Son mesajımın üstünden 4 gün geçmişti. Sürekli mesaj atıp sıkmak da istemiyordum, boşlayıp sevgimi sorgulamasını da.
Yine de mesaj atamamıştım. Gün geçtikçe umudum tükeniyordu. Onunla kurduğum her hayalin üstüne mum dikiliyor ve ucu geceye veriliyordu. Kafamın içi darmadumandı, ne yapacağıma karar verememiştim.
Bahçe kapısına ulaştığımda kulaklıklarımı çıkarmadan yürümeye devam ettim. Kafamı kaldırıp, her zaman oturduğu banka baktığımda yoktu. Arkadaşları ve süs köpeği vardı, ama o yoktu.
Melike beni görünce kaşlırını çattı, fakat umursamadan yürümeye devam ettim. Tam okulun içini girmek için kapıdan geçecektim ki koluma yapışan elle aniden durdum. Dönüp baktığımda, Melike kibirli bakışlarıyla beni süzüyordu.
Kulaklığımı çıkarıp duymak istemediğim sesini işittim.
"Senin yüzünden takımdan atıldım. Bunu hesabını vereceksin."
"Benim yaptığım bir şey yok. İyi oynasaydın atılmazdın."
Dişlerini sıkıp bir adım daha yaklaştı.
"Seni rezil ederim tombalak. Takımdan çıkacaksın!"
"Hadi ya, çıkarsana beni takımdan."
Sinirden alnındaki damarlar belirginleşmişti. Ben ise karşısında sakince cevap veriyordum.
"Rezil olacaksın tüm okula, bekle sen!"
"En fazla kilomla dalga geçersin, o da herkesin bildiği bir şey. O yüzden boş yapma, naş!"
Melike'nin ben de olan gözleri arkama doğru çevrildi ve bir anda dudağını sarkıtıp, mazlum bir havaya girdi. Tiz sesini duyduğumda uçak olup uçmak istedim. Evet, kuş olmak değil, uçak olmak. Çünkü teknoloji devri...
"Ya Fıraat, baksana şu et torbasına."
Güneş gözlü erkeğim arkamdan geçip Melike'nin yanında durdu ve bana baktı. Ay kalbim dur, hiç yeri değil.
Fırat sesini çıkarmadan bana baktı birkaç saniye, sonra süs köpeğine dönüp sorgularcasına tek kaşını kaldırdı.
"Bu kız yüzünden takımdan attı hoca, beni."
Heyecandan sesimin titrememesi için ayrı bir çaba sarfederek, cevap verdim sülük kılıklı insan yavrusuna.
"Benim yaptığım bir şey yok. Ne yaptıysan sen, kendine yaptın."
Fırat kızın kolunu tutup çekiştirdi. Ona temas eden kısımlarına ayrı yanarken, dediği laflar daha çok yaktı içimi.
"Yürü Melike, uğraşma çoluk çocukla."
Aniden yüzüm düşmüştü ama ikisi de görmemişti. Hiç girmediğim okulu hızla terkedip, iki sokak arkadaki parka yürüdüm. Salıncakların karşısında, oyun alanının dışında kalan banka oturup, gözlerimi zorlayan yaşları bıraktım.
Telefonu elime alıp, bir mesaj yazdım.
Bilinmeyen numara: Demek o süs köpeği senin için bu kadar değerli. O tombik kızla iş birliği yapmalıyım.
Yirmi dakika boş boş oturduktan sonra aniden biri oturdu yanıma. İrkilerek dönüp baktığımda bizim sınıftaki Akif olduğunu gördüm. Burnuna düşen gözlüğünü geri yitip, baktı bana ve tebessum etti.
Beyaz tenli, turuncu saçları olan burnu çilli, tatlı bir kardeşimizdi, Akif. Çok çalışkandı ve kalbi temizdi.
"Neden ağlıyorsun, Selin?"
Omuzlarımı silktim, cevap vermedim.
"Konuşursan belki rahatlarsın diye düşündüm, lakin sen bilirsin."
Bir süre daha sessiz kaldığımızda Akif sesli bir nefes verip, bedenini tamamen bana dönderdi.
"Bak Selin, mutsuz olduğunu biliyorum. Sürekli bir şeyler düşünüyor gibisin. Ne düşündüğünü az çok tahmin ediyorum ama tahminlerimde yanılmayı o kadar çok istiyorum ki."
Hızla söylediklerini anlamayarak kaşlarımı çattım.
"Ne dedin ya?"
Boğazını temizleyip, dizlerini üstünde kenetlediği ellerine indirdi bakışını.
"Aklında bir erkek dolaşıyor ve bu beni rahatsız ediyor. Yani yanlış anlama, istediğini düşünebilirsin ama bu beni üzüyor, Selin."
Göz yaşları durdu ve kanka olduğum şoklar beni ziyarete geldi.
🌸🌸
Biraz mesajsız bir bölüm oldu gibi ama benim hikayem zaten tam bir texting hikayesi değil. Öyle kısa bir hikaye işte.
Düşümcelerinizi lütfen belirtin ve vote vermeyi unutmayın.
Görrrüşürrrük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞİŞKO MESAJLAR
Short StoryKilosu fazla olduğu için cesareti olmayan minnak Selin müthiş zekasıyla sevdiği beyin anonimi olmaya karar verir. E olay da ordan başlar zaten...