1.8

120 14 7
                                    

   Olduğu yerde hareket etmeden bekliyordu you jin yağmur damlaları bedeninin her bir yerine yayılmıştı. Biraz daha ışığa geldiklerinde ortadaki kişinin mark olduğuna kesin bir kanaat getirmişti. Elinde silah vardı ve şu an you jinin karşısında dikiliyordu. O çok masumdu bir karıncayı bile incitmezdi ama şimdi bir silah tutuyordu elinde. Ya da you jin onun kimseyi incitmeyecegine inanmıştı. "Masum melegimin gerçekten bir melek olmasını beklemiştim ama bakıyorum ki haka bir insan." Neden böyle saçma konuştuğunu anlamaya calsiiyordu you jin. Tek bir kelime dahi anlamasada..

     "Hey mark elinde bir silah tuttuğunun farkında mısın? Üstelik dediğin hiçbir şeyi anlamıyorum." Mark kızın karşısında ince bir kahkaha attı ve silahını omzundan indirerek you jine doğrulttu. Kizin gözleri fal taşına dönmüştü ve anı bir hareketle elleri vücudunun önünde koruma durumuna geçmişti "ne yapıyorsun? Indir onu.." omuz silkti mark "emre itaat desek." Sonra da bir el ateş etti ama you jin e değmemişti you jin çığlık attı. Sanki boş sokkatan yardım istermiscesine.. karanlıktan birisi belirdi ve hızla you jinin önüne geçerek bir el karşıya ateş etti. Eli ile you jinin elini tutmuştu genis omuzları vardı ve kasliydi. Bu koku ona çok tanıdık geliyordu. Tarif edilemez bir çiçek kokusu sanki daha önceden de duymuştu. Ama kendisi çiçek kokusu kullanmazdı.

      Korku ile gözlerin açılmıştı. Önündeki çocuk omzunun üstünden sana baktı ve devam etti onlar 4 kişiydi ve o tek. Ama sanki hepsine yetebilecek gücü vardı. Seni kolundan tuttu ve o savaş esnasında çalının arkasına soktu sen ise çalının arkasından olan biteni izliyordu. Ne olduğunu tamamen anlamasanda.. arkadan bir el ağzını uzanmış ağzını kapatmış ve you jini geriye doğru çekmişti.  You jin ayağı ile biraz debelendi ve kaslı çocuğun gözleri you jine ulaştı. Omzundan silahla vurulmuştu arkasındaki kişi ise markti. Onu daha önce görmediği bir araca sertce bindirirken hala o çocuğa bakıyordu anlamadığı bir zamanda gözünden bir damla yaş gelmişti. Neden ağlıyordu? Araca tamamen binmeden once gördüğü son şey çocuğun ona bakan gözleriydi.

     Gözlerini açtığında hala aracın içindeydi dünyayı uzaktan görüyordu "Tanrım" diyerek hızla ayağa kalktı. Ama elleri bağlıydı. Camsan dışarıya baktı bu nasıl olabilirdi. Şu an uzayın derinliğinde bir yere doğru gidiyordu. Ani bir sarsılma ile bir yere indiklerini farketti. Sarsılma ile kalktığı yere geri düşmüştü. Tamamen indiklerini hissettiğinde hapis olduğu yerin kapısı açılmış ve içeriye pelerin gibi birşey giymiş mark girmişti. Gözü korku ile ona bakıyordu. "Welcome to my universe prenses.. Seni getirdiğim için kesin komutan olacağım" dedi yamuk bir şekilde sırıtırken . Kolundan sertce tuttu ve kelepçeleri çıkardı sonra da peşinden sürükledi. O kadar güçlüydü ki you jin kolunu ondan kurtaramıyordu. Araçtan indiklerinde hava farklıydı. You jin ciğerlerinin yandığını farketti nefes alamıyordu. Boğazını tuttu ama hala ciğerleri feci şekilde yanıyordu.

   Normal oksijenin yani sıra burada farklıydı. Boynundaki damarları kalınlaştı ve gözlerinin onu karardı gözleri yetersiz oksijenden dolayı kayıyordu. Birisi onu kucağına aldı o sırada o kişinin kolları arasında bayılmıştı. Uyandığında beyaz bir odadaydı kulağına o makine sesleri dolduğunda kendini hastanede hissetti. Yavaşça doğruldu yatağın yanındaki sandalyede mark oturuyordu. Boynundaki mavi izler zonkluyordu. "Uyandığında göre seni idam sahasına götürebilirim." Kolundaki serumlara aldırış etme Sen seni kaldırdı ve çekiştirmeye başladı. Camlı bölümlerden geçerken kendine bakıyordun boynundaki damarlar feci şekilde kabarmıştı.

"Neredeyiz? Mark bana bunu neden yapıyorsun?" Dedi türek bir sesle you jin. Mark önünde durdu ve arkaya döndü "sence neden yapıyorum? Seni neden başka bir gezegene getirdim?" Birşey demeden suratına baktı you jin sonra ise yine titre bir sesle konuştu " o çocuk? Ona ne oldu yaşıyor mu?"  Omuz silkti "adamlarım onu öldürmüş olmalı ee ne güzel işte onun yetine komutan ben olurum.. O devlete ve yeminine ihanet etti." Neden bahsettiğini anlamıyordu. Kolunu çok sıktığı için canı fazlasıyla yanmıştı. Ama sesini çıkaramıyordu boğazı kurumuş ve her yutkundugunda yanık bir tad doluyordu ağzına.. biraz daha ilerlediklerinde ileride asker kıyafetli belinde kılıç elinde silah olan iki kız vardı. Birisi döndü ve marka göz kırptı. Markta aynı şekilde ona karşılık verdi. Binanın içerisinden çıktıklarında büyük ve genis bir alana doğru you jini sürükledi mark. Burası gerçektende berbattı.

    "Albayim size kızı getirdim. Idam için işlemlere başlayabiliriz.. tabi bunun karşılığında rutbemin değişeceğini umuyorum" dedi ima ile mark. Bu adamın yzuu you jine çok tanıdık geliyordu ama hayatı boyunca onu görmediğine yemin edebilirdi. Yoksa görmüş muydu? Biraz sonra idam edilecekti ama şu an düşündüğü tek şey o gözlerin sahibiydi. Yaralı bir şekilde düşmüştü oraya o sahiden iyi miydi? Yoksa ölmüş muydu? Durdu. Neden ölmesi gerekiyordu ki suçu neydi ne yapmıştı?  Kalabalık onların başına toplandığında etrafına göz gezdirdi. Kız erkek karışık gruplar birbirlerine birşeyler fisildiyordu.

   Sesi kalabalıktan dolayı zar zor duyulan you jin konuştu "neden ölmem gerekiyormus ben hiçbirşey yapmadım?" Mark onu dinlemedi ve arkasına geçerek ellerini sıkıca bağladı. Canı yandığı için hafifçe ağzından bir inleme kaçırdı. "Ah dünyada olsaydım bu inlemeni altında birakmani isterdim ama hayat işte" dedi muzoice gülerken. "Pisliğin tekisin" dedi gözleri dolarken you jin.. Böyle ölmemeliydi daha annesini bile bulamamıştı.. Neden ölüyordu ki bu zamana kadar kimseye zararı olmamıştı. Mark bileklerinden bağladığı kızı sahanın önüne götürdü. You jin sımsıkı gözlerini yumdu ve tanrıya dua etmeye başladı. "Nişan al" karşıdaki askere sert ve soğuk bir emir geldi. Derin nefes almaya calsiiyordu you jin. "A--" lafı bilen şey birinin etrafta hızla yankılanan sesiydi. "Durun!"...

Neden öldürmek istiyorlar sizce you jini sonuçta herşeyi unuttu değil mi? Merhaba sevgili okurlarim.. okumalarinizi gördükçe mutlu oluyorum umarım sizde okurken türlü duygular yaşarsınız 💖💖💞💞

Last Universe // wonho //Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin