14

39.7K 1.5K 184
                                    

Yeşil gözlü çocuğu karşısında görünce yüzündeki ifadeden bunu beklemediği anlaşılıyordu...

Büyük adımlarla ilerleyip karşısında gevrek gevrek sırıtan askere ulaştı.  Sert sesiyle sinirli bir şekilde "Bu saatte neden yatağında değilsin?" dediğinde asker önce derin bir nefes alıp parmağını kaldırarak "Ben.." dedi ciddi bir sesle. Fakat yinede sesinde bir geveleme vardı. 

Sonra devam etti "..yemek yedim" diyince nefesini vermiş yüzüne de gevrek bir gülümseme konmuştu. Alfred sesinden ve hareketlerinden onun sarhoş olduğunu anladı.  Bu onu daha da sinirlendirirken askeri omzundan tutup duvara itti. Duvar yakın olunca sırtını sert çarpan askeri omzundan tutup dişlerinin arasından tıslayarak "Dalga mı geçiyorsun benimle?" diye sinirle soluduğunda bu sinirinden korkmamış olan asker tiz bir kahkaha atıp " Dalga mı? Asla Lord Alfred" dediğinde Alfred'in tepesi attı.

Bu lanet asker nasıl olurda akademi sınırları içerisinde kendisine Lord deme cürretini gösterirdi. Suratına sinir dolu bir bakışla bakıp "Bir de içki mi içtin. Öğretmenlere ayrılmış olan içkiden" dediğinde Katherin kaşlarını çatıp "Hayır " dedi yayvan sesiyle.

Küçük bir çocuğun yakınması gibi alt dudağını büzerek "Ben su içtim içki değil. İçki içmek kötüdür babam öyle dedi " diyince Lord Alfred'in ifadesi yumuşamıştı. Lanet asker küçük bir kız çocuğu gibi davranıyordu. Bu büyük yeşil gözlü asker, göndermek için onu seçmenin ne kadar doğru olduğunu kendisine bir kez daha kanıtlamıştı.

Bu düşünceyle küçümser bakışlarını hala eliyle omzundan tutarak duvara sabitlediği askerin yüzüne dikip "Seni bu akademiden göndericem" diye tehditkar bir tonda konuşunca Katherin'in çatılmış kaşları hüzünlü bir ifade aldı. "Ben buradan gidemem Lord Alfred" diye buruk bir şekilde konuşunca Alfred kendisine yine lord dediğini umursamayıp "Tıpış tıpış gideceksin buradan " diye sinirle konuştu. Asker dolan gözlerini yüzüne dikip "Gidemem çünkü..." diyip boğazında bir yumru varmışçasına yutkunduktan sonra sarkan dudağıyla devam etti "Çünkü gidecek yerim yok" dediğinde ağzından hıçkırık kaçmaması için dudaklarını birbirine bastırdı.

Dolan gözleri yüzünden görüşü bulanıklaşmıştı. Alfred askerin yeşil gözlerindeki yoğun hüznün içine işlediğini hissetti. Fakat şimdiye kadar verdiği karardan döndüğü görülmemişti. "Kimsen yok mu?" diye tereddütle sorunca Katherin dolan gözlerine rağmen zorla gülümseyip "Var. Ama hepsi gökyüzünde. Tanrı ailemi çok sevdiği için hepsini yanına aldı." diye konuşunca

Alfred bir an kalbinde hüzün hissetti. Kendi ailesi de küçükken ölmüştü ve bu zor birşeydi. O bunları düşünürken Katherin artık akmaya başlamış gözyaşlarını elinin tersiyle üstünkörü silip burnunu çektikten sonra konuşmaya başladı.  Konuşması hala peltek ve yayvandı. "Yalnızlık.." dedi sonra sustu. Alfred'in suratına yoğun bir acıyla bakıp fısıldarcasına devam etti "...çok zor" İki gündür yalnızlığı iliklerine kadar hissetmişti.  Ve artık patlama zamanıydı.

Sarhoşluğun etkisi ile içindekiler bir bir dökülmüştü. Titreşen göz bebekleriyle bakışlarını Alfred'in suratına dikmişti. Değişik duygularla bakıyordu. Ağlamak ve konuşmak rahatlamıştı. Uzanıp Alfred'in yanağını öpüp başını omzuna yasladı. Rahatlamıştı ve Alfred'e minnettardı. Sarhoş kafasının teşekkür şekli ise aptalcaydı. Bir komutanı öpmüştü. Üstelik erkek kılığındaydı.  Fakat bunları düşünemeyecek kadar sarhoş ve yorgundu...

Lord Alfred'in öpülmenin etkisiyle gözleri şaşkınca açılmış ve omzuna başını yaslamış olan askere şaşkınca bakıyordu.Bir süre omzundaki yüze yanan hafif meşalenin ışığında baktı. Bir asker tarafından öpülmüştü. Bu iğrenç birşeydi. En azından öyle olması gerekiyordu. Fakat lanet asker öpmeyi bile beceremiyordu. Bir kız gibi narince öpmüştü kendisini. Ve utanır gibi hafifçe öpüp çekilmişti hemen. Şimdi de omzunda sızıp kalmıştı. Kendisine aciz bir kız çocuğunu andırıyordu.

İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin