Tuvalete girmek üzere olan çocuğu kolundan yakalayıp "Hey sıra benim" dediğinde bunun koridorda çarptığı çocuk olduğunu gördü. Çocuk kendisini itip duvara sıkıştırınca sıkıntılı bir nefes verdi. Bu lanet okul ne diye üstüne geliyordu ki?
Katherin etrafına baktığında tuvalette birkaç kişiden başka kimse kalmadığını gördü. Kalanlarda yardım etmek yerine izliyorlardı. Bunu tek başına halletmeliydi.
Çatılmış kaşlarını ve sinirli bakışlarını çocuğa yöneltip "Sıranı bekle. Sıra benim" dediğinde çocuk boğazına yapışıp suratına doğru tıslayarak "Senin bu okulda bir sıran kaldığını düşünmüyorum. Alfred'i duydun. Defol git buradan" dediğinde Katherin sıkıntılı bir nefes verip "Bu seni ilgilendirmez" dedi.
Çocuk kendisine aşağılayıcı bir şekilde bakıp "Görüntün sinirlerimi bozuyor. Yaptığın şaklabanlıklar sayesinde kendini subaylara ve Gregory'e sevdirebilirsin ama benim için küçük bir sıçandan başka birşey değilsin" dedikten sonra Katherin'in boğazını sert bir hamleyle bırakıp tuvalete girdi.
Katherin ise dolan gözlerine aldırış etmeyip çıktı tuvaletten. Tuvaletini yapmak bile gelmedi içinden.
Demek dışarıdan böyle gözüküyordu. İnsanlara kendini sevdirmek için çabalayan bir soytarı. Bugün herkesin neyi vardı Tanrı aşkına. Kendini berbat hissediyordu.
Koğuşa girdiğinde yatağında ki Pedro'ya bakmadan yatağına girdi. Hemen yorganı kafasına çekip bu lanet günün bitmesi için uyumaya çalıştı. Fakat bir türlü başarılı olamıyordu. Uzun bir süre yatağın içinde uyumayı bekledi. Sonra duyduğu fısıltılara kulak kesildi.
Bunlar John, Edmond ve adının Peter olduğunu öğrendiği şişko subaydı. Pedro'nun yanına gelmiş olmalılar diye düşündü Katherin.
Edmond konuşmaya başladı. "Alfred William'ı seçmiş dediğinde Pedro kafasını yataktan aşağı eğip William'a baktı. Yorganı kafasına kadar çektiğini görünce uyuyor olduğunu düşündü. Sonra dönüp Edmond'a "Hmm" dedi.
John "Yazık oldu. Komik çocuktu. " diye umutsuzca konuşunca Pedro "Gitmeyi düşünmüyor " diye cevap verdi. "Gitmeyi düşünmüyor mu? Alfred kafasına koyduğunu yapar. Soylu ailelerin çocuklarını bile gönderdi. William zavallı bir köylü " dediğinde yorganın altında ki Katherin dişlerini sıktı. Zavallı bir köylü olabilirdi ama buradan gitmeyecekti.
Sonra şişman Peter'ın iğrenç sesi duyuldu. "O da biraz iri olsaydı. Cılızın teki. Yemekhaneye gittiğimizde mırın kırın etmeseydi. Korkağın tekiydi zaten." diyince Pedro atılıp "Onun hakkında böyle konuşma" diyince Edmond alayla "Anne ördek sinirlendi. Saldırmadan gitsek iyi olur" diyip gidince Katherin nefesini verdi.
Sabahtan beri ağlamamak için direniyordu. Gözleri yanmıştı. Gözlerini kapatıp bu lanet günün bitmesini bekledi.
Tuvaletten çıkan Hector sinirle soludu. Aptal sıçan kendini ne zannediyordu. Kendisine kötü davranan lanet subaylar bu küçük soytarıyı sırf şaklabanlık yapıyor diye yanında tutuyorlardı. Üstelik yemekhane kaçamaklarında bile aralarına almışlardı.
O gece tuvalet için kalktığında onları görmüştü. Fakat subayları şikayet edecek cesareti yoktu. Onun yaptığını öğrenirlerse rahat bırakmazlardı. Ama küçük sıçanı biraz korkutmaktan birşey çıkmazdı. Koğuşa girdiğinde Owen'in yanına ilerledi. Owen onun şakşakçısıydı. Kendisinden korktuğu için arkadaşı gibi davranan bir ezikti. Üstelik William'ın sınıfında olduğu için kesinlikle işine yarayacaktı.
Owen'ın yanına oturduğunda Owen selam verip " Naber Hector? " diye sordu. Hector böyle sahte arkadaş saçmalıklarına gelemezdi. "Kes şu saçmalığı Owen sadede gelicem. Seninle işim var." dediğinde Owen onu şüpheyle süzüp "Ne gibi bir iş " dediğinde Hector'un dudağı kıvrıldı. "Bir sıçanı korkutucaz." dediğinde Owen gözlerini devirip "Yine mi şu çocuk. Çocuk seni tanımıyor bile vazgeç artık Hector." dedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM
Ficción histórica1800'lerin İngilteresinde ailesinin intikamını almak için erkek kılığında orduya giren bir kız... Zengin ve soylu amcasının tüm itirazlarına rağmen komutan olmuş sert mizaçlı yakışıklı bir lord... Sen intikamını almaya çalışırken ya aşk senden intik...