.9.

675 46 8
                                    

Telefonun alarmıyla gözlerimi yeni bir güne açtığımda, başım çatlayacak gibi ağrıyordu. Sabaha karşı saat altı gibi gözlerimi yumabilmiştim, şimdi ise saat yediydi.

Kendimi, kefenlenmeyi unutmuş bir ölü gibi hissediyordum. Geceleri uyuyamıyor, gündüzleri ise yorgun oluyordum fakat bunu insanlara belli etmemeye çalışıyordum. Canım yemek yemek istemiyordu, tek yaptığım şey sütlü kahve içmekti.

Yeni bir okul günü için kalkıp hızla banyoya gidip bazı işlerimi hallettim. Formamı giyip tahta gibi düz saçlarımı taradım ve salık bıraktım. Çantama gerekli eşyaları koyduktan sonra ayakkabılarımı giyip çıktım.

Apartmanın kapısından dışarı adım attığımda bahçe kapısının önünde beni bekleyen Akif'i gördüm. Bunun ne işi vardı burada?

Beni görünce parıltılı bir tebessüm yayıldı dudaklarına. Beyaz teni kızarmıştı. Yanına ulaştığımda durup gözlerine baktım.

"Günaydın Selin, nasılsın?"

"Günaydın, iyiyim. Sen?"

Omuzlarını küçük çocuk gibi tatlı tatlı silkti.

"Sen iyiysen ben de iyiyim. Ama içimden bir ses iyi olmadığını söylüyor."

Dediğini aldırmadım.

"Okula gidiyorsun galiba. Birlikte gidelim?"

Sorumla yüzündeki gülümseme genişlemiş, beyaz dişleri ortaya çıkmıştı.

"Tabii, hadi gidelim."

Beraber okula kadar yürümüştük. Arada bana soru sormuş, ama kısa cevaplarımdan dolayı çok üstelememişti. Okula ulaşınca o sırasına ben kendi sırama geçtım. Yaklaşık beş dakika sonra Meyra da gelmişti.

"Nasılsın kuzum?"

"İyiyim Meyra, sen nasılsın?"

"İyiyim."

Meyra sessizce beni izliyordu. Olanlardan haberi vardı ve desteğini esirgemiyordu. Şu zaman diliminde bana en iyi gelen şey Meyra'ydı.

Pencereden bahçeyi izlerken özellikle onun olduğu banka bakmamaya çalışıyordum ama gözüm istemsizce ona kayıyordu.

Şımarık kızları sevmem dedikten sonra, okulun en şımarığıyla sevgili olması çok oranikti. Hatta trajikomikti.

Zil çaldığında bahçedekiler binaya girmeye başladı. Başımı kapıya çevirip geçmesini bekledim. Belki kendime eziyet ediyordum ama görmeden de yapamıyordum.

Geçerken yine göz göze geldik ve kalbim bir kez daha durdu. Saniyeler içinde yeniden atmaya başlayan kalbim normaldan daha sert vuruyordu kemiklerime. Güneş gözleri bugün parlamıyordu sanki.

🌸

Okul bittiğinde yine antreman için kalmıştım. Soyunma odasında eşofmanlarımı giyip bahçeye çıktığımda etrafı süzdüm. Okulun çoğu boşalmıştı.

Beden hocamızın olduğu tarafa döndüğümde kaşlarım çatıldı. Melike ve Fırat, hocayla konuşuyordu. Ne konuştuklarını merak ettiğim için hocanın yanındaki topu almak için ilerledim, amacım kulak misafiri olmaktı.

Yaklaşmama birkaç adım kala beden hocamız beni farketti.

"Hah, Selin. Ben de seni çağıracaktım."

"Ne oldu hocam?"

Hoca bir bana bir de yanımdaki ikiliye baktı. Sonunda bakışları bende durduğunda diyeceklerine kulak kesildim.

ŞİŞKO MESAJLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin