-"Ali! Dur lütfen!"
Genç adam zor da olsa geri çekti kendini. "Dur" demesini söylemiş olsa da dili, aslında istememişti bu kelimeyi duymayı. Yine de bilincindeydi aksi takdirde hata yapacaklarının. Ece aklını başından alabilen bir kadındı ve zaten aç olan bedeni de harekete geçirmeyi başarmıştı... hem de hiçbir özel çaba sarfetmeden.
Az önce kollarıyla sımsıkı sardığı kıza baktı. Yüzü kızarmıştı. Belli ki utanmıştı yaptığından ama başka bir şey de vardı. Sanki dağılmış gibiydi. Bir yandan kendine çeki düzen vermeye çalışırken, diğer yandan bir şeyler düşündüğü, aklına takılan bir şeyi kendi içinde halletmeye çalıştığı belli oluyordu.
Nefesini kontol altına alabildikten sonra, genç kızın sağ elini tutup iki elininin arasına hapsetti. Sanki güven vermek ister gibi de sıktı.
-"Ece?"
Ece ise bambaşka şeyler düşünüyordu nefesini düzenlemeye çalışırken.
Eğer devam etselerdi gerçekten az önce Ali'nin tutkulu öpücüklerine karşılık verirken düşündüklerini yaşarlar mıydı? Her şey sanki bir film gibi gözünün önünde olup bitmişti.
Saçmalıyordu aklı belki ama canını acıtmıştı uyanık gördüğü rüya. Sadece bir kaç saniye ve... ve her şey mahvolmuştu. Durma dedikten sonra neler yaşanabileceğini tabii ki merak ediyordu ama... ama böyle değil. Her şey alelacele olmamalıydı. "İlk"ini yaşadıktan sonra pişman olmak istemiyordu. Ne kadar olmuştu ki zaten Ali'yi tanıyalı? İyi anlaştıkları bir gerçekti ve her ne kadar genç adamdan hoşlansa da, deminki tutkulu öpüşmelerininin devamını istese de içten içe, en doğrusu buydu... durmaktı... biliyordu.
Genç adamın sağ elini ellerinin arasına almasıyla, yaşadığı anların heycanı ile kızaran yüzünü eğip, genç adamın ellerine baktı.
Nasıl da sıcacıktı öyle. Kendikiler buz tutmuştu gördüğü kısa ama can acıtıcı rüyanın... kabusun... etkisiyle. Kanı çekilmişti.
Nasıl olmuştu da öpüşürken yaşayabilecekleri bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçebilmişti, bilmiyordu. İçten içe mutlu olması gerekirken, ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. Ayakları yere basmamalıyken, içi buz tutmuştu.
İçinde sadece endişe vardı. Ya dur diyemeyip, sonuna... hazır olmadığı sona doğru gitseydi... ne yapacaktı, ne olacaktı?
Genç adamın şakağına sesli bir öpücük kondurmasıyla, yüzünü kaldırıp, kendisine gülen gözlerle bakan yüze baktı o da. Tek bir masum öpücükle içi rahatlamıştı hemencicik.
* * *
-"Teşekkür ederim."
Genç kadın şaşkınca baktı yanında oturan adama. Kendisinin genç adama teşekkür etmesi gerekirken, niye tam tersi olyordu?
-"Neden? Yani, asıl benim sana teşekkür etmem gerekmiyor mu?"
-"Bana yine 'hayır' demediğin için" diyerek cevap verdi genç adam kendisinin gülümseyerek gözlerinin içine bakan kadına... sevdiğine.
Genç kadın utanarak genç adamın gözlerine takılan bakışlarını çekip, önüne döndü. Bakışlarını kucağında birleştirdiği ellerine dikti. Haklıydı aslında. Kendi saçma sapan düşünceleri yüzünden etrafındaki herkesi kendinden uzaklaştırmaya çalışmıştı. Peki sonuç neydi? Kimseyi kendinden uzaklaştıramamakla beraber, kendisi çekilmişti uzaklaştırmak istediklerine.
Peki bundan şikayetci miydi? Kesinlikle hayır! İyiki uzaklaşmamışlardı.
Çenesinden tutup, Güneş'in yüzünü kendine çevirdi Umut.