Medyayı atlamayın 😍
Kapıyı açtığında karşısında tae woonu göreceğini biliyordu you jin. Tae woon ilk başta gulumsesede kızın halini görünce gülümsemesi donuklasmisti "hey ne oldu?evi su basmış gibi.." dedi. You jin ise derin bir nefes bırakarak ona bakmaya devam etti "b..banyodaki musluk patladı neyseki son ansa kapatabildim yoksa evi su basacakti. Bir sorun mu var?" Dedi lafı değiştirmeye çalışarak "sonra konuşuruz gir ve üzerini değiştir hasta olacaksın" desi ve arkasını dönerek oradan uzaklaştı. "Bu durumda olmama neden olan sensin hasta olacakmisim hah" dedi neyseki tae woon çok uzaklaşmıştı ve bunu duymamıştı üzerini değiştirdi ve ılık bir duş aldı you jin saçlarını yavaşça tarayarak üzerine seker kokulu losyonu sıktı. Etrafta tur atmak için kapıdan dışarıya çıktığında kapının biraz ötesindeki duvara yaslanmis hyungwonu gördü.
Şaşırmıştı onu burada görmeyi beklemiyordu. Hyungwon ona doğru yaklaştı kendinden kısa olana kafasını eğerek baktı. Uykusuzluktan you jinin göz altı morluklari ortaya çıkmıştı. Sacları hafif dağılmıştı rüzgarla beraber şampuanın kokusu ve üzerindeki losyon etrafı dolduruyordu "dün telefon öyle aniden kapanınca merak ettim. Birşey olduğunu düşündüm..." içinden bir his tae woonun onları izlediğini söylüyordu "Neden bir kafeye gitmiyoruz orada daha detaylı konuşuruz." You jin önde hyungwon ise arkasından yürüyordu. Nehrin kenarındaki duvarın üzerine çıktı ve duvarın üzerinde tek adım yürümeye başladı you jin. Elleri ceketinin cebindeydi. Daha rahat konuşabileceği bir yere geldiklerinde konuşmaya başladı "Tae woon komsum.. " hyungwon durdu ve şaşkın gözlerle ona baktı "diğer cyborglar bitse bile o yok olana kadar bitmeyecek bu.. o yok olana kadar onun yanında kalmak zorundayim" durdu ve yutkundu hyungwona boyutlar arası geçiş konusunu anlatmayacaktı. Ondan uzak durması gerekse de o yok olana kadar bunu yapamayacağını biliyordu.
"Endişelenme..." dedi you jin "Benim isim çok kolay neredeyse hepsi öğrenci kılığında onlar bittikten sonra sana yardıma geleceğim.. o zamana kadar dikkatli ol yakalanma ve... umudunu yitirme... bu arada sana vermem gereken birşey var" you jinin sacları rüzgardan sallanıyordu. Hyungwon elindeki zarfı you jine doğru uzattı you jin ise yavaş zarfı aldı ve içini açtı. Wonhoya ait fotoğraflar vardı burada. Küçüklüğünden eğitimine kadar uzunca gözlerini ayırmadan baktı resimlere sonra da yavaşça gülümsedi. Hangi savasin daha cok canini yakacagini bilemiyordu. Dünyayı kurtarmak için verdiği bu savaş mı yoksa sevdiğini hayatta tutabilmek için verdiği mi bilemiyordu. Aşk denen şey gerçekten korkunçtu. O öyle bir savaştı ki giren kimse bu zamana kadar onun karşısında kazanamamıştı. "Gülümsemeni görmeye değerdi" dedi hyungwon önden yürürken you jin kafasını fotograflardan kaldirdi ve onun arkadan giden bedenine baktı hyungwon biraz uzaklaşmıştı "teşekkür ederimmmm" diye bağırdı you jin bir çocuk gibi yerinde zipliyordu. Bu hyungwonu gülümsetti. "Hadi herşeyi unutalım hadi çocuk olalım tekrarrr " diye bağırdı hyungwon gulumseye devam etti "düşeceksin dikkat et" dedi.
You jin dengesini kaybedip tokezledoginde hyungwon ona doğru atıldı amayoujin hyungwon gelmeden dengesini sağlamayı başarmıştı. Gülümsedi you jin uzun süredir yapabildiği en iyi seydi.. "iyiyim korkma.. ve en tuhaf olan şey ne biliyor musun hyungwon?" Dedi You jin huu gwon gözlerini ayırmadan kizi izliyordu "annemi buldum" dedi gülümsemeye devam ederken.. "sen ciddisin." Dedi hyungwon şaşırmış bir tavırla. You jin ise evet anlamında kafasını salladı "söyledim mi?" Bununla ne demek istediğini anlamıştı you jin "hayır söyleyemedim.. sanırım söylemeyi de düşünmüyorum hyungwon.. Bi düşünsene onun bir hayatı var artık bir yetistieme yurdu açmış çocuklara bakıyor... ama ben bir savaşa hazırlanıyorum ve bu savaştan sağ çıkıp çıkmayacağım belli değil.. onun yeni kurduğu düzeni bozmak istemiyorum..eger birşey olursa tekrar evlat acısı çeksin istemiyorum.. yeteri kadar çekmiş" derin bir nefes bıraktı o kadar derindi ki bu ciğerlerindeki herşeyin boşalıp bu nefesle gitmesini diledi. " o seni hala seviyor you jin.. ve inan bana bu savaşı kaybetmeyeceksin tekrar annen ile beraber olacaksın... söz veriyorum.." dedi hyungwon.
O sirada aklına wonho geldi sonunda ona böyle söz vermişti eğer birgün savaşa girmek zorunda kalırsa annesini oldurmeyecegine dair söz vermişti. Kafeden içeriye girdiler ve çam tarafında bir masaya oturdular. Kahvelerini beklerken konuşmalar ve fisildamalar değdi kulaklarına "dün gece aniden ortadan kaybolmuş... sonra da tekrar geri gelmiş... küçük kız çığlıklar atarak koşmuş meydana... onu gören kimse olmamış o küçük kızdan başka.." hyungwon konusmalarin öldüğü yere doğru döndü. Dinlemeye devam etti "oda birşey mi 2 gün önce seulde bugünde burada birkaç kişi kayıp.. haber alınamıyormuş hiçbirinden" haberler bittikçe hızlı yayılmaya başlamıştı. Ne yapacağını bilmiyordu you jin.. belki de yaptıkları plan tamamen yanlıştı. Başını eğdi ve parmakları ile oynamaya başladı. Yakında herkes öğrenecekti.. herkes!..
Bu hafta daha çok bolum atabildim haftaya sınav haftam canımlar belki atamam ama atmaya çalışacağım 💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Last Universe // wonho //
FanfictionDünyayı ele geçirmek için cyborglar gönderilmişti. Ya bir cyborg bir insana aşık olsaydı? Savaşın ortasında bir sevgi çiçeği açar mıydı? (Last serisinin 2. Kitabıdır. Last başlığı altında farklı kitaplardır.) Boy×girl