"Size kim uyanıktı dedim" diye yeniden kükreyince Katherin korkudan sıçradı.
Pedro subaylık rütbesini kullanarak konuşmaya başladı. "Efendim sorun ne?"
Alfred göz ucuyla Pedro'ya baktıktan sonra "Sen birini gördün mü Pedro "
"Ha..Hayır efendim. Dün gece yattığımda herkes uyuyordu." Katherin biran endişelendi. Ya kendi yaptığı şey yüzünden Pedro cezalandırılırsa. İşte o zaman vicdan azabı duyardı.
"Dün gece bağırışmalar duydum ve bakmaya gittim. Beni görünce kaçtılar. Karanlıkta yüzlerini göremedim. Ama kim olduğunu bulacağım ve bulduğumda hücreye kapatacağım. Burada kavga gürültü istemiyorum." Alfred'in sesi sonlara doğru yükselmiş, ve açık bir tehtide dönmüştü. "Şimdi kahvaltıya inin" dedikten sonra koğuştan çıktı.
Katherin derin bir nefes aldı. Demek kendisini görmemişti.
"Hangi ahmak Alfred'in nöbetinde kavga eder ki?" diyen Pedro'ya döndü. "Alfred'in nöbeti mi ? Ne nöbeti?"
"Her gece bir komutan nöbet tutar.Herkesin uyuduğundan ve bir sorun olmadığından emin olmak için. Dün de Alfred'in nöbetiydi."
"Neden söylemedin Pedro?" diye sitemle sorunca Pedro şaşkınlıkla yüzüne bakıp "Willie yoksa sen miydin kavga eden?" diye sordu. "Aah...tabi ki hayır Pedro sadece... ben... unut gitsin." dedikten sonra kolundan çekip "Hadi kahvaltıya inelim" dedi.
Ahmaklıktı. Alfred'in nöbetinde odasına girmişti. Neyse ki yakalanmadan çıkabilmişti. Kahvaltıya inerken "Hücre dediği yer ne Pedro.Yoksa hapis gibi bir yer mi?"
"Hayır Wille ama hapise benziyor. En alt katta kilitli parmaklıklı bir oda suç işleyenler suçlarının büyüklüğüne göre o odada kapalı tutulur. Sadece bir öğün yemek verilir. Girip çıkanlar orada hayalet olduğunu söylüyor. Okulun korkunç yerleri" derken parmaklarını açmış oynatarak bööööö yapınca Katherin onun bu haline gülmüştü.
Kahvaltıdan sonra derse gittiğinde dersin Gregory'nin olduğunu hatırladı. Gregory derse girdiğinde gülümseyip "Selam çocuklar hoşgeldiniz. Ben Komutan Gregory IVA. Silah Sanatları hocanız." Katherin onlara çocuk diye seslenmesine gülmüştü. Çocuk askerler...
"Öncelikle hoşgeldiniz. Bu derste sizlere kılıç kullanmayı öğreteceğim. Ve her biriniz birer kılıç ustası olana kadar yakanızı bırakmayacağım. " dediğinde ki munzur hali Katherin'e normal gelse de diğer öğrenciler ilk kez gördüğü için kıkırdıyorlardı.
Askerlerden biri kalkıp "Efendim uzaktan adam öldüren silahlar olduğunu söylüyorlar doğru mu?" diyince sınıfta bir uguldaşma başladı. Biri hayretle "Nasıl yani?" diyince Gregory araya girdi. "Evet çocuklar böyle silahlar var fakat çok az ve önemli kişilerde bulunur. Ben size kılıç kullanmayı öğreteceğim. Eğer o silahlardan verselerdi onu kullanmayı öğretirdim. Şimdi tekrar kılıca odaklanın." diyip herkese kılıç dağıtırken Katherin eğitim için dağıtılan demir kılıçları inceliyordu.
"Pekala çocuklar şimdi biraz kılıcınızla tanışın. Havada birkaç hareket yapabilirsiniz. Fakat birine yönelttiğinizi görürsem o kılıçla kulağınızı keserim ona göre." diyince askerler kıkırdamıştı. "Hepinizin yanına gelip tutuşu öğreticem şimdi ayağa kalkın ve o kılıçları elinize alın. "
Katherin kılıcı alıp ayağa kalktığında babasını özlediği gibi kılıç tutmayı da özlediğini farketti. Kılıcı kaldırıp parmağını pürüzsüz yüzeyde boydan boya gezdirdi. Demir alaşım, klasik düz kılıç...
Sonra kılıcı tutup birkaç kez boşluğa salladı. Güçsüz olabilirdi fakat iş kılıç tutmaya gelince kolları güçleniyor gibiydi. Kılıçla beraber bulunduğu yerden soyutlanırken babasının sesi doldu kulaklarına...
"Kılıç kullanmak dans etmek gibidir Katherin." Yaşlı adam kızının arkasından onu sarmış, aslında tehlikeli sanılan bu zarif silahın inceliklerini anlatıyordu. Kızının güçsüz kolları ağır kılıcı taşımakta zorluk çekiyordu. Fakat inatçı kızı her seferinde çenesini dikleştirip tekrar tekrar alıyordu kılıcı eline.
Bu sefer elinin üstünden kılıcı kavramış kızına fazla ağırlık vermiyordu. Küçük kız elinde silah olduğunu umursamadan babasının huzur verici kollarında birşey öğrenmenin hazzını yaşıyordu. Babasını defalarca kılıç kullanırken görmüş ve her seferinde yeniden aşık olmuştu babasına.
"Kılıç kullanmak dansetmek gibidir Katherin" diye tekrarladı adam. "Nasıl ki müziğe göre dans ediyorsan, rakibine göre de kılıç kullanırsın." dediğinde küçük kız tiz sesiyle "Baba?" diye şakıdı. "Bay Andress yavaş müzik değil mi?" diyip kıkırdayınca yaşlı adamın dudakları da yukarı kıvrılmıştı.
Bay Andress yaşadıkları bu küçük köyde kendisine arkadaşlık eden bir adamdı. Biraraya geldiklerinde Bay Andress'le kılıç düellosu yaparlar ve Bay Andress koca göbeği yüzünden yavaş olduğu için daima kaybederdi.
Biran sonra kendini toplayan yaşlı adam "Odaklan Katherin" diye kızını uyardı. Babası daima ciddi bir insandı fakat Katherin biliyordu ki o sert suratının altında yumuşacık bir kalp yatıyordu ve bu kalp kendisini seviyordu. Katherin biliyordu, hissediyordu. Ne kadar ciddi olsa da kızına karşı koyamayan koca yürekli bir adamdı babası...
Babasını hatırlayınca hiddetlendi Katherin. O adam burada olsaydı onun kellesini uçururdu. Bu hırsla kılıcı havayı yarıp geçerken bir başka kılıca çarpıp tüm odada metalik bir ses yankılandırdı. Bu kılıç Komutan Gregory'nin kılıcı idi.
Kendisine gülümseyerek bakan Gregory "Sakin ol asker " deyince Katherin utandı. "Cüssene göre kuvvetli bileklerin var William. Kılıcı iyi kavramışsın." diyince Katherin gülümsedi. "Teşekkür ederim efendim." diye karşılık verince Gregory onu süzüp elini beline koyduktan sonra biraz ittirdi. "İşte şimdi oldu. Duruşunda iyi " dedi.
Sahiden de Katherin kılıcı daha rahat tuttuğunu farketti. Babası öldüğünden beri kılıcı eline almıyordu. Biraz hamlamıştı. Babası köy başkanı olmadan evvel demirciydi ve demirle ilgili her bildiğini Katherine aktarmıştı. Katherin bir kılıcın neyden yapıldığını nasıl yapıldığını ve nasıl kullanıldığını bilecek kadar ustalaşmıştı. Tek sorun cılız olmasıydı. Ağır bir darbede geriliyordu.
Komutan Gregory ile bir kaç alıştırma yaptıktan sonra Komutan Gregory sınıfa seslenip tüm dikkati üstüne çekti. "Çocuklar şimdi size birşey göstericem" dediğinde masanın olduğu tarafa ilerleyip kilitli çekmeceden bir kutu çıkardı. Kutudan bir kılıç çıkarıp masaya bırakınca Katherin hipnotize olmuşçasına kılıca bakıyordu.
Komutan Gregory kılıcı bırakıp masanın etrafında dizilmiş askerlerin yanına geçip uzaktan baktı kılıca. "Evet çocuklar içinizden biri benimle düello yapacak kadar ustalaşırsa bu kılıcı hediye edeceğim.Bunu yurtdışı gezim sırasında demirci bir ustadan satın aldım. Harika değil mi?" dediğinde Katherin ağzı açık kılıca bakıyordu.
Büyülenmiş gibi konuşup "Saf çelik, gümüş kakma, sedef kabzalı.." diye sıraladığında Gregory şaşkınca kendisine baktı. Bu kılıç çok güzel ve çok parlaktı.
Gregory kılıcı kaldırdığında dahi Katherin kılıcın güzelliğini düşünüyordu. Babası olsa nasıl tepki verirdi diye düşünmeden edemedi. Yemek saati geldiğinde tüm sınıf kapıdan çıkmaya başlamıştı.
Katherin de yemeğe çıkmak için adım attığında Komutan Gregory'nin ciddi sesini duydu. Hey bu adamın ciddi halini sevmemişti.
"William bekle sen..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM
Historical Fiction1800'lerin İngilteresinde ailesinin intikamını almak için erkek kılığında orduya giren bir kız... Zengin ve soylu amcasının tüm itirazlarına rağmen komutan olmuş sert mizaçlı yakışıklı bir lord... Sen intikamını almaya çalışırken ya aşk senden intik...