1.5

140 15 1
                                    

   Herşeyin unutulmaya yüz tuttuğu bir zaman elbette olacaktı. Yıllanmış kitap gibi tozlu bir rafin kenarında birikecekti o anılar. Kalbi makineden yapılmış bir robot bunların ne kadarını unutabilirdi ki.. o bir insan değildi ve unutmak isteyeceği son şey you jin olurdu. Kanepede yatan kızın saçlarını okşadı yavaşça.. savaş yaklaşıyordu, dönüşüm yaklasiyordu herşeyin başlamasına az kalmıştı.

     Silahı you jinin kafasına dogrulttugunu düşündü hayatında böyle korkunç birseyi hiç hayal etmemişti. Titredi hafifçe dağların bile yikamadigi adamı bir kadın paramparça ediyordu. Arama ekranı hızla çalmaya başladığında yerinden doğruldu ve mutfağa ilerledi wonho. Arama ekranını açtı ve karşısındaki komutana baktı.  "Ben C123 emrinizdeyim." Dedi soğuk bir tavırla. "Dönüşüm başladı mı hesaplarıma göre bugün yarın dönmüş olması gerekiyor." Dedi adam wonhodan daha soğuk bir şekilde..

    Bir saniye duraksadı wonho. Sonrada ekrana tekrar baktı "hala anormal birşey görmedim efendim sıkı gözetimim altında" dedi gözlerini yavaşça kaçırarak "pekala normale döndüğünde ne yapman gerektiğini biliyorsun ." Diyerek arama ekranını kapattı komutan. Ne yapması gerektiğini biliyor muydu? Birkac saniye sadece olduğu yerde öylece durdu ve düşündü. Bu işin sonunun iyi bitmeyeceğini biliyordu. Onu öldüremezdi bunu yapamazdı o masumdu. Her şeyi biliyor olabilirdi ama ahafizasi silindikten sonra unutacagindan emindi. Belki de Her şeyi unutacaktı..

     Saatler ilerlemiş ama you jin hala uyanmamıştı arada tuhaf mırıltılar çıkarıyor sonra uykusuna devam ediyordu. Wonho ise etrafı kolaçan etmek için evden dışarıya çıktı kafasını dağıtmaya soğuk rüzgarın üstüne çarpmasına izin vermeliydi. Sokak boştu ve kimse yoktu daha doğrusu wonho öyle olduğunu düşünüyordu han nehrinin yakınlarında shownunun spor yaptığı fark etti ona yaklaştı. "Hey yine mi spor?" Dedi wonho çocuğun kaslı bedenini süzerken "buradaki eğlenceli olan tek şey" diyerek elindeki spor aletlerinin bazılarını bıraktı.

     Ikisi de banka oturdu ve nehrin kıyıya vuran sesini dinlediler. Derin bir sessizlik "öldürecek misin?" Diye sordu bir bıçak gibi sessizliği yararak. Sustu wonho konuşursa kendi canının yanacağına emindi. Bir daha tekrarladı "yapabilecek misin?" Diye sordu shownu "yapabilirim.. Ama asıl sorun yapmak istiyor muyum?" Bir nefes bıraktı nefesi soğuktan buharlasmisti. "Eğer birine bu kadar içten bagliysan bırak öyle kalsin.. ve wonho unutma birinizin mutluluğu diğerinize acı verecek.. birbirinize zor bir şekilde bağlısınız.. " Bunu dedikten daha sonra yerinden kalktı shownu "1 km daha koşacağım." Orada wonhoyu bir başına bırakarak oradan uzaklaştı.

     You jin gözlerini karanlığa doğru açtığında nerede olduğuna baktı koltukta yatıyordu. Üzeri giydirilmisti bi anda kıpkırmızı oldu sabah olanlar wonho onu öylece görmüştü şimdi yzuuje nasıl bakacaktı asıl mesele ona kıyafetlerini bike wonho giydirmisti. Sabah wonhonun dediği söz doldu kulaklarına "ona sadece bir asker" gözüyle bakıyordu. Bu kalbinin hafifçe teklemesine neden oldu. Yerinden doğruldu ve evin içinde wonhoyu aramaya başladı. Göz göze gelirlerse sabah olanlardan dolayı utabacagini ve ondan kaçacağını çok iyi biliyordu ama içinden gelen bir dürtü ile onu aramak istemişti. Dışarıya çıktı ve etrafa baktı. Çizgileri göremiyordu yaka kartı hala yakasında olmasına rağmen cyborglar için önemli olan çizgileri göremiyordu. Etrafına bakınarak yavaşça ilerliyordu nedense gitmemesi gerekiyormus gibi bir his vardı icinde ama dinlemedi.

     İlerledi ve ilerledi bi anda bir tepenin üzerinden önüne bir silüet indi arkası dönüktü o sırada hızla silahını çekti ve you jin e döndü. O çocuktu hyungwon denilen tek gözü kırmızıydı. Bölgesini ihlal etmiş olmalıydı. Silahı tam you jinin alnını hedefliyordu. Durdu ve hareket etmedi you jinden bir hareket bekliyor gibiydi. Korku you jinin bedenini ele geçirmişti bile.ama umursamıyordu bundan sonra ölecekse ölmeye razıydı. Kafasındaki şapkası perçemlerini kapatmaya yetmemişti yine de oradan ben buradayım der gibi çıkıyordu. Kum rengi dese değildi saç rengini tanımlayabilecek kadar bilgisi yoktu. Silahını indirdi. Onu asıl öldürmek isteyen çocuk az önce silahını indirmişti.

     "Gitmen için izin veriyorum. Bölgemden çik. " dedi wonhoya göre fazla ince olan sesi ile. You jin biraz yalpaladı arkasını döndüğünde sanki ilk defa yürümeyi öğrenmiyormuş gibiydi yeri horlamaya hazırdı ama o çocuk bi anda ona doğr koşmuş ve onu kollarının arasına almıştı. Elleri ile hyungwonun çıplak olan kolunu tuttu "buz gibisin" diye fısıldadı hyungwon. You jin yerinde doğruldu ve ona teşekkür eden bakışlar attı "Teşekkür ederim.." bunu duymak hyungwona tuhaf hissettirmisti. Ne kadar wonho tarafından öldürülme korkusu olsada onun koluna girdi ve wonhonun evine doğru yürümeye başladı. Hiçbirşey konuşmuyorlardı ama soğuk sert esiyordu. Durdu ve üstündeki ceketi çıkardı hyungwon sonra da onu you jinin omuzlarının üzerine bıraktı.

      "Neden bir kahve içmiyorsun gelip" dedi you jin. Bunu yaptığı için wonho onu öldürebilirdi ama kimin umurundaydı ki "wonho tarafından 100 milyon parçaya bolunebilirsin" dedi alayla. Omuz silkti you jin gerçekten umrunda değildi. Eve girdiklerinde sinyaller kulağını tirmaliyordu evin içine girdi ve güvenliği kaldırdı şimdi kulakları daha rahattı. Mutfağa doğru ilerleyerek 2 tane hazır kahve çıkarttı you jin. Ketıl (yazılışını bilmiyorum.) A su koyarak  kaynanasını bekledi. Hyungwon sandalyede otururken kollarını birleştirdi "benden korkmuyor musun? Güvenlik engelini dahi kaldırdın." Kahveleri bıraktı ve ona baktı you jin "senden korkabilirdim ama ben korkmamayı seciyorum makinadanda olsa orada çalışan birşey olduğunu biliyorum çünkü." Dedi hyungwonun sol göğsünü işaret ederken.

Hyungwonumuz gittikçe kıza ısınıyor gibi sizce wonhonun bu duruma tepkisi ne olacak? Benim kanımca hikaye asıl şimdilerde daha heycanlı olmaya başlayacak ama herkesin görüşü farklıdır. Kendinize iyi bakın yb de görüşmek üzere 👋👋👋

    

Last Universe // wonho //Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin