33

33.3K 1.5K 107
                                        

Alfred kulağına eğilip "Erica o güzel kahve karışımını senin Valerie için yaptığını söyledi. Ama galiba Erica kahveleri karıştırmış." dedi...

Alfred'in sıcak nefesi kulağını okşarken söylediği şeylerle gözleri büyüdü. Gözlerini kaçırırken ne cevap vereceğini düşünüyordu. Geçen her saniyede Alfred'in dudağındaki gülümseme büyürken merdivenlerden gelen ayak sesleri ile Alfred merdivenlere baktı. Katherin de bakıp kimseyi göremeyince dikkati dağılmış Alfred'i göğsünden itip odasına girdi.

Alfred Katherin'in arkasından bakarken merdivenlerden amcası ve Valerie konuşarak çıkıyordu. Yine konuşamamıştı onunla. Alfred'in yanına vardıklarında Dük Windson nazikçe gülümseyip "Senin için bir oda hazırlamalarını söyledim. Birşeye ihtiyacın olursa söylersin kızım. Size iyi geceler." diyip odasına gidince Alfred de Valerie ile yalnız kalmak istemediği için odasına gidecekti ki Valerie durdurdu onu.

Suratındaki şuh gülümsemeyle "Küçükken de böyle kabaydın. İyi geceler demek yok mu Alfred?" dedikten sonra parmak ucuna kalkıp Alfred'in yanağına öpücük kondurdu. Alfred Valerie'yi kolundan tutup uzaklaştırırken sıkkın bir nefes verdi. Sitemle "Büyü artık Valerie büyü." dedikten sonra hızla odasına geçti.

Sabah Katherin uyandığında Alfred gitmişti. Salonda oturan Valerie'yi görünce sinirle soludu. Bu kadın resmen yapışmıştı buraya. Kahvaltıdan sonra gideceğini söyleyince Katherin "Sonunda" diye söylendi. Kahvaltıda Valerie pek konuşmazken Katherin onun o düşük çenesinin Alfred'e özel olduğunu düşünüp sinirlendi.

Dük Windson kendisinden kibarca Valerie'yi yolcu etmesini isteyince Katherin hiç içinden gelmese de kabul etti. Dük Windson'un kibar ricasını kıramamıştı. Süslü bonesini takıp koluna da süslü çantasını geçirirken burnu havada ifadesini bozmamıştı. Evden çıkıp bahçede ki arabaya ilerlerken Katherin de peşinden gidiyordu.

Arabaya yaklaşmışlardı ki Valerie aniden dik bir duruşla arkasına dönünce Katherin korkmuştu. Valerie havada burnu ile konuşmaya başladı. "Dük Windson bu hafta sonu olan Markiz Lynchall'ın balosuna geleceğini söyledi." dedikten sonra bakışları kendini beğenmiş ifadeden sıyrılıp ciddi bir hal aldı.

"Sana bir tavsiye o baloya gelme. Sosyete yenileri sevmez. Özellikle de soylu olmayanları. Alfred'in yaşadığı onca şeyden sonra nasıl sana göz yumduğunu anlamıyorum. Ama Alfred üzülecek olursa ben de seni üzerim tarla faresi." dedikten sonra hızla arabaya binip yola çıktı.

Katherin ise giden Valerie'nin ardından öylece kalmıştı. Şimdi ne demeye çalışmıştı bu kadın? Kendisi Alfred'i nasıl üzebilirdi ki? Daha çok Alfred kendisini üzüyordu. Üzerinde fazla durmayıp içeri girdi.

"Daha kibar Katherin." sesini duyduktan sonra Dük Windson'un bastonunu kafasına yedi. Haftasonundan beri Dük Windson kendisine baloda nasıl davranması gerektiğine dair ders veriyordu. Ve hafta boyunca bu lafı çoğu kez duymuştu. "Daha kibar Katherin", "Kazma gibi durma Katherin" "Peri kızı gibi,mağara adamı gibi değil Katherin".

Ve her seferinde o bastonu kafasına yemişti. Üstelik Dük Windson sürekli aynı yere vuruyordu. Biraz daha vurursa kafası delinebilirdi.

Birkaç gün boyunca reveranstan dansa birçok şey çalışmışlardı. Şimdi ise birşey ikram ederlerse nasıl içeceğini gösteriyordu. Fincanı öyle tutarken parmakları acıyordu. Kaşlarını çocuklar gibi çatıp "Dük Windson altı üstü su içeceğiz niye elimizi inme inmiş gibi tutuyoruz ki?" diyince Dük Windson kahkaha atıp "Sen kesinlikle bir mağara adamısın Katherin" diyebildi kahkahaları arasında.

Katherin bu derslerde çok zorlanıyordu. Sosyete bir işi direkt yapmaktansa en zor şekliyle yapıyordu. Köyde susadığı zaman ağzını çeşmeye dayarken burada oturma şekli bile farklıydı.

İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin