.4.

756 49 21
                                    

İnsanlar ne zaman anlayacaktı yağ tutan şeyin bedenimiz olduğunu. Duygularımız yağ bağlamamıştı, hala üzülebiliyor, kırılabiliyor ve sevebiliyorduk. Kilo alan bedenimizdi hislerimiz değil. Şişman olmam kimseye söz hakkı tanımıyordu. Bu çok zayıf bir insan için de geçerliydi, sivilceli biri için de, çirkin diye adlandırdığınız kişiler içinde... Kimsenin dış görünüşü, başkalarına konuşma hakkı vermiyordu. Güzel olan bir insana rahatlıkla güzel olduğunu söyleyemeyen kirli kalpler, çirkin olanın suratına çarpıyordu çirkinliğini. Bunu yorumlamak da, insanların derecesini belirlemek de kimseye düşmüyor ama. Tabii kimse bunun farkında değil, herkes kendi açığını kapatmak için başkasının açığını öne seriyordu. Ne saçma...

Okula girerken çok dalgındım. Dün gece Fırat'ın beni engellemesi üzerine pek uyuyamamıştım. Gözlerim şişmişti ve altında mor halkalar oluşmuştu. Suratım asıktı ve ne kadar gülmeye çalışsam da beceremiyordum. Kalbimdeki sevgiyi göstermek sandığım kadar kolay değildi.

Fırat'ın oturduğu banka bakmadan çıktım sınıfa. Pencere kenarındaki sırama ulaştığımda, kafamı sıraya gömdüm ve gözlerimi kapattım. Saniyeler sonra yanımda olan hareketlenme Meyranın geldiğine işaretti.

"Kankasının kuzusu, ne oldu sana?"

"Engelledi."

"Kim engelledi?"

"Ebem Meyra, ebem. Doğumumda alnımdaki yazıyı silmiş, kaknem."

"Ne diyorsun kızım ya?"

"Bihter diyorum, nasıl sıkmış kafasına. Yok yok, kalbine sıkmıştı. Ölmek için kalbe kurşun mu girmesi lazım? Ağlamak için gözden yaş mı akması lazım?"

Dediklerime anlam veremeyen saf arkadaşıma gözlerimi açıp baktım. Araba farı görmüş tavşan gibi bakıyordu. Şaşkın, korkak ve tatlı...

"Viktor Hugo diyorum Meyra, nereliydi?"

Meyra hala bana aynı şekilde bakarken zil çaldı. Gözlerim sınıfın kapısına dalmışken bir anda Fırat geçti kapının önünden. Ve birkaç saniyelik göz göze gelişimiz... Kalbim yine kazı çalışması yapılan asvalt yol gibiydi.

🌸

Dersler çabucak geçmiş gün bitmişti. Herkes sınıftan seri bir şekilde çıkarken ben kalkamıyordum. Sabahtan beri aklımda olan fikri devreye sokup Facebook'a girdim. Açtığım Bilinmeyen Numara adlı hesaba girip messengerden Fırat'a mesaj attım.

Neden engelledin ki beni?

Burda başıma bela olma bari!

Bak söylediklerim için
özür dilerim tamam mı?
Öyle demek istememiştim.
Bir anda feminist duygularım
kabardı sadece.

Seninle konuşmak zorunda
değilim. Peşimi bırak!

Hayatta her şeyi
mecburen yapmıyoruz ki
zaten. Azıcık benimle konuşup
mutlu etsen bi insan evladını.

Ha?

Kim olduğunu bilmediğim
insanları mutlu etmek gibi
bir derdim yok!

O etrafındaki süs köpekleri
gibi yapışsaydım mutlu ederdim.
Ama ben mutlu olmazdım.

Tabii benim mutluluğum da
umrunda değildir. Ama olsundu...
Şu anda benimle konuşuyor olman
bile farklı hissettiriyor.

ŞİŞKO MESAJLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin