17. BÖLÜM

2.3K 161 11
                                    


Odadan çıkar çıkmaz yine kendi düçüncelerine daldı. Merve ve Cem abisini karşılaştırıyordu da, aslında çok eğlenceli ve uyumlu bir ikili olabilirlerdi. Güneş daha bugün anlatmıştı Merve'nin aslında nasıl biri olduğunu. Erkeklere nasıl davranacağını iyi bilir diye de eklemişti. Cem'in de kadınlar konusunda "uzman" olması, daha doğrusu olduğunu iddia etmesi ayrıca işleri kolaylaştırabilirdi belki?

O kadar dalmıştı ki aklındakilere Ece, asansör durup açıldığı an kendini içeri atmak isteyen kişinin farkına varamamıştı bile bu yüzden. Beline dolanan güçlü kollar sayesinde yere kapaklanmaktan da son an da kutluldu zaten. İlk şoku atlattığında hala kendisini tutan kaslı erkeğin yüzüne bakmak için başını kaldırdı ve bakmasıyla hiç beklemediği sözleri duyması bir oldu.

"Cennette miyim ben?" diye soruyordu adam. Neydi bu şimdi? Ne demek istiyordu? Gerçekten anlamıyordu Ece. Adamın kollarında şaşkın bir şekilde yüzüne bakıyordu ve yüzleri birbirine fazlasıyla yakınıı...

-"Ne?!"

Bu nasıl bir şeydi böyle? Sabah yatağını ısıtan kadına "kadın" demek şimdi kollarındaki huriye hakaret olurdu. Şaşkın hallerine bir de yüzündeki masum ifade eklenince gerçek bir afet vardı Ali'nin kollarında şimdi. Ama belliki farkında değildi bu güzel görünüşünün. Olsaydı eğer asla Ali'nin kollarında olmazdı, olmamaya çalışırdı.

Patavatsızdı ve çapkınlıkta sınır tanımıyordu genç adam. Kollarında hala sıkı sıkı tuttuğu kadının "Ne?!" sorusuna yine kendince bir tepki verdi.

-"Çok ama çok güzelsiniz."

Şaşkınlığına öfke karıştı. Biçimli kaşlarını çattı, gözlerini kıstı. Sinirlendi Ece.

-"Ne bu şimdi? Hem şu kollarınızı çözün artık!"

Ne sanıyordu bu adam kendini? Niye çözmüyordu hala kollarını? Yüzündeki sinir bozucu gülümseme, hatta kocaman sırıtma neyin nesiydi? Kurtulmak için çırpınıyor ama başarılı olamıyordu Ece. Kaçmasını önlemek ister gibi sıkı sıkıya sarmıştı genç adam kollarını ince bele.

-"Sakin ol güzelim. Ne bu sinir?"

Gözlerinden ateş fışkırırcasına bakışlarını genç adama yöneltti.

-"Bana bak, ne sanıyorsun sen beni? Hemen kollarını çöz, yoksa seni rezil ederim!"

-"Vahşi kadınlar hep ilgimi çekmiştir zaten. Ama fazla sinir bünyeye zarar" deyip, göz kırptı Ali sinirden köpüren genç kıza. Tabii kollarını çözmeyi de ihmal etmedi.

Hemen uzaklaştı kendisini kolayca çıldırta bilen adamdan. Yanından geçip, çıkışa doğru yürümekken amacı, genç adam tarafından engellendi Ece. Bu hareketi kendisini sinirlendirmekten başka bir işe yaramadı tabii.

-"Çekil önümden!"

-"Tamam, sakin ol ama!"

Son kez yöneltirken öfkeli bakışlarını genç adama yanından geçip giderken, "Sinir!" diye tıslamaktan kendini alamadı.

* * *

Nasıl da birden bire girmişti hayatına. Sadece iki defa görmüş olmasına rağmen genç adamı, hayatının en kabus anlarına tanık olmuştu Umut genç kadının. Bir üçüncü defa olmayacaktı, olmamalıydı. Cesaret edemezdi. Öylesine utanıyordu ki yaşadıklarından hala, başına gelenlerden, şimdi Umut'un olanları bilmesine rağmen yakınında olmasına katlanamazmış gibi geliyordu. Yine de "Neden?" sorusunun aklini kurcalamasına engel olamıyordu. O çay bahçesine sırf kendisini görebilmek için geldiğini öğrenmişti. Nedendi bu ısrarı ama genç adamın?

Şimdi yatağında yatarken, Umut belirmişti gözlerinin önünde ilk kez. Kendisini eve bıraktıklarında en son gözleri kesişmişti. Sadece bir an. Çıkmamıştı aklından ama. Onun yakışıklı yüzünün birden bire belirmesi, içinde tarifi imkansız bir sızı oluşturdu. Kendisine acıdığındandı bugünki davranışları genç adamın. Bu şekilde düşünmekten kendini alamıyordu.

-"Güneş, gelebilir miyim kızım?"

-"Tabii, gel anne."

-"İyi misin?" diye sordu Bengi hanım çekinerek.

-"İyiyim."

-"Kızım?"

Belki Güneş'i konuşturabileceğini düşünse de, görüyordu ki yine her ne olmuşsa kendi içinde yaşıyordu Güneş. Önceleri hiçbir şeyini saklamazken, şimdiki hallerine bir anlam veremiyordu Bengi hanım. Bir annenin çaresiz endişesini taşıyordu. Üstüne gidip, canını yakmaktan kaçınsa da merak ediyordu. Bir iyi, bir kötü hallerinin sebebini bilmek istiyordu.

-"Önceden hiçbir şeyini saklamazdın benden. Paylaşırdın benimle içindekileri be kızım. Dizime yatardın, yine yat. Anlatırdın bana içini, yine anlat seni. Ben yine dinleyeyim kızımı kızımdan. Olmaz mı Güneş'im?"

Utançla başını eğdi Güneş. Bu son dediği her an başka bir şey çıkıyor, içindeki karabasan gittikçe büyüyordu. Eğdiği başını kaldırıp, annesinin beklenti dolu, sıcacık gözlerine baktı. Bu defa korkusuzca, bu defa kararlı. Annesine yer açtı yatağında. Anladı Bengi hanım. Buldu yerini. Kızı dizine yatarken, okşamaya başladı güzel saçlarını.

-"Çok seviyorum ben seni annem, çok!"

* * *

Takside evine doğru giderken, aklında hala kendisini çıldırtan o manyak vardı. Ne sanıyordu ki kendisini? Bir de abisinin şirketinde, olacak iş miydi yani? Hala öylesine sinirliydi ki genç kız. Dakikalar önce kendi şirketlerinde tacize uğramıştı resmen. Abuk subuk konuşmuş, basit bir kadın gibi davranılmıştı kendisine. Yanından geçip, giderken kendisine yaklaşan görevlilerin "Bir sorun mu var Ece hanım?" sorusuna hırs dolu bir "Evet, var!" diye cevap vermek istese de, o adamı bir daha görmeyeceğini düşünmek isteyip, "yok" diye yanıt vermişti. En azından görmeyeceğini umuyordu.

Takside oturmuş, kendi kendine hesaplar yapıyordu genç kız. Öyle dalmıştı ki, taksicinin kendisine seslendiğini bile sonradan fark etti.

-"Abla?"

-"Hı? Efendim?"

-"Deminden beri telefonun çalıyor. Kaçtır sesleniyorum ama duymadın herhalde..."

Bu arada genç kız da cep telefonunun çaldığının farkına varmış, çantasında telefonunu bulmaya çalışıyordu. Sonunda bulup da arayan numaraya baktığında, üstündeki gerginlik yetmezmiş gibi daha da gerilmişti.

-"Efendim?"

-"Canım?"

* * *

Buna inanamıyordu genç kadın. Adresi sırf çiçek yollayabilmek için istediğine inanmak istemiyordu kesinlikle. Sırf karşılaşacağı hoş sürpriz için açlığına rağmen bir şey yememişken, kaç defa küçük el aynasından kendine çeki düzen vermişken, genç adamın bu yaptığına inanamıyordu.

Sekreter kapıyı çalıp, elinde koca bir buket ile içeriye gelince bir an heyecanlansa da, uzun sürmemişti durumu genç kadının. Hayal kırıklığı ve öfke benliğinde büyük yer kaplarken, öylesine kızmıştı ki Cem'e.

Onun yapmak istediğinin farkındaydı Merve ama. Önce küçük, ilgili jestlerle kandıracak, sonra da istediğini aldıktan sonra ortadan sıvışacaktı belki de. Ama bilmiyordu kiminle oynadığını. Oyunu kurallarına göre oynamak gerektiğini unutmuştu, unutuyordu anlaşılan. Öğrenecekti, yeni baştan hem de...

* * *

"Canım?" diyen Kaan'a kanıp, aldığı son karardan vazgeçmesine çok az kalmışken, arsız bir imayla dudaklardan dökülen "Seni özledim..." ile kararını uygulamak için fırsatın ayağına geldiğini anladı Ece.

Her buluşmalarında, özellikle Güneş'in durumuna tanık olduktan sonra, Kaan'ın hırsına yenik düşebileceği gerçeği ile yüz yüze geliyordu genç kız. Güvenmediği, güvenemediği bir adam ile daha fazla zaman kaybetmenin bir anlamı olmadığının bilincinde, artık son durağa geldiklerini anlatmaya çabalıyordu Kaan'a.

Her tartışmanın sonucu olan Kaan'ın suçlamalarını artık kaldıramayacak olması da bir gerçekti üstelik. her defasında yapıcı olan taraf iken, yıkıcı olmakla suçlanıyordu acımasızca. Güven eksikliğinin gayet farkındayken Kaan, bu sorunun neyden, ya da kimden kaynaklandığını sorgulayamayacak, öğrenmeye çalışmak istemeyecek kadar bencildi üstelik.

Bunca zaman boyunca hiçbir sorun yokken, birden bire aradaki "uzaklığın" çok fazla olduğunu düşünmesi Kaan'ın, ilişkilerinde çatlaklara neden olmuştu. Halbuki güven olmayan biri ile değil en özelini paylaşmak, zaman geçirmek bile manasız ve yanlıştı.

Öte yandan kendisine teslim olamayan Ece'ye çok da kırgın olan Kaan, kendince çareler peşine düşmüştü çoğu kez. İstiyordu, hem de çok istiyordu onu! Kaç kere kendini başka tenlerde rahatlatmaya çalışmıştı... Genç kızın hiç haberi yoktu ve zaten yaşadığı beraberlikler genç adama pişmanlıktan ve kısa süreli bir rahatlamadan başka bir çıkar sağlamamıştı. Ama asıl istediği, asıl yanında durulacağı Ece'ydi genç adamın.

Şimdi yerinde rahatsızca kıpırdanıyor, söze nereden ve nasıl başlayacağını bilemiyordu Ece. Kaan'ın hiç ara vermeden bir şeyler anlatmak için çabalayışı sanki söyleceklerini biliyor hissi veriyordu genç kıza. Yine bitmeliydi artık. Derin bir nefes aldı, Kaan'ın sözünü bitirmesine fırsat vermeden söylemek için kıvrandığı sözcükler sonunda dökülebildi dudaklarının arasından.

-"Kaan, ben bu ilişkiyi bitirmek istiyorum."

Bende Sana Yetecek Kadar Ben KalmadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin