Herşeyin iyi olacağına inandığımız bir zaman vardır işte o zaman çok tehlikeli düşmek olduğun bir uçurumun kenarındasın.. "wonho" diye fısıldadı gözlerini açmadan ince you jin. "Wonho tehlikede" sonra da gözlerini açtı ışık huzmeleri gözlerini açması ile sona ermisti. Ayağa kalktı yaşlı kaşif gülümseyerek ona bakıyordu "bu bu nasıl olabilir bütün dna si tamamen dönüşmüştü." Diye kopurdu arenanın girişinde duran komutan. Yaşlı adam ise you jine bakmaya devam ederek konuştu "ey yüce savaşçılar.. O kız kaderin gerçek temsilcisi... ıyi dinle onurlu savaşçı.. bütün dnan tekrar insan yapısına dönmesine rağmen kalbindeki sevgi ve senin tanrın sayesinde bu savaştan sağ çıktın. Insanlar ile cyborglar arasındaki fark şudur bizler makineden yapılmış kalplerimize itaat ederken sen kalbini bütün canlılara itaat ettirdin.. ve gerçek iyiliğin kendi çıkarlarından daha önemli olduğunu kanıtladın.. git özgürsün.. " biraz sendelesede koşmaya başladı you jin.
Nereye gittiğini bilmiyordu ne yapması gerektiğini de... sadece kalbinin sesini dinleyerek koşuyordu. Birini sevmekten korkan birine aşkın ne demek olduğunu öğretmişti wonho. Aşkın sadece insanlar arasında değil kalpler arasında olduğunu öğretmişti. Uzaktan bir silüet gördü bu silueti tanıyordu wonhoydu o histerik bir biçimde gülümsedi ve o tarafa doğru koştu. Siluetin dizlerinin üzerine çöktüğünü sonra da yere düştüğünü gördü. Gözleri hızla açılırken ciğerleri patlayacak dereceye gelene kadar koştu you jin. Yolun sonuna geldiğinde bir uçurum vardı ve wonho o uçurumun karşısındaydı. Yari baygın gözlerle you jini gördü karsiya geçmesi gerekiyordu yaralıydı. Ölümden korkmuyordu hızla geriledi ve sonra kendini bırakarak uçurumun üzerinden atladı büyük bir sarsıntı ile yüzeye çarptı.
Wonhoya yaklaştı ve yerde yatan bedeni kendisine doğru çekti "seni gördüğümde gulumseyecegimi söylemiştim " dedi hafifçe gülümsemeye calsiitken you jinin gözünden bir damla yaş wonhonun yüzüne ulaştı. "Hey bana bak iyi olacaksın.. basarabilecegimi söyleyen sendin.. ayağa kalk.. bana emir ver veya beni askerin olarak gördüğünü soyle.. eğitimlerde canımı cikar banyoya izinsiz gir ama ne olur kalk.." yavaşça yutkundu wonho önceden aldığı yaralarıda fazlaydı. Zorlukla ve hırıltılı bir şekilde nefes alıyordu saçlarına hızla öpücükler kondurmaya başladı you jin "bu anı ne kadar çok bekledim biliyor musun?" Dedi wonho. Sonrada yavaşça gözlerini kapattı. You jinin gözyaşları iki katı hızlı akıyordu "hayır hayır hayır.. kalk lütfen uyann söz veriyorum beni vurduğun için bir daha şikayet etmeyeceğim.. bana o kadar acı çektirdiğim için birşey demeyeceğim.. Ne olur kalk" you jin başını wonhonun saçlarına gömdü. Gözyaşları saçlarını delip geçiyordu..
Hafif sis ortadan neredeyse kalkmıştı uçurumun diğer kenarında hyungwon ve changkyun duruyordu. You jin wonhoyi kendine cekti ve uzun soluklu bir opucuk kondurdu dudaklarına gözlerinden yaşlar akmaya devam ediyordu. Kısa bir süre sonra yanına hyungwon ve changkyunda gelmişti saçlarının arasındaki maviliklere daldırdı elini.. Onu bırakamazdı değil mi? Bunu ona yapamazdı. Hyungwon eğildi ve wonhoyu kontrol etti "ağır durumu ama sanırım bir şansımız var hemen acile götürmeliyiz" hyungwon bir çırpıda wonhoyu sırtına aldı ve az önce geldiği uçurumdan geriye döndü. You jinin ayakta duracak hali yoktu changkyun koluna girdi "o iyileşebilir you jin korkma.." Sonra da hyungwonun arkasından acile gittiler.
Hastane yani you jinin tabiri ile robotların tamir edildiği yerdeydiler. You jin yoğun bakım gibi yerin önündeki camın önünde bekliyordu uyanması için tanrıya sonsuz dualar ederken hyungwon yaklaştı ve tek elini omzuna koydu. "Onun için ne kadar üzüldüğünü biliyorum you jin ama biraz gerçekçi olmalıyız.. durumu ağır hayata tutunamayabilir.. geri dönmek zorundasın you jin.. dünya tehlikede... gücün hala varken geri dönmek zorundasın.. buradaki herkesin seni öldürmek isteme sebebi de buydu.. herkes senin gücünden korkuyordu.. bir ümit kaderi değiştirip savaşta başarılı olabilirsin biliyorum ben bir askerim ama.. bilirsin bir katıl olmak istemiyorum." Dedi. Haklıydı koruması gereken bir dünya vardı. Belki annesini de bulabilirdi bu sayede.. "ve bu makinadan kalbi çalıştırabilen tek kişi sen.. sendin you jin.. kalbinin bir başkasına ait olduğunu biliyorum ama.. savastan geri donemeyebiliriz. Tek bir dileğim var sadece bir kere sarılır misin?" Onu öldürmek için karşısına çıkıp kafasına silah dayayan çocuk şimdi onu sevdiğini söylüyordu.
Hiçbir şeyi umursamadan kollarını açtı ve ona sıkıca sarıldı you jin hyungwon ise kızın ince bedenine sarılarak boynunu gömdü "başarabilirsin you jin" dedi. O sırada you jinin kalbi titredi bunu ona wonho demişti. Kendine gelmeliydi sevdiği adamın yanında olamayacaktı ama kurtarması gereken onlarca insan vardı. Harekete geçmeliydi.. doktordan artık cyborglara her ne deniyorsa ondan izin aldı ve wonhonun odasına girdi. Dudaklarına minik bir buse kondurdu ve ona baktı you jin "basta nefret ettiğim adama aşık oldum. Uyanmalısın güçlenmelisin wonho söz veriyorum geri döneceğim ve döndüğümde seni daha dinc görmek istiyorum.. Kendine iyi bak.. tanrı yani neye inanıyorsan o seni korusun" arkasını döndü ve odadan çıktı. Onune kim çıkarsa çıksın bu savaşa sonuna dek hazırdı..
Buyuk savaş dirimdirim heyecan yaratalım biraz bakalım neler olacak you jin savaştan sağ dönebilecek mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Last Universe // wonho //
FanfictionDünyayı ele geçirmek için cyborglar gönderilmişti. Ya bir cyborg bir insana aşık olsaydı? Savaşın ortasında bir sevgi çiçeği açar mıydı? (Last serisinin 2. Kitabıdır. Last başlığı altında farklı kitaplardır.) Boy×girl