21. BÖLÜM

2.1K 167 8
                                    

Yorum ve Vote'lerinizi bekliyorum arkadaşlar... lütfen okuyup, kaçmayın. Emeğe saygı :)


Kendine şaşırıyordu Güneş. Nasıl kabul eebilmişti genç adamın teklifini? Bu kadar çabuk nasıl güvenebilmişti Umut'a? Bir yanı çok sevinse de, diğer yanı halen tedirgindi genç kadının. Şimdi yan gözle yanında oturan Umut'a bakınca, nedense ona güvendiğini hissediyordu.


Genç adam daha fazla şirkette kalamamış, iki haftadan beri hiç görmediği ama sıkça konuştuğu annesini ziyarete gitmeye karar vermişti. Zaten Ece'den de Güneş'in telefon numarasını almak istiyordu ki bunun için kardeşine baya dil dökmesi gerektiğini de biliyordu, öyleyse annesi iyi bir bahaneydi. Üstelik kaç defa aramış ama ulaşamamıştı kardeşine.

Yolda giderken bir binanin önünde durmuş, umutsuzca etrafına bakınan Güneş'i fark etti. Önce yanlış gördüğünü düşündü ama yaklaştıkça o olduğuna ikna oldu. Arabayı yanında durdurup, genç kadının şaşkın bakışları altında arabadan indi ve "Güneş?" diye seslendi.

Sonrasında ise ısrarla Güneş'i konuşturmaya çalışıp, taksinin gelmemesini de fırsat bilerek Güneş'in itirazlarına rağmen gideceği yere kadar bırakmaya ikna edebildi onu.

Ara sıra Güneş'in kendisini izlediğini fark ediyor ama karşılık vermemek için kendini zor tutuyordu. Genç kadının tedirgin olduğunu biliyor ve ona göre hareket ediyordu. Yine de daha fazla dayanamayıp bakışlarını Güneş'e çevirdi. Uzun saçları, parlak yüzü ve konuştuğunda ortaya çıkan gamzeleri.

Güneş'e baktığında içinde sıcacık bir şeylerin aktığını hissetti. Nasıl da güzeldi. Kim, nasıl kıyabilmişti bu güzelliğe? Nasıl yakabilmişlerdi canını? Bunları düşünmesiyle kaşları çatıldı ve tam o anda Güneş de Umut'un bakışlarını üzerinde hissetmiş ve genç adama yöneltmişti bakışlarını. Umut'un yüzünde gördüğü anlık ifade canını yakmaya yetti de arttı Güneş'in. "Durdur arabayı" diye seslendi yüksek sesle.

Umut bakışlarını Güneş'den çekmiş, yola odaklanmaya çalışıyordu düşünceler içinde ve öylesine dalmıştı ki genç kadının seslenmesiyle irkildi boş bulunup. Şaşkın bir şekilde Güneş'e dödüğünde, gözlerinde gördüğü şey sadece korkuydu.

-"Ne oldu?"

-"Durdur arabayı."

Genç adam arabayı istenildiği gibi durdurur durdurmaz Güneş kendisini arabadan dışarı attı ve genç adam da ardından. Ne yapmıştı Güneş'i korkutacak, anlamıyordu? 

-"Güneş, ne oldu? Ne yapıyorsun?"

-"Aklından neler geçiyor bilmiyorum ama uzak dur benden. "

- "Ne! Sakin ol. Aklımdan bir şeyin geçtiği yok. Inan bana."

Bir erkeğe güvenmemesi gerektiğini en acı şekilde anlamıştı Güneş. Peki neden kabul etmişti Umut'un teklifini? Nasıl olmuştu da güvenebilmişti ona.

Genç kadın bu düşüncelerle boğuşurken, arbadan epey uzaklaşmışlardı. Pes etmeyip, Güneş'i takip ediyordu Umut. Baştan beri fiziksel bir yaklaşımda bulunmamaya çabalıyordu ama kolundan tutup durdurmazsa kendisinden kaçmaya devam edecekti Güneş. Biliyordu.

-"Güneş, dur konuşalım. Seni korkutacak ne yaptım? Söyle bana."

-"Dokunma bana!" deyip, tutumakta zorlandığı gözyaşlarını salıverdi.

Peşini bırakmıyordu işte yaşadıkları. Sanki her an yine başına aynı olay gelecekmiş gibi hissediyordu.

-"Peki, bırakacağım kolunu ama kaçmak yok. Konuşalım. Tamam mı?"

Başını salladı Güneş. Kendisine dokunsun istemiyordu Umut'un.

-"Tamam, ağlama ve benden korkma. Sana zarar vermeyeceğim. Seni böylesine korkutacak ne yaptım, birden ne oldu anlamıyorum?"

- "..."

-"Konuş benimle. Sana yardım etmek istiyorum."

-"Ben... Ben bilmiyorum. Sen öyle bakınca, korktum işte. Tam her şey düzeldi derken, yine aynı şeyler oluyor sand-..."

-"Şşş... Geçecek. Geçti. İzin ver sana destek olayım. Beraber gelelim üstesinden. Bana güven... güvenmeye çalış."

Nasıl olduğunu anlamadan bırakıvermişti kendini Umut'un kollarına Güneş. Güven veren sıcaklığı, saçlarının arasında dolaşan nefesi... o kadar güzel ve öylesine ikna ediciydi ki, sanki çok tanıdıktı her şey ama bir o kadar da yeni, yabancı.

Saçlarından burnuna gelen gül kokusu, yüzünü boynuna gömüşü ve hıçkırıklar arasında iç çekerken boynuna doğru nefesini verişi. O kadar masum ve savunmasız duruyordu ki kollarının arasında genç kadın. Sanki küçük bir kız çocuğu gibi. Korunmaya muhtaç.

* * *

-"Biraz daha iyi misin?"

-"Hı hı. Sıcak çay iyi geldi. Teşekkür ederim."

Bir süre ikisi de sustu. Ne demesi gerektigini bilmiyordu ki Güneş zaten.

Kendini ilk toparlayan da o oldu yine de. Umut'un yüzüne bakmadan, bakamadan arabaya geri dönmüş, Umut'un da binmesini beklemişti. Kendisi için çok büyük bir adım attığının o da farkındaydı. Bir erkeğe sığınmıştı. Ona güvenmişti.

Umut'un kendisine davranışları hoşuna gitse de, ondan uzak durması gerektiğini düşünüyordu. İstemeden, kontrolü dışında Umut'a çekildiğinin farkındaydı. Şimdiye kadar hiç bir erkeğe Umut'a hissettiklerini hissetmemişti ve bundan korkuyordu. Aslında hissettiklerinin ne olduğunu da çözmüş değildi henüz, o kadar çok duyguyu bir arada yaşıyordu ki bu aralar.

Umut da arabaya binmiş, motoru çalıştırmadan "Önce kendini toparla biraz" diyerek deniz kenarına getirmişti genç kadını. Yolda ise hiç konuçmamışlardı.

-"Artık eve bırakır mısın beni, lütfen."

-"Peki. Şu bardakları geri verip de geleyim o zaman."

Arabayı bu sefer de Güneş'in evine doğru sürüyordu Umut. Asıl niyeti Güneş'i arayıp da buluşmaya ikna etmekken, her şey kendiliğinden gelişmişti işte.

Güneş'in oturduğu apartmanın önüne geldiklerinde, hemen kendini arabadan dışarı atmamıştı Güneş. Teşekkür etmek istiyordu ama bunu en içten şekilde nasıl yapacağını bilmiyordu. Umut Güneş'in halinden anlamış gibi işini kolaylaştırdı.

-"Hadi, daha fazla meraklandırma anneni."

-"Ben... Teşekkür ederim."

Tam arabadan inecekken telefon numarasını hala almadığı geldi Umut'un aklına. Güneş'in arabadan çıkmasını önlemek için bileğinden tutarak "Seni yine ne zaman görebilirim? Haberleşmek için telefon numaranı da vermedin daha" dedi en masum halini de takınarak.

* * *

-"Hoş geldin kızım. Geciktin."

-"Hoşbuldum annem. Şey, evet... taksi gecikti de."

Yalan söylüyordu işte kızı. Kendisinin bunu anlamayacağını düşünüyordu belliki ama yanılıyordu. Çok şeyin farkındaydı Bengi hanım. Demin aşağıda gördüğü araba bir taksi arabasına benzemiyordu ve o adamın kim olduğunu da doğal olarak merak ediyordu. Yoksa gerçekten aşk acısı mı çekiyordu kızı?

-"Aç mısın? Yemeği ısıtayım mı?"

-"Açım. Ben üzerimdekilerden kurtulayım, hemen geliyorum."

Aslında boğazından bir şey geçecek gibi değildi ama annesini daha fazla üzmek, huylandırmak da istemiyordu.

Yemekten sonra odasına gidip, yatağına uzandı. Umut'u düşündü sadece. Bir tarafta yaşadıkları, diğer yanda duyguları. Duyguları ... Ne zaman olmuştu tüm bunlar? Daha üç kere gördüğü Umut'a, yaşadıklarının en yakın tanıklarından birisine karşı hem de. Bu... nasıl mümkündü? Üstelik bu haldeyken? Açabilir miydi ki kendisini bir erkeğe? Üstelik ona bunları yaşatan da bir erkekti.

Bende Sana Yetecek Kadar Ben KalmadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin