Ayaklarını boşlukta sallandirmaya devam etti you jin. "Yillar önceydi..." dedi lafa başlarken... nedense kendini bunları anlatmak için wonhoya yakın hissetmişti "bir gün aniden tanklar,uçaklar ülkeye giriş yapmaya başladı. Ne olduğunu anlamamıştım anlayamayacak kadar da kucuktum zaten... kendimi savaşın ortasında bulduğumda babam savaşa gitmişti.. annem ise beni korumaya çalışıyordu. Bazı geceler bomba sesleri, bazen evden bile çıkamıyorduk ,açlık ise had safhadaydı. Birgün savaş bizim bölgemize ulaştığında kaçmaya çalıştık her yer yıkıkti. Annemle kaçıyorduk buldukları çocukları öldürüyorlardı. Annem beni orada bıraktı ama kendisi gidemiyordu. Kaçmasını söyledim.. gitmesini askerler annemin peşinden gitti ve ben ise orada öylece bir umut ışığı yanana kadar kaldım..."
Kahvesinden bir yduum aldı anlatmak bile ona kötü gelmişti. "Sonrasında bazı mülteciler ile güney koreye kaçma fırsatım oldu devlet bizi sahiplendi. Yetiştirme yurtlarından eğitime kadar Her şeyi üstlendi... bütün haber bültenleri sadece iyi şeyleri sunar hepsi taraflıdır. O gün orada japon askerlerinin bize saldırdığını soykırım yaptığını kimse söylemedi. Çünkü somurulecek ülkelere iyi görünme çabası... böyle işte" dedi. Sesi hafifçe titrediginde wonho kızın kafasını çekerek omzuna kafasını koymasını sağladı. Hayatında ilk defa böyle birşey yapıyordu gerçekten makinadan yapılmış kalp.. soğuk buz gibi olan ısınıyor muydu? Acıma duygusu muydu bu? Yoksa gerçekten acı çektiğini anlıyor muydu? O zamana kadar sesini çıkarmayan wonho hafif bir şarkı mırıldandı. Kulakları dinlendiren bir ninni gibi.. Ama sesi fazla güzeldi... sert ve soğuk sesinden böyle güzel bir sesi olduğunu anlayamıyordu you jin.
"Keşke bir robot olmak yerine bir şarkıcı olsaydın." Dedi içinden you jin. Wonho biraz üzgün hissediyordu. Milyarlarca insan ölecekti. Evler,hayaller, umutlar hepsi yok olacaktı.. etrafa göz attı kıyameti kendileri getiriyordu resmen.. sırf daha zengin olabilmek sırf galaksinin hakimi olabilmek için bu kadar cana kıymak doğru muydu? Yıllarca bunun üzerine eğitim görmüş sürekli savaşlara gönderilmişti. Bildiği herşey bir sahtelik üzerine kurulu gibi hissediyordu. Altı üstü bir makina parçasıydı güçlü bir makina parçası.. Ama şu an omzunda yatan kız öyle değildi. Gerçek bir bedeni gerçek bir kalbi vardı.
"Herşey birgün bitecek mi? Ya..." dedi ve derin bir nefes aldı you jin.. "annem yaşıyorsa ve ben onu görmeden savaşta ölürse.. ve onu öldüren sen olursan... " kafasını kaldırdı hala gözlerini sıkıca kapatmış olacakları bekliyordu. "O zaman beni öldürmene izin vereceğim" dedi kulağa hoş gelen bir sesle wonho. O kadar sıkı kapamıştı ki gözlerini açtığında gözleri acımıştı. "Bunu yapacağımdan emin olabilirsin.." dedi bu sefer you jin sesini sertleştirerek. Yerinden kalktı ve toz olan yerleri eli ile çırptı. Kolundan başlayarak ensesine kadar gelen bir acı ile olduğu yerde durdu biraz gözleri kararmıştı ama sonradan herşey tekrar netlesmisti. Karanlıkta boynundan koluna kadar ulaşan mavi izler hafiften parlıyordu. Wonho hızla yerinden kalktı ve kolunu tuttu. You jin ise sert bir şekilde kolunu kendine geri çekti "iyiyim eskisi kadar etkisi yok" dedi. Sanki git gide rolleri degistiriyorlarmis gibiydi ortam. You jin gittikçe sertlesiyordu. Duyguları körelmeye başlamıştı. Eve girdiğinde aynanın karşısında kendine baktı you jin neye dönüşüyordu böyle...
Bir karıncayı bile incitmekten korkan kız artık rahatca birilerinin kalbini kırar hale gelmişti. Bedenine baktı sanki dopink kullanmış gibi hızlı bir şekilde belli yerlerde kaslar oluşmuştu. Sadece bir kaç gün geçmişti. Ona aylar gibi gelen birkaç gün.. Ya birgün bir canavara dönüşür ve insan ırkına saldırırsa o zaman ne olacaktı? Öyle birşey yaparsa kendini asla affetmeyecegine dair tanriya yemin etti. Bir insana duyulan nefret nasıl olurda bir anda bu kadar çoğalırdı. Aklına okuduğu tokyo ghoul mangası geldi orada da çocuk değişiyordu değil mi vücudunun yarısı bir canavar oluyordu yarısı insan kalıyordu. Kendininde şu an ondan bir farkı yoktu. "Birisi gelip birgün bir manganın hayatını yaşayacaksın dese ömrüm boyunca inanmazdım. O bir ghouldu ben ise bir robot.." dedi. Sonra da yerine döndü. Kafasını yastığa koyarak ayaklarını kendine doğru çekti. Ayak sesleri duyduğunda arkasını döndü. Iki elini birleştirdi ve yastık gibi başının altına koydu.
Bir kişiye olan kırgınlık sanki bütün insanlığa yayılmış gibiydi. Kimseyle konuşmak istemiyor kimseyi görmek istemiyordu. Uyumakta veya uyanmakta güçlük çekmiyordu vücudu çalar saat gibiydi olması gereken saate onu uyandırıyordu. Gecenin ortalarına doğru geliyordu ve you jin hala uyuyamamisti. Saatine baktı sabah 4.15 geçiyordu. Kapıyı açtı ve dışarıya çıktı bunu yapması ne kadar doğruydu bilmiyordu. Sokak boştu gökyüzü yavaşça aydınlanıyordu. Kuş sesleri etraftaki tek sesti. Ağaç ve toprak kokusu yayılmıştı etrafa.. bölgelerin izleri gittikçe kayboluyordu ve uzaktan gelen cılız bir ses duydu. "Imdat" bir erkek sesine benziyordu. Izler gittikçe kaybolduğunda koşarak sesin geldiği yere doğru gitti. Sesler daha da net duyuluyordu "imdatt!"
Bakalım kime ne olmuş? Nasılsınız arkadaşlar.. 💞💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Last Universe // wonho //
FanfictionDünyayı ele geçirmek için cyborglar gönderilmişti. Ya bir cyborg bir insana aşık olsaydı? Savaşın ortasında bir sevgi çiçeği açar mıydı? (Last serisinin 2. Kitabıdır. Last başlığı altında farklı kitaplardır.) Boy×girl