Kapı açıldığında you jin gözlerine inanamadı. O kadar bölge arasından gerçekten bu mu çıkmıştı. Içinden yavaşça lanet olsun dedi. Hyungwonun uzay? Artık herneyse aracindayken ona gösterdiği wonhodan sonra en güçlü cyborgtu. "Merhaba yeni kiracı" dedi elindeki pirinç keklerini gülerek gösterirken. Eğer o videoları izlemeseydi gerçekten onun muhteşem derecede güçlü bir kötü adam olduğuna kimse inandiramazdi. Hayatında iki dakika normal birşey gitse hayat sanki ona "nah sana normal hayat" diyordu. Gulumseye çalıştı ama sadece çalıştı. "Teşekkür ederim.. neden içeriye geçmiyorsun kahve veya çay yapabilirim" dedi bu sefer gerçekten gülümserken.
Çocuğun içleri eritecek bir gülümsemesi vardı. Basını evet anlamında yavaşça salladı. Asıl sorun you jinin böyle birseyi neden demesiydi. Çocuk kanepenin üzerine oturdu ve beklemeye başladı. Bavulu gördüğünde ayaklanmisti "çayı ben yapayım belliki yol yorgunusun bu arada pirinç keklerini ben yaptim neden denemiyorsun annem küçükken öğretmişti." Tebessüm ederken içinden "sizin gezegende de pirinç keki var mı yahu?" Diye geçiriyordu. Zaten şu iç sesi ile verdiği savaşı kimse ile vermemişti. Ikisi de tezgahta çay yapmaya uğraşıyordu you jin ginseng çayını arıyordu ama bulamamıştı o ararken çocuk çoktan çayı çıkarmış ve suyunu koymuştu bile.
"Ee hangi rüzgar attı seni buraya?"Dedi oğlan tek elini tezgaha yaslayarak you jine gülümserken "lodos mu dese samyeli mi?... seulden biraz uzaklaşmak istedim bilirsin çalış para kazan faturaları öde nereye kadar. Sadece kafa tatili" gülümsedi oğlan sanki silahı buymuş gibi.. "ben tae woon" dedi elini ona doğru uzatırken you jin de gülümsedi. Adi diğer gezegende fazla meşhurdu ama dünya üzerindekilerin yarısından çocuğunun bundan haberi yoktu " bende you jin" dedi elini sıkarken. "Her kiracıya böyle pirinç keki yapar misin?" Düşünür gibi davrandı "sadece güzel olanlara güzel olmasan bilmem..." dedi göz kırparken. Arada sırada cyborg yaka kartı gözüne çarpmasaydı gerçekten o muhteşem bir boyfriend adayı olabilirdi. Kafasını hızla salladı aklından geçirdiği şeyler iyi yerlere gitmiyordu.
"Eminim bunu her kıza diyorsundur." "Sen her kız misin?" Dedi ağzı gerçekten iyi laf yapıyordu "sadece saka.. ilk kez bir komsum oldu uzun süredir boştu burası ondan öncede yaşlı bir amca oturuyordu. Ona temizliğe falan gelirdim yardım ederdim." Dedi omuzlarını silkerek demekki bu yüzden cayın yerini bu kadar kolay bulabilmişti. Konuşmalarını bolen şey suyun kaynaması olmuştu. You jin bardakları hazırladı tae woon ise bardaklara cayi doldurmuştu. Karşılıklı kanepelerde otururken you jin uzun süredir bakmadigi evin icine göz attı yani bunun yanında kolundaki göstergeye bakmayida ihmal etmiyordu. Bir süre sonra gösterge kırmızıdan tekrar stabil duruma geçmişti. Derin bir nefes bıraktı ve gözlerini kapatıp açtı you jin. Yine de az once yaşadığı şey normal değildi. "Boynundaki... mavi izler nasıl oluştu?"diye sordu tae woon.
"Bir trafik kazasında kılcal ve normal damarlarım çatlamış onlarda sisince ortada böyle görüntü kaldı. Daha doğrusu doktorun bana dediği buydu" gulumsedi ve sadece izleri izlemeye devam etti. "Saçmaymış ama neden olmasın.. tıpta hergun yeni birşey oluyor sonuçta" dedi. Sessizlik! You jin elindeki fincanı izliyordu. Tae woon'un birşeylerden suphelendiginden korkuyordu belli etmemeye çalıştı. Telefonu çaldığında sessiz odayı doldurmuştu müzik sesi. Açtı ve telefonun arkasındaki kişi ile bir görüşme yaptı "eh şimdilik kalkayım.. komşuyuz zaten bir ihtiyacin olursa kapımı çalmayı unutma" yavaşça gülümserken başını salladı you jin. Sonrada onu kapıdan dışarıya uğurladı.
Gözünün önünde acılan ana ekrana baktı arama ekranından yüce kasife ulaşması gerekiyordu. Arama ekranı uzun bir süre çaldıktan sonra açıldı. "Yüce kasif ben you jin.. su kader meselesi olayındaki kız.. size sormam gereken birşey var." Yaşlı adam bastonuna tutundu ve oturur bir pozisyona geldi. "Evet you jin sorabilirsin bir sorun mu var? Yoksa guclerin ile mi alakalı?" Bi süre diyeceği şeyleri aklında toplamaya çalıştı dünyayı kurtarmaya calsiiyorum diyemezdi ya.. Ne demesi gerektiği hakkında hiçbir fikri yoktu. "Şey..--" adam elini yavaşça havaya kaldırdı ve dur anlamında işaret etti "dünyayı kurtaracağını biliyorum.. benim gücüm zihin okuma you jin" you jinin gözleri fal taşı gibi açılmıştı "ama korkma bundan kimseye bahsetmem.. şimdi rahatca anlat ne oldu?" Derin bir nefes aldı ve o anı dusunmeye çalıştı "hyungwon ile konuşuyordu telefonda bi anda hyungwonun sesi cızırtılı gelmeye başladı sonra tamamen kesildi kafami kaldırdığımda evde değildim. Başka bi yerdi doğa, dag evi veya ormanın içindeki bir kulübeye benziyordu. O evinkapisindan çıktığımda tekrar kendi evime döndüm. Acaba deliriyor muyum?" Adam metal elini çenesine götürdü ve hafifçe kaşıdı.
"Tae woon ile mi karşılaştın?" Anlamaz gözlerle adama baktı you jin "Evet ama konumuzla ne ala---" adam size girerek lafını bölmüştü "onun gücü bu you jin ondan uzak durmalısın eğer yapamazsan sürekli boyutlar arasında gelip gidersin ve... boyutların arasında sıkışıp gerçek dünyadan silinirsin you jin" gözleri tekrar sonuna kadar açılmıştı ve o sırada kilit ekranı kayboldu karlarla kaplı bir alandaydı. Boyutlar arasında gidip geliyordu. Eğer böyle giderse ... Ölecekti!
Merhabalar canımcimlar nasılsınız? Az heyecan yaw savaş bu kadar kolay kazanılmaz 😂
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Last Universe // wonho //
FanfictionDünyayı ele geçirmek için cyborglar gönderilmişti. Ya bir cyborg bir insana aşık olsaydı? Savaşın ortasında bir sevgi çiçeği açar mıydı? (Last serisinin 2. Kitabıdır. Last başlığı altında farklı kitaplardır.) Boy×girl