.37.

492 30 25
                                    

Öncelikle bu kadar geciktiğim için çok özür dilerim. Her seferinde sıklikla bölüm paylaşacağımı söyleyip arayı açıyorum, bu yüzden ne deseniz haklısınız.
Yapacak bir açıklamam da yok. Hâlâ burada olanlar için yazıyorum işte. Yüksek ihyimalle 38. bölüm final olur.
İyi okumalar

Manga- Yad Eller

Hayatın gerçekten insanın karşısına ne çıkaracağı asla belli olmuyor. Umulmadik bir anda hiç aklımıza gelmeyen şeylerin kendi başımıza patladığını görüyoruz ve zamanla alışıyoruz. Alıştıkça da şaşırmamaya ve her şeyi bekler, her şeye ihtimal verir bir hâl alıyoruz.

Mesela ben. İnanabiliyor musunuz, Fırat ile sabaha kadar mesajlaşıyor, okulda da bir birinden ayrılmayan ikili olarak geçiyor günlerim. Henüz okul dışında görüşmemiş olsak da bu durum beni acayip mutlu ediyordu. Zaten artık evlerimiz de çok yakındı. Okula giderken gelip beni alıyor, okul çıkışı ise evime bırakıyordu.

Kendimi o kadar önemli biriymiş gibi hissediyordum ki. Gerçekten, konuşmaktansa hareketlerimizle insanlara duygularımızı aktarmak çok daha farklı hissettiriyordu.

Bu sabaha da Fırat beni evimden almıştı ve birlikte okula gelmiştik. Beşinci ders bitmek üzereydi, öğlen arasına girecektik. Fırat yanımda oturuyordu.

Geometri dersimizin bitmesinin ardından zil de çalmıştı. Herkes sınıftan kaçar gibi çıkarken, biz yavaş yavaş toparlanıyorduk.

"Öğle yemeğini dışarda yemek ister misin?"

Fırat'tan gelen ani teklif ile şaşırarak döndüm ona. Elim çantamın içinde, bir kitabı koyarken öylece kalmış bir şekilde, ağzım ve gözlerim ayrık, Fırat'ın güneşi yutmuş gibi parlayan gözlerine bakıyordum.

"Şey... Ne desem ki? Bilemedim."

Bir anda yüzü düşmüştü. Mimiklerinden hayal kırıklığına uğradığı belli oluyordu.

"İstemiyorsan gitmeyiz, sorun değil."

Tedirgin olmamı yanlış yorumlamıştı. Halbuki ben istemiyor değildim. Sadece heyecanlanmıştım.

Ellerimi iki tarafa hızla sallarken aynı anda kafamı da sallıyordum.

"Hayır hayır, istemiyorum demedim ki! Şey yani..."

Bir anda bağırmamla bir anda sessizleşmem bir olmuştu. Çünkü Fırat kendince cevabını almış ve  kolumdan tutup, beni ayaklandırmıştı. Sınıftan çıktıktan sonra yönümüzün dış kapı yerine kantin olması beni üzmüştü. Benimle dışarı çıkmaktan vaz mı geçmişti?

Kantin kapısının önüne geldiğimizde benim aniden durmamla o da durmuştu ve anlayamadığını belli eden bakışlarıyla bakıyordu.

"Neden kantine geldik ki?"

"Bir şeyler yemek için?"

Umutsuzlukla başımı yere eğip onaylar şekilde salladım. Belki de öylesine sormuştu, aslında istemiyordu. Ama okulda bu kadar dip dibeyken dışarıda benimle görünmek istememesi biraz ironiydi. Anlayamamıştım.

"Ne oldu, neye moralin bozuldu şimdi?"

"Hiç. Bir sey olmadı, hadi kantine girelim."

Tam içeri girmek için adım atmıştım ki elimi tutarak beni durdurdu.

"Ne oldu, söylesene? Resmen ilk defa tirip atıyorsun bana."

Allahalla! Demek ilk defa mı tirip atıyormuşum. E bu tek kalmasın ben ilerde daha çok atarım.

"Neden kantine geldiğimizi anlamadım sadece. Dışarı çıkmayı teklif ettikten sonra beni buraya getirdin. Anlayamadım."

Konuşurken kafamı kaldırıp da yüzüne bakamamıştım. Utanıyordum yani. Ama saniyelerce sesi soluğu çıkmayınca kafamı kaldırıp baktım. Resmen bakışlarıyla bana 'sen ciddi misin?' diyordu. Bir şey demeden onu bekledim.

"İnanamıyorum sana, Selin! Seninle dışarda yemeyi deli gibi istiyorum, ilk defa sana dışarı çıkmayı teklif etmişim, sen kem küm yaptın. Ben de sen istemiyorsun diye içten içe kendimi yiyorum. "

İkinci bir şok dalgasıyla yüzüne bakarken yeniden kolumdan yakalayıp bu sefer dış kapıya yürüdü. Okul sınırlarını terk ettiğimizde kolumdaki eli yavaşça aşağı kayıp elime sarıldı. Avucunun içindeki elimi sıyırıp kendime çektim. Bu hareketime bozulduğunu bildiğim için hemen açıklamaya giriştim.

"Evlenmeden olmaz, Fırat bey. Önce bana elimi rahatça tutacağının teminatını vereceksin."

Biraz tatlı olmaya çalışarak bilmiş bilmiş konuştuğumda kahkaha attığını duydum. Ulan güneş gözlü, ne güzel gülüyorsun sen öyle.

"Ha aşık olmayı biliyorsun, benimle sevgili olmayı da biliyorsun, iş el tutmaya geldiği zaman evlenince öyle mi?"

Konuştuktan sonra kahkaha atmaya devam etti. Aslında sanki biraz haklıydı. Ya hiç bu sevgili olma işlerine girmeyeceksin ya da antin kuntin hareket etmeyeceksin.  Ama bunların da ötesinde o bana sevgili mi demişti ben hayal mi kurmuştum?

"Sen biz, sen, sen ne dedin?"

Kahkaha sesi bir anda kesilmişti. Sanırım ne dediğini o da yeni anlıyordu. Boğazını temizler gibi bir ses çıkardı ve ciddileşti. Ben ise cevap bekliyordum.

"Ağzımdan kaçtı ya, kusura bakma."

Sözler ağzından mahcubiyet belirtircesine dökülmüştü. İçimi yakmıştı söyledikleri. Kabul etmemişti. Aslında bunu dile getiren ben değildim, kendisiydi. Ama kabul etmeyen de yine oydu. Nasıl oluyordu da her seferinde kalbimi böylesine kırmayı beceriyordu.

O yürümeye devam ederken ben durup tam tersi yönde yürümeye başladım. Bu çocuk resmen benimle dalga geçiyordu. Hayatımda ikinci defa bu hayal kırıklığını yaşıyordum. İlki zaten yıkımdı, ikincisi ise tam ayağa kalkmak üzereyken tekrar yıkmıştı. İçimin cayır cayır yandığını ve sanki midemde bir alev topu olduğunu hissediyordum. Kutularca buz yesem içim soğumayacaktı sanki.

🌸🌸

Lütfen vote ve yorum bırakmayı unutmayın.
Burda olanlara ve okuyanlara çok teşekkür ederim.

You are purple you.

Bu da size hediyem olsun

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu da size hediyem olsun.
Buyrun Fırat Mete Karasu...!!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 05, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ŞİŞKO MESAJLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin