Cem Adrian - Bana Ne Yaptın
Bu neydi şimdi, diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Beden eğitimi dersindeydik ve süs köpeği Melike Fırat'ın gölgesinde geziyordu. Bir an olsun onu rahat bırakmıyor, yüzsüzlük becerilerinin hepsini sergiliyordu.
Fırat'ın sınıfıyla beden eğitimi derslerimizim aynı gün olmasına sevinmeli miydim, yoksa şahit olduklarımdan ötürü üzülmeli miydim, karar veremiyordum.
Ben onları uzaktan izliyordum. Ona karışmaya hakkım olduğuna hala inanmıyordum ki, öyle bir şey de yoktu zaten. Asık suratımla köpeğini peşinde gezdiren güneş gözlüme bakarken bir yandan da kızlarla paslaşıyorduk. Diğer okullarla tanışma maçı yapılacaktı. Her hangi bir önemi yoktu ama yine de kendimizi pasif göstermek istemiyorduk.
Tekrar güneş gözlümün olduğu yöne baktığımda basketbol oynamaya başladığını gördüm. Melike basket sahasının kenarında durmuş Fırat'ı izliyor ara sıra alkış çalıp, 'Fırat' diyerek yırtınıyordu.
İyive sinirlerim gerilmeye başladığında bana doğru gelen topa hızlı bir smaç vurdum. Gücümü ayarlayamadığım için top, havada uçtu uçtu ve banklarda oturan Nihal'in kafasına çarptığında ağzım açık ve korku dolu hislerle öylece kaldım.
Çevremizdekiler bana saydırarak Nihal'in yanına giderken ben de ona doğru koşmaya başladım. Elleriyle kafasını tutuyor, bir yandan da sızlanıyordu. Yanına ulaştığımda önünde çömelip yüzünü görmeye çalıştıp. Yanaklarındaki ıslaklığı görmemle vücudumdaki korku daha da arttı. Titrek ellimi bir bacağına koydum.
"Nihal iyi misin? Ben gerçekten özür dilerim, istemeden oldu. Özür dilerim."
Ben ağzımdan çıkanları duymadan özürleri sıralarken Nihal'in bacağına koyduğum elimden biri tuttu ve beni ayağa kaldırdı. Kim olduğuna bakmadan geriye doğru savruldum.
Tam düşmek üzereyken arkadan iki kol beni tuttu. Arkamı dönüp baktığımda beni tutan kişinin Akif olduğunu gördüm. Sinirli gözlerle önümüzdeki manzaraya bakıyor ve tuttuğu kollarımı bırakmıyordu.
Kollarımı öne doğru çekip Akif'in elinden kurtardığımda Nihal'in önünde, benim yerime çömelmiş Fırat'ı gördüm. Zaten tir tir titriyordum şimdi de ayakta durmaya mecalim kalmamış gibi hissediyordum.
Yine Nihal'e zarar verdiğimi düşünüyordu, buna emindim. Oysaki yanlışlıkla olmuştu ve ben de onun kadar endişeliydim Nihal için.
"Nihal!"
Uzaktan Alp'in sesini duyduğumda ona bakamadım. Nihal'in başına toplananları "Çekilin!" diyerek ayırıp buraya diğru geldiğini duyuyordum.
Alp de bakış açıma girdiğinde Fırat'ın yanında diz çöktü ve Nihal'in kafasındaki ellerini tutup çekti. Nihal'in ağladığını gördüğünde önce elleriyle onun göz yaşlarını sildi sonra dinirle ayağa kalkıp etrafındaki kalavalıkta göz gezdirdi.
Endişeye bulanmış gözleri beni bulduğunda birkaç adımda yanıma geldi.
"Nihal'e ne oldu?"
Seslice yutkundum ve cevap veremedim.
"Selin sana soruyorum, Nihal'e ne oldu?"
Terlemiş avuçlarımı eşofmanıma silerken konuşmak için çabaladım.
"Be- ben şey oldu, yani-"
"Yine intikamcılık oynamaya mı başladın?"
Beni yakıp kavuran o sesi işittiğimde Alp'in arkasında, karşımda dik duran Fırat'a kaydı gözüm. Alp'i omzundan tutup kenara çektiğinde Alp, Nihal'in yanına gitti ve oturdu. Onu kolunun altına çekerken gözü bizim üstümüzdeydi.
İçimde alev almış korku ile Fırat'a bakarken, Akif'in kalabalığı dağıtmaya çalıştığını duydum. Yanıma biri geldiğinde bakmasam bile o kişinin Meyra olduğunu biliyordum.
"Takıntılısın sen. Ne yapmaya çalışıyorsun, istediğin ne?"
"Ben- ben bilerek yapmadım. Yemin ederi-"
Elini hışımle kaldırıp sözümü böldü. Gözlerinde gördüğüm sinir, nefret, kin gibi duygular beni alaşağı ediyordu.
"Artık sana söz hakkı vermiyorum, Selin. Geçen sefer karışamadım ama artık ileri gitme!"
Sona doğru sesi yükselmişti. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum ama karşısında ağlamamak için dişlerimi bir birine geçirip, sakinleşmeye çabaladım.
"Bak yanlış anlıyorsun. Gerçekten yanlışlıkla oldu, ben isteyerek yapmadım."
Kendimi ne kadar tutsam da sesim titriyordu. Biri omzumdan tutup beni arkasına çektiğinde gözümün önündeki turuncu saçlar o kişinin Akif olduğunu belirtiyordu.
"Önyargılı olmayı huy mu edindin sen? Kızın bir suçu olmadığı halde gördüğü muameleye bak. Böyle mi duruyorsun onun yanında, böyle mi bana inat yapıyorsun, onu kendinden daha çok iterek mi benden intikam alıyorsun?"
Akifin söyleri kalbime iniyordu tek tek. Canımın yandığını o kadar çok hissediyordum ki dermanım kalmamıştı. Dizlerimin üstünde yere çöktüm.
"Selin!"
Meyra'nın feryatıyla gözlerin bana döndüğünü hissettim. Bir el omzumu avuçladı ve beni kaldırmak için destek vermeye çalıştı.
"Çek elini, Akif!"
Meyra'nın uyarısıyla omzuma sarınan parmaklar çekildi. Başım dönüyordu ve keskin bir ağrı bir anda kafamın her bölgesini istila etmişti. Gözümün önünde uçuşan beyaz balonlar yukarı doğru hareket ediyordu ve balonlar hiç bitmiyordu.
Başımı buz dolu bir kovaya sokmuşum gibi hissediyordum. Balonlar gidip yerini karanlığa bıraktığında sağıma doğru düşmeden bir bedenin beni kucakladığını hissettim.
Gerisi içimde yanan alevle karanlığın koynunda kayboluşumdu.
Yok yok öyle hemen kovuşturmiycam. Hele biraz da Fırat bey Selin'in yokluğunu çeksin. ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞİŞKO MESAJLAR
Short StoryKilosu fazla olduğu için cesareti olmayan minnak Selin müthiş zekasıyla sevdiği beyin anonimi olmaya karar verir. E olay da ordan başlar zaten...