Kollarını sımsıkı sardı bedenine sacları rüzgarla uçuşuyordu burası fazla soğuktu hemde çok fazla. Uzakta zorlukla okunan göstergeye baktı "-18" yazıyordu. Eğer bir an önce heri dönemezse burada bırak boyutu soğuktan ölecekti. Dizlerinin üzerine çöktü ve kollarını sarabildigi kadar sardı kendine. Bedenine sıcak nefes üflemeye çalıştı. Soğuk bir anda kesilmişti gözlerini açtığında tekrar evdeydi. Büyük ihtimal bu özelliği sadece cyborg olanlar üzerinde kullanabiliyordu. Insanlar uzerinde kullansa iki güne muhtemelen ölmüş olurlardı. Sanki boyutlar enerjisinide çekiyormuş gibi hissetti you jin bacaklarında derman kalmamıştı bir boyuta daha gitmeyi kaldıramazdı. Çantasını aldı ve market bahanesi ile evden dışarıya çıktı.
Dışarı da muazzam bir güneş vardı tam gezmelik ama bundan daha önemli olan bu bölgedeki cyborglari tespit etmekti. Etrafı tararken şu ana kadar cyborga rastlamamıştı. Markete girdiğinde kendine bir araba alarak bütün reyonları yavaşça gezmeye başladı. Ev için gereken bi kaç günlük malzemeleri aldı ve kasaya yöneldi. Bütün kasadaki kişilerin cyborg olduğunu farketti. Neden bunu yaptıklarını anlamaya çalıştı you jin. Seuldeki cyborglarin çoğu böyle değildi genelde kendilerini eğlenceye kaptırmış veya bir kafede, kütüphanede çalışan birisi gibi göstermişti kendini.
Dönüş yolunda yetiştirme yurduna uğramış uzaktan annesini izlemişti you jin. Çocukların başlarını seviyor ve onlara şeker veriyordu ama o sadece uzaktan izlemekle yetinebilmişti. Bulunduğu bölgede 15 etamin cyborg olduğunu keşfetmişti. Ama önemli olan tae woon'u oldurebilmekti. Eğer o yapamazsa tae woon güçleri ile onu oldurecekti. Nehrin kenarında oturdu ve batan güneşe bakındı o sırada telefonu çalmıştı. "Tahmin et ne oldu bu bölgede sadece 5 tane cyborg tespit ettik ve 2 tanesini çoktan hallettik." Dedi gülümserken starry. Arkasından minhyukun sesleri geliyordu. "Benim bölgede 15 tane var üstlenip tae woon bir üst komsum " şaşırdığını belki eden tuhaf sesler çıkarmıştı starry. "Cyborglar aşkına.. sendeki şanssızlık kimsede yok korkuyor musun?" Dedi starry bu soru you jine tuhaf gelmişti derin bir nefes bıraktı ve ceketinin arasına almışmış at kuyruğundan saç tellerini çıkardı.
"Korkacağım şeyler bunlar değil starry.. buraya geldim geri dönemesene sonuna kadar savaşmak için buradayım ölmek beni korkutmuyor ama beni en çok korkutan şey wonhoyu sağlam bir şekilde ayakta görmeden ölmek.. ölüm anında bile olsam onu görürsem gülümseyeceğim." Telefonun arkasından ses gelmemişti. Telefonuna baktı ve bir arama ekranı göremedi sonra da etrafına bakındı. Önünde bir nehir vardı ama burası olduğu yer değildi. Yeni bir boyuta giriş yapmıştı bu demekti ki tae woon yakınlardaydı. Ayağa kalktı ve etrafına hızlıca bakındı. Çokta uzakta olmasada yaban domuzları sürüsü gördü gözleri fal taşına dönmüştü. Arkasında nehir önünde domuz sürüsü vardı. Domuzlar onu farkettiğinde ona doğru koşmaya başladı. Gözlerini hızla kapattı ve reflex olarak kollarını kafasının orada doladı. Bekledi bekledi ve bekledi ama hiçbirşey olamamıştı. Gözlerini atladığında tekrar starry ile konuştuğu nehrin önünde olduğunu gördü. Sag tarafından elinde posetler ile onun tarafa gelen tae woonu farketti. Hesaplama ile 20 metre otesindeyken bile boyutlar arasında geçiş yapabiliyordu. Ilk başta 5 metreydi sonra 10 metre olmuştu şimdi ise 20 metre boyutlara geçiş mesafeleri gittikçe artıyordu.
Agir bir uyku çökmüştü üzerine büyük ihtimal boyutlar arası geçişten dolayıydı tae woon you jini gördüğünde bir elini havaya kaldırdı ve ona doğru salladı. You jinde aynı şekilde ona karşılık verdi. Eğer boyutlar arası geçişi durduramazsa bi daha gerçek dünyaya donemeyebilirdi. "Ne yapıyorsun burada?"diye sordu gülümsediğinde gözleri kısılmış ve hafif bir gamzesi ortaya çıkmıştı "sadece oturuyordum.." Dedi. "Oh anlıyorum benim eve gitmem gerek sen oturmak istiyorsan otur" dedi you jin ise evet anlamında kafasını salladı aslında eve giderdi ama bir boyuta daha gitmek istemiyordu ve iş çıkışı vakti yaklaştığı için en azından birkaç cyborgu halletmeliydi. Güneş çoktan batmisti ama günün son ışıkları vardı hala. Ortalığı son kez aydınlatıp yarın sabaha kadar yok olmak üzere gideceklerdi. Ilık rüzgar saçlarını okşayıp yanından gelip geçiyordu. Iki kişinin boş sokakta konuşmalarını ve ayak seslerini duydu. Ona doğru yaklaştılar ve onun yakınından gelip geçtiler you jinde ayağa kalktı ve onların arkasından yürümeye başladı aralarında uzun bir mesafe vardı ama yine de onların konuşmalarını duyabiliyordu. Iki yakın arkadaşa benziyorlardı.. Iki kişi olmaları işleri biraz zorlastiracakti ne tür güçleri olduğunu da bilmiyordu you jin..
Ellerini ceketlerinin cebine soktu ve yavaş adımlarla onları takip etti o sırada aralarındaki konuşmaya kulak vermişti "yah duydun mu? Seul bölgesindeki birkaç cyborga ulasilamiyormus ne olduğunu kimse bilmiyor dün geceden beri kayiplarmis" uzun olan çocuk ensesini kaşımıştı "seul bölgesinde değil mi? Bir yerde sızıp kalmışlardır içki ve eğlenceden başka birşey bilmiyorlar." Korktuğu başına gelmişti bu kadar kolay farkedileceklerini düşünememişti hiç biri ama onlar cyborglari yok ettikçe tüm dikkat onlara yönelmeye başlayacaktı.. adımlarını sıklaştırdı ve daha da yaklaştı..
Hikayeyi okurken her amaan sonunu tahmin etmekten nefret eden bir insanımdır. Bu yüzden aynı şeyi size yaşatmak istemiyorum her bölüm farklı şeylerle karşılaşıyorsunuz umarım begenirsiniz 💞💞💖💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Last Universe // wonho //
Hayran KurguDünyayı ele geçirmek için cyborglar gönderilmişti. Ya bir cyborg bir insana aşık olsaydı? Savaşın ortasında bir sevgi çiçeği açar mıydı? (Last serisinin 2. Kitabıdır. Last başlığı altında farklı kitaplardır.) Boy×girl