Zaten yakın olduğu için sert göğsüne toslayan Katherin'in kolları ikisinin arasında kalmıştı. Alfred'in sıcak avuçları ıslak yanaklarını kavrarken ne olduğunu anlamadan sıcak dudakları kendi dudaklarını kaplamıştı....
Dudakları bu sefer sert olmaktan uzaktı. Nazikçe öpüyordu. İncitmek istemez gibi. Kırılacak birşey gibi. Katherin Alfred'in dudaklarının yumuşak hareketleriyle ilk öpüşmelerinden kalan tüm burukluklarının akıp gittiğini hissetti. O zaman bu toyluğuna lanet etti. Alfred kendisini yavaş ve emin hareketlerle içine çekerken tek yapabildiği gözlerini kapayıp kendini teslim etmekti.
Alfred dudaklarını kısa bir an ayırıp sonra tekrar uzun bir öpücük kondurdu. Alnını Katherin'in alnına yasladı. İkisinin de gözleri kapalıydı ve burunları birbirine değiyordu. Nefessiz kaldıkları için hızlı solukları birbirlerinin suratına çarpıyordu. Az önce bağırışları ile yankılanan salon şimdi nefes sesleriyle doluyordu.
Alfred'in elleri hala Katherin'in yanaklarını terketmemiş öpüşü gibi usul usul okşuyordu. Bir süre öyle kaldıktan sonra konuşan Katherin oldu. Sesi fısıltıdan farksızdı ve hala düzene girmeyen nefesi ve yerinden çıkmak için direnen kalbi yüzünden teker teker konuşuyordu. Sesinde biraz utangaçlık biraz sitem vardı.
" Bu...yanlış... yani öyle olması gerekiyor..." dedikten sonra gözlerini kapatıp nefes verdi. Mızmız bir çocuk gibi kaşlarını çatarken "Kafamı karıştırıyorsunuz." dedi. Ardından fısıltıyla ekledi. "Kalbimi de" Bu masum ve çocuksu itirafı Alfred'in suratında bir gülümseme olarak cevap buldu.
Bu kadın tıpkı ismi gibi saf ve masumdu. Ve dahası Katherin'in küçük kalbinin kendisi için karışmış olması anlamsız bir mutluluk veriyordu.
Büyük kollarını Katherin'in omzuna sarıp onu göğsüne bastırırken öpmek için eğdiği kafasını da geriye atmıştı. Derin bir nefes verip "Ahh... beni iradesiz toy bir delikanlıya çeviriyorsun." dedi. Bu tatlı sitemine karşın Katherin kıkırdamıştı. Akademideki halleri aklına gelmişti. O zaman Alfred için bir çocuktu. Şimdi dönüştüğü kadın ise çok farklıydı.
Alfred'den gelen erkeksi kokuyu içine yavaşça çekerken salonu dolduran ayak sesi ile kolları arasından sıyrılıp sesin geldiği tarafa döndü. Erica gözlerini şaşkınca açmış kendisine bakıyordu. Sonra bakışlarını Alfred'e çevirip hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya başladı. "Efendim ben...bir isteğiniz var mı diye soracaktım. " dedi.
Önce bağırışları duymuştu. Meraktan çatlasa da içeri girmeye cesaret etmemişti. Sesler kesilince onların gitmiş olduğunu düşündü. İçeri girince kesinlikle onları sarmaş dolaş görmeyi beklemiyordu. Neden geldiğine dair bir bahane bulmaya çalışırken aklına ilk geleni söyledi. Genelde Dük Windson balolardan dönünce kahve isterdi. Bu yüzden bir istekleri olup olmadığını sormak dikkat çekmezdi.
Katherin utançtan kızarırken Erica'nın Alfred'e yönelttiği soruyla göz ucuyla ona baktı. Hiç utanmış ya da telaş yapmış gibi gözükmüyordu. Elleri cebinde rahat ve otoriter bir tavırla Erica'yı cevapladı. "Hayır Erica ben birşey istemiyorum. Katherin'e bu kıyafeti çıkarması için yardım et. Sonra da bir daha çıkarmamak üzere rafa kaldırın." diyince Katherin Alfred'e sert bir bakış yollayıp Erica'ya doğru yürüdü.
Erica'nın yüzüne bakmıyordu. Onların gözünde ev sahibini ayartan ahlaksız bir kadın olmak istemiyordu. Erica ise yüzünde imalı bir ifadeyle Katherin'in peşine takıldı. Odaya girince Erica meraklı ve gülen bir ifade ile "Sen ve Lord Windson?" dedikten sonra heyecanla "İnanamıyorum. Bu çok güzel Katherin" diye çığlık attı.
Katherin arkasını dönüp ağzını kapatırken "Sessiz ol Erica. Öyle birşey yok." diyip elini çekti. Erica bu sefer fısıldayarak "Hadi ama sizi gördüm sarılıyordunuz. Hepsini anlat bana Katherin." diye heyecanla konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM
Ficción histórica1800'lerin İngilteresinde ailesinin intikamını almak için erkek kılığında orduya giren bir kız... Zengin ve soylu amcasının tüm itirazlarına rağmen komutan olmuş sert mizaçlı yakışıklı bir lord... Sen intikamını almaya çalışırken ya aşk senden intik...