11-

40.9K 1.5K 58
                                        

Katherin de yemeğe çıkmak için adım attığında Komutan Gregory'nin ciddi sesini duydu. Hey bu adamın ciddi halini sevmemişti.

"William bekle sen..."

Dönüp Gregory'e baktığında onun eşyalarını topladığını gördü. Sakince işini bitirmesini bekledi.Gregory işini bitirdikten sonra beraber sınıftan çıktılar.

Gregory sınıfın kapısını kilitlerken Katherin gözünü dört açmış onu izliyordu. Nasılsa bir aya kadar kendisine silah lazım olacaktı ve temin edebileceği tek yer burasıydı. Gerçi Katherin o pisliği elleriyle de öldürebileceğini biliyordu.

Gregory işini bitirdikten sonra anahtarı cebine koyup yürümeye başladı. Katherin yanında yürürken Gregory söze girdi. "William daha önce askeri bir eğitim mi aldın. "

"Hayır efendim niçin?"

"Bu konuda gayet iyisin. İlk görüşte bir silahın neyden yapıldığını görmek usta işidir William. Eğitim almadığına emin misin?"

"Eğitim almadım fakat babam daha önce demircilik yapmıştı efendim. Kendisi iyi bir demirciydi. Çevre köylerdekiler bile işlerini ona yaptırırdı. Aynı zamanda kılıç kullanmayı da bana o öğretti." dedikten sonra gülümsedi. Babasıyla daima gurur duymuştu.

Gregory William'ın yüzündeki ışıltıyı görmüştü. Kendisinden farklı olarak babasıyla arası iyiydi anlaşılan. O an bir köylü olmayı diledi. Soylu olduğu için babasıyla daima mesafeli olmuştu.

"Oğlunu bu kadar iyi yetiştiren babayla tanışmak isterim. Seni ziyarete geldiği zaman mutlaka benimle tanıştır." diyip gülümsedi. Samimi insanlar görmeye ihtiyacı vardı.

Bu sözle Katherin'in Gregory'e bakan gözlerini hüzün kapladı. Buruk bir şekilde gülümseyen Katherin kafasını önüne eğdi. "Beni ziyarete gelemez efendim" dedi. Gregory onun bu halinden babasının yaşamadığını anladı. Kendi patavatsızlığına lanet ederken kısık bir sesle "Üzgünüm evlat" diyebildi.

Gregory bu hüzünlü havayı dağıtmak adına kolunu William'ın omzuna attı. O sırada yanlarından geçen Alfred'e Gregory kısa bir selam verirken Katherin hüzünlenmiş gözleriyle kısa bir bakış attı...

###

Dersten çıkar çıkmaz kendisini çağırtmış olan müdürün odasına giderken günün ne kadar yoğun geçtiğini düşündü Alfred. Haftasonu amcasının yanına kaçamak yapmaya karar verdi. Sınıfların olduğu koridordan çıkacakken karşıdan Gregory'i ve yeşil gözlü çocuğu gördü.

Çocuğun cılızlığından çok yeşil gözlü olması imgesinin beyninde canlanmasını büyük olan gözlerine bağladı. Gregory'nin selamına karşılık verirken o büyük gözler kısa, çok kısa bir an kendisini bulmuş, gözlerindeki saf hüzün bu kısacık anda bile içine işlemişti. Bu çocuk üzerinde fazla düşünmüş olduğunu farkedince adımlarını hızlandırıp müdürün odasına ulaştı.

Saygıdan ötürü kapıyı tıklayıp içeri girdi. "Beni çağırtmışsınız " Müdür neşeli tonda "Oo Alfred buyur lütfen" diyip koltukları gösterince Alfred koltuklardan birine kuruldu. Oturuşu heybetini gizleyemezken müdür konuşmaya başladı. "Alfred Albay Lehnon'un durumundan haberdarsın değil mi?"

Alfred keskin bakışlarını müdüre dikmiş söylediklerini dinliyordu.

"Benim de henüz haberim oldu. Zavallı adamın başı beladan kurtulmuyor." derken ki tezcanlılığına karşın Alfred sakin bir ifadeyle "Başına gelenleri hakettiğini düşünüyorum. " dedi. Müdür boşvermişlikle elini havada sallayıp "Herneyse konumuz bu değil. Albay Lehnon'un yokluğunda derslerini ve nöbetlerini boş bırakamam. Subaylara olan derslerini birkaç komutanla görüşüp hallettim. Nöbetlerini de komutanlar olarak aranızda konuşup her hafta biriniz tutacak şekilde ayarlayın. Askerlerin bir ay içerisinde at eğitimleri başlayacak. Bu konuda sana ve Gregory'e güveniyorum." dedi.

İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin