Nükleer Başlıklı Kız-Eğer İstersen
Yine sabah olmuştu. Bugün güzel bir cumartesi günüydü. Güzel olmasının nedeni saat on bire kadar uyuyabiliyor olmamdandı. Gözlerimi açtığımda önce sevgili göbüşüme ve geniş basenlerime günaydın dedim. Onları da adamdan saymak lazım, kocaman oldular sonuçta. telefonumu elime aldığımda hiç şaşırmadım, bildirim kutusu boştu. Fırat'ı anlamak gerçekten de çok zordu. Madem benimle konuşmayacaktı neden engeli kaldırıyordu, madem engeli kaldırıyordu neden benimle konuşmuyordu. Gerçekten onunla bir şeyler paylaşmak istiyordum ama karşımdaki insanın Fırat olması her şeyi zora sokuyordu.
Yine de aşk gurur tanımaz lafının arkasına saklanarak mesaj yazdım.
Bilinmeyen numara: Günaydın güneş gözlüm.
Bilinmeyen numara: Madem benim duygularımdan konu açılınca susuyorsun bundan sonra konuşmam ben de. Normal konulardan sohbet ederiz.
Bilinmeyen numara: Mesela yavru aslanların ne kadar tatlı olduğu hakkında konuşabiliriz. Sence de çok tatlı değiller mi?
Fırat: Her şeye aslanları karıştırman normal mi?
Gerçekten de konu duygularım olmayınca konuşuyordu. Madem istediği buydu, ben de onun istediği gibi onunla konuşurdum. Onunla konuşmak beni mutlu ediyordu ve mutlu olmak için bazı konular hakkında susacaktım. Ama tabii konu o süs köpeğine gelmediği sürece.
Bilinmeyen numara: Aslanlar çok güzel hayvanlar bence. seviyorum aslanları. Sen sevmez misim?
Fırat: Aslına bakarsan hayvanların hepsini severim.
Bilinmeyen numara: Evet, yanında hep süs köpeği taşıyorsun. Onu fark ettim.
Fırat: Düzgün konuşman hakkında uyarı yapmayacağım artık. Sana karşı kaba olmamı ya da engel yemeyi istemiyorsan susmalısın.
Fırat: Ve süs köpeği diye adlandırdığın kız benim sevgilim.
Bilinmeyen numara: Sevgilin var ve benimle konuşuyorsun, bu da ona tam olarak bağlı olmadığını gösterir.
Fırat: Seninle konuşmam bağlılığımı neden etkilesin? Tanımadığım biriyle tatlı yavru aslanlar hakkında konuşuyoruz. bunda ilişkimi etkileyen bir şey yok.
Fırat: En küçük ota boka umutlanan sensin.
Bilinmeyen numara: Sana umutlanmadığımı ve senden umut dilenmediğimi söylemiştim. Sadece
Fırat: Söyle ne diyeceksen. sadece?
Bilinmeyen numara: Boşversene, bu konulara girince kaçıyorsun. hiç açmayayıyım.
Fırat: Aferin, öğreniyorsun.
Bilinmeyen numara: Aferin öğretiyorsun.
*görüldü*
Cevap gelmediğine göre sohbetimiz burada bitmişti. Aslına bakılırsa süs köpeği konusu açılmasın derken ben konuyu süs köpeğine getirmiştim. Fırat'ın hayvan sevgisi işin içine girince istemsizce aklıma Melike geliyordu.
En azından konuşuyorduk, tatlı, yavru aslanlar hakkında muhabbet ediyorduk. Ah muhabbet... Benim için muhabbet niteliği taşıyan konuşmamız onun için hangi boş anlamı ifade ediyordu acaba?
Yatağın içinde boş boş karşı duvara bakarak düşünürken kapım tıklatıldı ve kulp yavaşça çevrilip kapı açıldı. Kapının aralanan küçük kısmından annem kafasını uzattı. Uyanık olduğumu görünce gülümsedi ve kapıyı iyice açarak odama bir adım attı.
"Günaydın bebeğim. Hadi gel de kahvaltı edelim."
Kafamı aşağı yukarı sallayıp kendimi yataktan aşağı bıraktım, bildiğiniz düştüm. Kalçamda olan minik ağrıyı umursamadan ellerimi yere verdim ve ayağa kalktım. Panda kişiliğim yine devreye girmişti. Annem tip tip suratıma bakıyordu. Tabii o da haklıydı, evlerinde benim gibi bir canlıyı beslemek zor işti.
Banyoya gidip hemen işlerimi hallettim. Mutfağa girdiğimde şaşkına döndüm. Cumartesi günü bu saatte babam kahvaltı masasındaydı. Onun bu saatlerde okulda olması gerekmiyor muydu?
Masadaki yerime oturup irileşmiş gözlerimle babama baktım. Ona baktığımı anlayınca o da bana baktı. Ağzındaki lokmayı çiğnerken gülümsedi.
"Baba?"
Babam ağzındaki lokmayı bitirince daha da geniş gülümsedi. Elindeki çatalı bırakıp dizlerimin üstünde duran etli elimi alıp masanın üstüne koydu ve sıkıca tuttu.
"Bugün okula gitmedin mi?" Diye sordum. Babam gözlerimin içine bakıyordu. Diyeceklerini aklında toparlamaya çalışıyor gibi bir hali vardı. O sırada annem ince belli bardakta koyu, Türk çayını önüme koydu.
"Kızım... Sana bir şey söylememiz lazım." Şu an mutfak buram buram itiraf kokuyordu. Bir anda aklıma gelen şeyle şaşkın bakışlarımı anneme çevirdim. Ay inanamıyorum yoksa...
"Kardeş mi geliyor lan?"
Annem omzuma bir şaplak attı.
"Düzgün konuş kız. Ne öyle lan man demek?"
Kafamı suçlu suçlu babama çevirdim.
"Tamam ya bir an ağzımdan kaçtı."
Babam elimin üstündeki parmağıyla elimi okşadı ve gülümsedi. Normalde kızması gereken bir şeye gülüyordu babam. O zaman durum ciddiydi. Ulan yoksa...
"Yok artık kardeş değil kardeşler mi geliyor yoksa? İkiz mi?" Kalbim bir anda hızlı atmaya başlamıştı. Kendimi Fırat'ı ilk gördüğüm andaki heyecanın içinde bulmuştum.
Annem aynı omzuma daha sert bir şaplak attı. Çok acıtmıştı zalımın anası.
"Sus da babanı dinle."
Sessizce babama döndüm ve diyeceklerini dinlemeye başladım.
"Kızım ben... Yani annen ve ben bir karar aldık."
"Ne kararı?" Gözümün içine bakan babamın gözlerinde tedirginliği görebiliyordum. Söyleyeceklerinden mi yoksa benim tepkimden mi bu hali, bilmiyordum.
"Ben... Ben tayinimi isteyeceğim."
Ha? Ne tayini? Başka bir şehre, başka bir okula, başka bir düzene, yurdumun başka bir memleketine... Meyra'nın olmadığı bir şehire.
Fırat'ın olmadığı bir yer. onu göremediğim, onunla aynı havayı soluyamadığım bir yer.
Hiçbir şey demeden babamın avucundaki elimi çektim ve cebimden telefonumu çıkardım.
Bilinmeyen numara: Sanırım benden kurtuluyorsun.
🌸🌸
Selam gençler ben geldim. Hikayeyi yazmayı bırakmadım, barakmam da. Fırat'ı ve Selin'i çok seviorum onları yarım bırakamam. Daha yolları uzun.
Sınav haftam olduğu için iki haftadır yoktum. Sınavlar cidden canımı çekti ama ilk işim bölüm yazmak oldu. Diğer hikayeme de devam edeceğim ona da bakmanızı tavsiye ederim.Ve bölüm hakkında fikirlerinizi merak ediyorum.
Görüşürüüüz.💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞİŞKO MESAJLAR
Short StoryKilosu fazla olduğu için cesareti olmayan minnak Selin müthiş zekasıyla sevdiği beyin anonimi olmaya karar verir. E olay da ordan başlar zaten...