BÖLÜM 32
Gözlerinde alışkın olduğu ürkek parıltı yoktu bu akşam. Kendisine kızmış mıydı Güneş sahiden? Ama hayır, kızmazdı Güneş'i kendisine. Emindi Umut, sırf heyecanından... dahası korkusundan dolayıydı sessizliği.
Bir an ne yapabileceğini düşündü içini biraz rahatlatmak için ama kendinden biliyordu Umut. Ne dese geçmeyecekti korkusu sevdiğinin. Aynı durumu kendisi de yaşamıştı. Hele de Güneş karşısına geçip, "hemen olmaz, biraz düşünelim" dediğinde nasılda ne yapacağını bilememişti. Sonrasında gelen sözler olmasaydı Güneş'i evlenmeye nasıl ikna edeceğini belki de hala bilmiyor olurdu. "Annemle tanışmanı istiyorum önce" demişti de su serpilmişti yüreğine ama sevdiğinin annesiyle tanışacak olması kendisini terletmemiş değildi yine de. Şimdi beraber olmaları için atmaları gereken bir adımı daha arkalarında bırakıyorlardı ama bir şeyler eksikti sanki. Ortamdaki sessizlik o kadar can sıkıcıydı ki. Neredeyse on dakikalık yolu arkalarında bırakmış ama tek tük sözlerden başka bir şey konuşulmamıştı aralarında. Güneş'in içindekileri paylaşsın, beraber çözüm yolu arasınlar istiyordu Umut halbuki. Evleneceklerdi, o zaman... hayat müşterek değil miydi ki?Nihayet ailesinin evine vardıklarında sıkıca kavramıştı Güneş'in elini. Belli etmese de kendisi de heyecanlıydı. Sevdiği, evlenmek istediği kadını anne ve babasıyla tanıştıracaktı en nihayetinde. Yaşı kaç olursa olsun, önemliydi bu. Ailesinin sıcak kanlı olacağını bilmesine rağmen Güneş'in en ufak şeye bile kırılmasını asla istemezdi. Yolda onu konuşturarak rahatlatmaya çalışmış olsa da itiraf ediyordu... Güneş'in neler hissettiğini tam anlayamıyordu. Aslında tedirgin olmaktan çok heyecanlıydı Güneş ve zaten heyecanı da Nurcan hanım ve Mahir beyin kendisini çok sıcak karşılamaları ve hiç yabancılamamaları sayesinde dinmiş gibiydi yemeğe geçtiklerinde. Çekingen ve dikkatli davranıyordu Güneş. Zaten öğlen telefonda konuştuklarında da anlamıştı Güneş'in annesini benimsediğini genç adam. Çok sevdiği iki kadın iyi anlaşmışa benziyordu. Her annesine baktığında Güneş ve kendisine sevgiyle baktığını görüyordu Umut. O da annesine aynı şekilde karşılık verdi. Kendilerine önyargılı davranmadığı için, tanımadan, görmeden olumsuz bir karar vermediği için minnettardı annesine. Telaşlı bir kadındı Nurcan hanım ama yeri geldiğinde de ne kadar soğukkanlı ve sakin olabildiği bu akşam bir daha görmüş oldu Umut.
Sonunda keyifle yenilen yemek bittiğinde, kahveleri yapmak üzere mutfağa gitti Ece. Giderken Güneş'i de beraberinde götürdü. Abisi de fırsattan istifade anne ve babasıyla biraz yanlız kalabilirdi.
Kahveleri Ece yapsa da, dakikalar sonra salona döndüklerinde fincanları dağıtan Güneş oldu. Sonrası yeniden keyifli bir sohbetle geçti.
***-"Korktuğun kadar var mıymış?" diye sordu Umut Güneş'e herkesle vedalaşıp, arabaya bindikten sonra.
-"Dürüst olmak gerekirse böyle sıcak davranmalarını beklemiyordum anne ve babanın bana. Çok sevdim onları."
-"Ben sana demiştim, değil mi ama” diyerek göz kırptı Umut önce. “Çok sevindim anlasmanıza. Ailemi sevmen çok önemliydi benim için. Teşekkür ederim."
-"Bir de 'hem sevmeseler de bunların hepsi formalite' diyordun" diyerek teşekkürden kaçınmaya çalıştı genç kadın.
-"Oho sen inandın mı bana? Onu sen rahatlayasın diye demiştim oysa" diyerek güldü Umut.-"Aaa, şuna bak. Ne pişkinmişsin sen öyle..." Kızarken bile keyifle gülümsüyordu Güneş. Bu akşamın böyle keyifli geçmesi keyfini yerine getirmişti.
-"Yarın sabah gelip, ben alırım seni. Olur mu?"
-"Yarın gelmene gerek yok. Bana kalsa her gün gelmene de gerek yok ama işe gitmeyeceğim yarın. Başka işlerim var."
-"Neymiş bakalım 'başka işlerin'?"
Trafiğin izin verdiği kadarıyla arada dönüp dönüp Güneş'i süzdü Umut. "Başka işlerim var" dediği andan beri bir merak içini kemirmeye başladı. Güneş de içindeki merakın dinmesi için hiç de yardımda bulunmuyordu doğrusu.
-"Hesap mı soruyorsun bana?"
-"Evet..." Güneş'in kaşlarının havaya kalktığını fark edince ne dediğinin farkına vardı. "Yani hayır! Ama sevgilimsin, yani hatta sözlü sayılırız. Ne yapacağından, nerelere gideceğinden haberim olması gerekmez mi sennce de? Merak da ediyor olabilirim azıcık."
-"Hm! İyi söylerim ama benim de senin her adımından haberim olacak bundan sonra. Anlaştık mı?" derken muzipce bir şart koştu.
-"Anlaştık. Şimdi söyleyecek misin bana "başka işlerinin" ne olduğunu?"
Güneş bu kadar gizli saklı konuştuğuna göre kesin bir şey çıkar bu işin altından diye düşünmekten alamıyordu kendini Umut.
-"Tabii söylerim. Yarın izin günüm ve annemle alışverişe çıkarız diye konuşmuştuk."Umut'un yüzünün anında aldığı şekli görünce gülmeden edemedi. O gizli gizli kıkırdarken, Umut'un "Aşk olsun!" der gibi bir bakış attığı kaçmadı gözünden.
-"Bu muydu yani?" diye sitem de etti bir de genç adam.
* * *
-"Annemin soruları hic bitmeyecek sandım."
-"Ama bitti ve sen şu anda benimle konuşuyorsun."
-"Evet."
Kısa bir sessizlik oldu aralarında. Diğeri ne diyecek diye bekliyordu her biri.
-"Peki söyle bakalim, ben ne zaman tanışıyorum ailenle?"
-"Ne!" diye sorarken, öylesine şaşkındı ki. Bir şeyler demesini beklemiş olsa da, duymayı beklediği kesinlikle bu değildi Ece'nin.
-”Ali sen, yani... ciddi değilsin, değil mi?" diyerek kendini toparladı Ece.Abisi ve Güneş gittikten sonra ortalığı toplamış ve anne ve babasını yalnız bırakarak, odasına çekilmişti Ece. Aşağıdayken bir kaç defa Ali aramış ama kendisi fırsat bulup da cevap verememişti. Odasına gider gitmez cebinden telefonu çıkarıp Ali'yi arayabilmiş ve sesini duyabilmişti sonunda. Telefonlarına neden cevap veremediğini de kısa bir şekilde özet geçip, özür dilemişti.
İki hafta içinde Ali ile daha da yakınlaşmış ve sonunda Ali'den çıkma teklifi almıştı. Zaten her boş anlarını beraber geçirir olmuşlardı. Ali kendisine saygı gösteriyor, kendisinden hoşlandığını fazlasıyla belli ediyordu. Aynı şekilde kendisi de Ali'ye karşılık vermeye başlamıştı zaten. Neden aralarındaki şeye bir isim koymasınlardı ki o zaman? Bazen hala olanlara inanamıyordu Ece. Gerçekten bir erkek bu kadar kısa bir sürede değişmiş olabilir miydi? Peki Ali'yi değiştiren gerçekten kendisi olabilir miydi? Bu durum her ne kadar genç kızın hoşuna gitse de, ilerisi için endişelenmeden de edemiyordu.
Şimdi bir yandan Ali'den gelen beklenmedik soruyla çok heyecanlansa da, genç adamın kendisiyle sadece dalga geçtiğini de düşünmeden edemiyordu. Aralarında bu tür bir konuşma bir yana, iması bile hiç geçmemişti ve Ali'nin birden bire ciddi olarak böyle bir istekte bulunacağına da hiç ihtimal vermiyordu açıkcası. Yoksa ciddi olabilir miydi?