek ısmarlama sırası kendisinde olduğundan ona kendi elleriyle yemek yapmayı teklif etmişti. İşin ilginci ise, Ali bunu tamamen içinden geldiği için yapmış ve hiçbir farklı düşünce geçmemişti aklından Ece ile ilgili.

Ece'nin genç adamın teklifini kabul etmesine asıl neden Ali'ye dair merakıydı ama. Ankara'da yaşayan ailesine dair edindiği sınırlı bilgilerden fazlası için can atmıştı Ali evine gitmeyi önerdiğinde. Nerede, nasıl bir ortamda yaşadığını kendi gözleriyle görecek olmanın heyecanı yanı sıra, genç adamın onu kendi yaşam alanına dahil etmesinden duyduğu mutluluk vardı bir de. O andan sonrası kendiliğinden gelişmişti böylelikle.

Fatih'de çok şık iki katlı bir daireydi genç adamın sığınağı. Evi derli toplu görmek Ece'yi şaşırtmıştı ilk gördüğünde. Sonradan evi temizlemesi için bir yardımcı tuttuğunu, kadının hafta da iki gün evi baştan aşağıya temizlediğini öğrendi Ali'den.

Ona evini gezdirdikten sonra biraz salonda oturup, sohbet etmişlerdi. Şimdi ise genç kızın dışarıda buluştukları gibi rahat olmadığını, dahsı tedirgin olduğunu fark ediyordu Ali. 

Aralarında geçen şu bir kaç cümleden sonra daha fazla oyalanmadan mutfağa geçmenin Ece açısından iyi olacağını düşündü Ali. Ve öyle de oldu. "Eee? Ne pişireceksin bana?" diye sorarak ardından gelen Ece'nin bir nebze de olsa canlandığını hissetti.

-"Makarna sevdiğini söylemiştin diye hatırlıyorum."

-"Aa, aşk olsun ama. Makarna mı yedireceksin bana? Dışarıdan sipariş verelim o zaman."

'Aşk olsun tabii..." diye içinden tekrarladı Ali muzipce ve bugün ilk defa genç kıza farklı bir gözle baktı. 

Ece'yi tanıdığından beri açtı bedeni. Hiç bir kadınla beraber olmamış, olmak istememişti. Neredeyse tüm boş vakitlerini Ece ile geçiriyor, hatta bazen işlerini aksattığı bile oluyordu. Oysa Kemal işleri bırakıp, yurt dışındaki şirketin başına geçeceğini bildirdiğinden beri işleri dengelemeye, bazı yetkileri üstüne alması gerektiğinden son bir kaç gündür gereğinden fazla kalıyordu şirkette. Ve bu da Ece'yi istediği zaman göremediği anlamına geliyordu. Bugün dayanamamış, kendisine izin vermişti.

***

Bakışları Ece ile önündeki tabak arasında gidip geliyordu bir süredir Ali'nin. Sonunda dayanamayarak alayla konuştu.

-"Bakıyorum da tabağındakilerin hepsini silip, süpürmüşsün?"

-"Lokmalarımı mı sayıyorsun. Çok ayıp, yediklerim boğazıma dizildi resmen. Tamam, yemiyorum daha fazla" diyerek kızgınmış gibi cevap verdi Ece elindeki çatalı tabağına bırakıp.

-"Yiyecek bir şey mi bıraktın ki?"

-"E ne yapayım, çok açtım. Bak yoksa yemezdim..."

-"Bana hiç öyle gelmedi?"

-"Gören de dünya mutfağını konuşturdun sanacak. Alt tarafı kıymalı makarna yaptınız Ali bey, abartmayınız. Tabii sosu icin bir şey diyemem, güzeldi gerçekten. Eline sağlık."

-"Afiyet olsun şımarık hanım. Dolaylı cümlelerle de olsa tam not aldığıma göre, ben şu bulaşıkları götüreyim."

Ece, Ali masadakileri toparlarken seslendi.

-"Kırmızı şarap var mı?"

Kirlileri makinaya yerleştirip, iki kadeh ve bir şişe sarap ile salona geri dönü Ali. Ece'nin de bu arada rahat durmayıp, evi karıştırmaya başladiığını gördü.

-"Ne yapıyorsun bakalım?"

-"Ayy .. ödümü kopardın Ali."

-"Yokluğumu fırsat bilip gizli gizli evimi kaıştırırsan böyle ödün kopar tabii! Hadi gel casus seni!"

-"Hiç de bile!"

Rahat koltuklara geçip, oturdular. Ali kadehleri doldurup, birini Ece'ye uzattı.

* * *

-"Hadi bırak artik elindekini. Sarhoş olacaksın, demedi deme sonra."

-"Ama... şişedekini bitirecektik hani? Hem bana sarhoşmuşum gibi davranma!"

Ece'nin direnmesine rağmen kadehi genç kızın elinden almayı başardı Ali. Şekeri elinden alınmış bir kız çocuğu gibi kollarını birbirine kavuşturup, dudaklarını büzdü Ece. 

Bu haliyle ne kadar çekici olduğunun kendisi farkında olmasa da, Ali için aynısı geçerli değildi ne yazıkki ve genç kızı kendine çekerek o büzülmüş, cekici dudakları öpmemek için kendiyle savaşıyordu adeta. Savaşına yenik düştüğünü ise genç kızın yüzünü avuçlarının içinde hissettiğinde anladı.

Bir anda elinden kontrolü kaybolmuş bir mağlup oluverdi Ali.

Ece gözlerini kocaman açmış, dimdik gözlerinin içine bakıyordu. Belki beklentiyle ama çokca heyecanla. Gözlerine ulaşan görüntü diline vurdu, Ali dillendi.

-"Çok güzelsin."

Yaptığının yanlış olduğunu biliyordu. Niyeti genç kızı sarhoş edip, sonra da onunla yakınlaşmak değildi. Ama şu an, şimdi Ece bir ihtiyaçtı Ali için. Dokunması, duyumsaması gereken en özel varlık. Ece'siydi. 

-"Ali?"

-"Şşş..."

Ve dudaklar birbirine değdi. 

-"Dur de bana, durdur beni Ece."

Sesi boğuk çıkıyor, genç kızın dudaklarına bıraktığı öpücükler arasında kayboluyordu.

-"Ece..."

Ne zaman karşılık vermeye başlamıştı genç adamın öpücüklerine? Ne zaman küçük öpücükler tutkulu bir öpüşmeye dönüşmüştü peki? Nasıl duracaktı, durduracaktı? Durmak, durdurmak istiyor muydu peki? Hayır! İstemiyordu. Durmasın, kollarıyla kendisini sarsın istiyordu bir tek. Kendisinden hiç uzaklaşmasın istiyordu Ece genç adamın.

-"Ali..." diye kısık kısık soludu ismini genç adamın. Sonra tek bir komut verdi ve yanmaya başladılar beraber. "Dur...ma!"

Eh ama vote ve yorumlarınız hani, neredeler?? Okuyup kaçmayın lütfen.. :)

Bende Sana Yetecek Kadar Ben KalmadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin