Göğsündeki ve karnındaki bezi ivedilikle açarken durup etrafı dinledi. Ortalık hala sessizdi. Bezi kaldıranca altının tahriş olduğunu gördü. Tabi o kadar kapalı kalınca olacağı buydu. Üstünü tamamen çıkarıp suya uzandığı anda duyduğu adım sesleriyle nefesini tuttu.
Farkedilecek diye nefes almaya bile korkarken kalbi ağzında atıyordu. Astığı kıyafetlerden birini üstüne tuttu. Yakalanacaksa bile böyle rezil bir halde yakalanmak istemiyordu. Sonra tekrar sessiz olup dışardaki kişinin sesini dinledi.
Bir kaç adım sesi ve sonra adım sesleri durdu. Katherin sona geldiğini düşünerek gözlerini kapattı. Bu ana tanık olmak istemiyordu. Bir süre bekledi. Fakat olan tek şey su sesiydi. Su sesi, mermer banyoda yankılanan adım sesleri ve ardından kesif bir sessizlik.
Tuttuğu nefesi veren Katherin boşa heyecanlandığını anladı. Gelen kişi yüzünü yıkamış ve gitmişti. Hızla üzerine biraz su döktü. Beş dakikada yıkanıp üstünü giyinmeye başlamıştı. Göğsüne bezi sardıktan sonra karnına bez sarmadı. Hava sıcaktı ve zaten yeterince cılızdı. Karnındaki bez kendisini daha iri göstermiyordu. İsilik olmanın alemi yoktu.
Koğuşa gittiğinde birkaç kişi uyanmıştı. Kirli kıyafetlerini dolabına atarken bir ara yıkamayı aklına yazdıktan sonra yatağına geçip uzandı. Saçları kısa olduğu için hemen kurudu. O sırada Pedro dahil çoğu kişi uyanmıştı. Kahvaltıya inerken Pedro'ya bugün kendisini çalıştırmasını istedi. Biraz teknik öğrenmesi ve kendini geliştirmesi iyi olurdu.
Kahvaltıdan sonra beraber akademinin arkasına gitmiş dövüş sanatları çalışmaya başlamışlardı. Her darbede gerileyince Pedro kendisine duruş göstermiş ve böyle durursa daha dayanıklı olacağını anlatmıştı. Pedro kendisine hafifçe vurduğunda haklı olduğunu gördü. Böyle durmak daha kolaydı. "Şimdi sen vur Willie" dediğinde ileri doğru atak yaptı. Fakat pek başarılı olduğu söylenemezdi.
Pedro kendisine birkaç taktik daha verdiğinde babasını düşündü. Belki de babasının taktiğini kullanmalıydı. Kılıçta olduğu gibi dövüşte de dans eder gibi ritmik dövüşmeliydi. Birkaç vuruştan sonra Pedro'nun darbesinden kaçmaya çalışırken dengesini kaybedip yeri boyladı. Yerde boylu boyunca uzanırken kalkmaya niyeti yoktu. Nefes nefese kalmıştı.
Onun kalkmadığını gören Pedro'da yanına çöküp uzandığında beraber gökyüzünü izlemeye başlamışlardı. Biran sonra Katherin bir sır verir gibi fısıldayarak "Gökyüzü... çok güzel. " dediğinde Pedro kafasını çevirip ona baktı. Sonra tekrar bakışlarını göğe çevirdiğinde konuşmaya başladı. O da bir sır verir gibiydi. "Annem derdi ki tüm sevdiklerimizin ruhu göğe yükselir. Gökyüzü bu yüzden bu kadar güzeldir. Belki de haklıdır.Ne dersin Willie?" dediğinde Katherin buruk bir şekilde gülümsedi. Doğru ya annesi babası ve daha küçücükken ölen abisi hepsi oradaydı.
"Peki ya yağmur Pedro? Yağmur neden yağar?" dediğinde korkmuştu. Ya yağmur sevdikleri insanların gözyaşlarıysa?
Pedro ayağa kalkarken "Belki de kötü insanların habis ruhları üzerimize işiyordur" diyip gülünce Katherin yüzünü buruşturdu.
Pedro'nun kalkması için uzattığı eli tutup kalkacakken Pedro itip koşmaya başladı. Koşarken hem gülüp hem de "Son da gelen ıslak don Willie" diye bağırıyordu. Katherin kalkıp koşarken "Hey buraya gel" diye söyleniyordu ve ikiside kahkahalarla gülüyordu.
Yemekten sonra Katherin ne kadar yorulduğunu farketti. Yatağında uzanırken Pedro ve subay arkadaşları yanına geldi. "Bu akşam beyler. Kaçamağı bu akşam yapıcaz." diyen şişmana baktı. Doğru ya bir de kaçamak işi vardı. "Kaçamak ne Pedro?" dediğinde uzun suratı olan John konuşmaya başladı. "Şşşttt sessiz ol. Kaçamak demek yemekhaneye gizlice girmek demek" dediğinde pis pis sırıttılar.
Katherin korkuyla "Ya yakalanırsak?" diye sordu. Bir kere gece çıkma aptallığında bulunmuştu. Yakalanmaya niyeti yoktu. "Korkuyor musun yoksa" diyip alaycı bakışlar atan Edmond'a baktı. Bu sefer bir diğeri açıklamaya başladı. "Merak etme yakalanmayız. Bugün Albay Lehnon'un nöbeti. O olamadığına göre nöbet boş. " dediğinde şişmanca olan tekrar konuştu. "Korkuyorsa gelmesin. Bu gece herkes uyuduktan sonra gidicez. İsteyen gelir" diyip gittiklerinde Pedro tek kalmıştı.
Pedro ona bakıp "Merak etme Willie. Dedikleri gibi nöbet boş birşey olmayacak. Sen uyu. Ben seni giderken uyandırırım." diyip yatağına gittiğinde Katherin yakalanmamayı dileyerek uykuya daldı.
Gece yarısı Pedro'nun nazikçe dürtmesi ve adını söylemesi ile uyandı. Hepsi uyanmış kapının önünde bekliyorlardı. Kendisi ve Pedro'da yanlarına gidince parmak uçlarında ilerlemeye başladılar. Belki nöbet boştu ama askerlerden biri görüp şikayet edebilirdi.
Yemekhanenin mutfağına vardıklarında Katherin'in nutku tutuldu. Daha önce hiç bu kadar büyük bir mutfak görmemişti. Herkes bir yerlere dağılıp birşeyler yemeye başlayınca Katherin de meyvelerin olduğu tarafa gidip ağzına birkaç tane çilek attı. Sonra susadığını farkedince içecek birşeyler aramaya başladı. Tanrı aşkına koca mutfakta içecek birşeyler yok muydu? İlerde birkaç fıçı gördüğünde sevinerek oraya ilerledi. Bir tane bardak alıp doldurup kafasına dikti. Sıvıyı kana kana içerken onun su olmadığını çok geç farketmişti...
Pedro ağzına bir tane daha Fransız çöreği attığında etrafına baktı. William'ı göremeyince şişko Peter'a doğru ilerledi. Nefes almadan yemek yiyordu. Göbeğine şaplak atıp "Yavaş ye ahbap boğulacaksın" dediğinde Peter ağzındakini biraz çiğneyip konuşmaya başladı. Konuşurken ağzından saçılanlar umrunda bile değildi. "Kırk yılda bir yemekhaneye geliyoruz bırakta yiyeyim" dediğinde Pedro "William'ı gördün mü?" diye sordu. Peter umursamazca yemeğine dönerken "Oralarda birşeyler tıkınıyordur." dedi.
Pedro ilerleyip Edmond'un yanına gitti. "Edmond William'ı gördün mü?" dediğinde Edmond alayla kendisine dönüp " Anne ördek yavrusunu mu kaybetti?" diye dalga geçti. "Pedro sence de şu çocuğun üzerine fazla düşmüyor musun? " dediğinde Pedro savunmaya geçip "Yakalanırsa kötü olur. Gördün mü görmedin mi" dediğinde Edmond alaylı bir homurtu çıkarıp "Belki de korkup kaçmıştır" diyip yemeğine döndü.
Pedro mutfağı baştan başa kontrol edip William'ı bulamayınca "Ben gidiyorum" diyip koğuşa çıktı. Çıkarken de yakalanmamış olması için dua ediyordu...
Katherin çift çift gördüğü koridorlardan birine sapıp ilerlemeye başladı. Paytak paytak attığı adımlarla ilerlerken ağzından bir hıçkırık yükseldi. Sonra bu hıçkırığa kahkalarla gülerken bir kez daha hıçkırdı. Kendine sitem edip ağzını yayarak peltekçe "Uff Katherin aptalın tekisin" diyip ilerlemeye başladı.
Sahi burada ne arıyordu? Nasıl gelmişti? Etrafına bakınıp nerede olduğunu anlamaya çalışırken sırtını birşeye çarpınca dönüp neye çarptığına baktı. Sonra kahkaha atıp yine peltekçe "Duvarmış" dedi. İlerde bir karartı görünce
gözlerini kısıp karartıya baktı. Karartı giderek yaklaşıp netleşirken kahkaha atıp ne söylediğinin farkında olmadan ağzını yaya yaya "İki tane mi Alfred?" dedi...
###
Alfred cuma günü dersten sonra alelacele at arabasına binmiş ve amcasının evinin yolunu tutmuştu. Amcasını her zaman ki gibi şen şakrak görünce geçen haftanın tüm yorgunluğunu atmış kendine gelmişti. Pazar günü öğleden sonra amcasına veda etmiş ve akademinin yolunu tutmuştu. Albay Lehnon'un nöbetlerini paylaşmış ve ilk nöbet kendisine düşmüştü. Yoksa akşam yola çıkardı. Sarsılan arabanın içinde gözlerini kapatıp uyumayı denedi. Akşam nöbeti vardı. Şimdi uyumak en iyisiydi.
Araba durduğunda Alfred hemen gözlerini açtı. Bu komutan olmanın verdiği bir hassasiyetti. Uykusu çok hafifti ve en ufak bir harekette uyanıyordu. Arabadan indiğinde akşam olduğunu gördü. Doğru odasına çıkıp masasına oturdu. Başı ağrıyordu. Elini şakaklarına dayayıp biraz masaj yaptı. Yolculuk yormuştu onu. Odasında ki uzun kanepeye uzanıp biraz kestirmeye karar verdi. Biraz kestirip kalkınca da koğuşları kontrol ederdi.
Gözlerini açtığında masasının üzerinde ki saate baktı. Üç saattir uyuyordu. Vakit epey geç olmuştu. Odasından çıkıp koridorları gezmeye başladı. Saptığı bir koridorda melodik bir kahkaha duyunca adımlarını hızlandırıp ilerlemeye başladı.
Yeşil gözlü çocuğu karşısında görünce yüzündeki ifadeden bunu beklemediği anlaşılıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM
Historical Fiction1800'lerin İngilteresinde ailesinin intikamını almak için erkek kılığında orduya giren bir kız... Zengin ve soylu amcasının tüm itirazlarına rağmen komutan olmuş sert mizaçlı yakışıklı bir lord... Sen intikamını almaya çalışırken ya aşk senden intik...