Katherin sonra ki sorusunu sorup sormamakta tereddüt ediyordu. "Lord Alfred peki ya..." dedikten sonra sesinin sanki normal birşey soruyormuş gibi soğuk çıkmasını diledi. "..peki ya aileniz?" diyince Alfred umursamazca etrafa bakıp derin bir nefes aldı. "Çok soru soruyorsun." dedikten sonra atını hızlandırıp biraz ileriye geçti. Fakat Katherin'in çığlığını duyar duymaz arkasını döndü ...
Arkasını döndüğünde başını ata yaslamış kollarıyla atı sıkıca sarmış ve gözleri kapalı bir Katherin karşılaştı. Katherin gözlerini sıkıca yummuş tiz sesiyle bağırıyordu. "Lord Alfred hızlanıyor. Yardım edin." dediğinde azıcık hızlanmış ata bakıp kıkırdadı.
Atını durdurup Katherin'in atının yanından geçmesini bekledi. At sakin adımlarla yanından geçerken Alfred uzanıp yularını tuttu. Katherin ise hala gözlerini açmamıştı. "Lord Alfreeed. Ölüceeem." diye tiz ve korkak bir çığlık attığında Alfred sakin bir ifadeyle "Katherin. At durdu." dedi. Ardından hafifçe kıkırdarken Katherin önce tek gözünü açtı.
Sonra diğer gözünde açınca gerçekten atın durduğunu farketti. Kıkırdamaları kahkahaya dönmüş Alfred'e çatık kaşları ile bakıp yerinde doğruldu. Alfred kahkahalarını bastırıp suratında kalan çarpık gülüşle konuşmaya başladı. "Senin gibi güçlü bir kızın attan korkması komik" dedikten sonra yüzündeki sırıtışla önüne dönüp atını ve beraberinde Katherin'in atını sürükledi.
Katherin'in dudaklarını neşeli bir ifade bürürken umutla "Güçlü olduğumu mu düşünüyorsunuz?" dedi. Alfred düşünür gibi yapıp sonra "Aslına bakarsan güç derken şişmanlıktan bahsetmiştim. O küçücük vücudunun altında bir inek taşıyorsun. Seni çok kez taşıdım ve inan bana göründüğünden daha ağırsın." diye muzip bir tonda konuşunca Katherin gözlerini kısıp Alfred'e baktı.
Onun bu muzip halleri hoşuna gidiyordu. Abartılı bir sesle "Ahh cılız vücuduma iftira attığınız için cehennemde yanacaksınız Lord Alfred. " diyince Alfred kıkırdadı.
İki atı da Alfred sürerken ormanlık alanın içinde baya ilerlemiştiler. Katherin akan su sesi duyunca gözlerini kısıp ileriye baktı. Biraz yaklaşınca ormanın ortasındaki açıklıktan ufak bir dere geçtiğini gördü. Suyu çok berraktı ve güneşin ışıkları ona ayrı bir parlaklık katıyordu. Ormanın diğer yerlerine göre daha az ağaç olan bu derenin etrafı yemyeşildi. Sadece kenarında birkaç ağaç vardı.
Katherin manzaraya hayranlıkla bakarken Alfred de Katherin'in yüzünü inceliyordu. Burayı ilk keşfettiğinde onun da suratında böyle bir ifade oluşmuştu. Sonraları kafa dinlemek için buraya gelir olmuştu. Son yıllarda sık gelmese de burası onun mabediydi. Katherin gözlerini alamazken "Burası. Çok. Güzel" diye teker teker büyülenmiş gibi konuştu.
Alfred gülümseyip atından indi. Katherin'in atının yanına gidip bir yandan atı tutarken bir yandan da inmesi için yardımcı oldu. At durduğu için rahatça inen Katherin iner inmez derenin yanına koştu. Eteklerini elinde toplayıp fazla derin olmayan suya ayaklarını sokarken atları ağaca bağlayan Alfred de gülerek onun bu çocuksu hallerini izliyordu.
Katherin suyun içinde koşarken
kollarını göğsünde birleştirmiş Alfred yavaş adımlarla derenin kenarına geldi. Omzunu bir ağaca yaslarken gözlerini Katherin'den ayırmamıştı. Katherin'in elinde tuttuğu etek uçlarından görünen bacaklarını görünce yüzündeki yan gülüşle "Tanrı aşkına senin eteklerle alıp veremediğin ne?" dedi.
Katherin yavaşça suda yürürken Alfred'in sesini taklit ederek "Tanrı aşkına sizin benimle alıp veremediğiniz ne?" diye sordu. Alfred dayandığı ağacın altına çöküp bir ayağını uzatıp diğerini dizden kırarak oturdu. Kafasını arkaya yaslarken muzip ifadesiyle "Benim bir sorunum yok. Ama kilise görevlilerinden biri seni bu halde görürse ahlaksızlıktan hadım edilirsin." diye sakince konuşunca Katherin'in gözleri olanca açıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM
أدب تاريخي1800'lerin İngilteresinde ailesinin intikamını almak için erkek kılığında orduya giren bir kız... Zengin ve soylu amcasının tüm itirazlarına rağmen komutan olmuş sert mizaçlı yakışıklı bir lord... Sen intikamını almaya çalışırken ya aşk senden intik...