Multimedya: Linkin Park Lyrics - Burn It Down
Keyifli Okumalar...
🔱
"Bir şeytanın normal şeyler istemeyeceğini bilecek yaştasın belki ama bir şeytanla anlaşma yapılmayacağını bilemeyecek kadar zavallısın melekcik!"
🔱🗝
Nefes nefese uyandığımda terden bütün vücudum sırılsıklamdı. Tanrım, bu nasıl bir rüyaydı böyle? Hayır, hayır. Bu rüya değil düpedüz kabustu.
Ölü beden...
Peki ya Ariel?
Ya da en büyük sorun Lucifer?
Bu kabustan ne anlam çıkarmam gerekiyordu bilmiyordum, belki de yavaş yavaş sıyırıyordum ama bunu sorgulamadan duramazdım. Bugün Sophia'yı bulup ona anlatmalıydım. Hayır, ona anlamadan önce bazı cevaplar bulmalıydım. Henüz kime güvenip kime güvenmeyeceğimi bile bilmiyorken bunu öylece anlatamazdım.
Hızlı bir duş alıp üzerimi giyindim. O sırada yerde olan bileklik gözüme takıldı. Daha doğrusu o gün birden kılıca dönüşen cennet silahı. Eğilip yerden aldığım an sanki bir yılan gibi kıvrılıp bileğime kenetlendi. Hayretle izlediğim bu manzara sonrası bilekliği çıkarmaya çalışmadım. İşime yarayabilir, dahası okulumda beni kremalı pasta olarak gören bir şeytan varken kendimi korumama yardımcı olabilirdi.
Kahvaltı sırası bende olduğu için babama acele ile bir masa hazırladım ve babamın kahvaltı yapmamla ilgili itirazlarını geçiştirerek beyaz şeytanımın sürücü koltuğunda yerimi aldım. Hava bugün haddinden fazla soğuk gibiydi. O yüzden arabayı çalıştırmamla ısıtıcıyı açmam neredeyse eş zamanlı olmuştu.
Lanet kabus yol boyunca hiç aklımdan gitmemişken rüzgarın savurduğu ağaç dalları ve çıkan o uğursuz ses sanki yeterince gergin değilmişim gibi beni daha da geriyordu.
Okula adımımı attığımdan beri lanet olasıca sarışını hiçbir yer bulamadım. Üstüne bir de Sarah'ın Tim'le ilgili yakınmalarına maruz kaldım. Ondan kurtulur kurtulmaz Sophia'yı arama çalışmalarıma kaldığı yerden devam ettim. Bir süre sonra Sophia'dan ümidi kesince Blake'i aramaya karar verdim ama o da aynı kayıplardaydı. Okulun her köşesine bakıp gördüğüm herkese bu ikiliyi sorsam da ikisi de yer yarılmışta içine girmişti sanki.
Adımlarım en sonunda okulun arkasındaki otoparkta durdu. Gözlerim ise her yerde Blake'in siyah arabasını arıyordu. "Yoklar." diyen ses ürpermeme ve hemen ardından utançla sıcaklamama neden oldu.
Beni mi takip ediyordu?
Arkamı dönüp gözlerine bakmamaya çalışarak, "Nerede olduklarını biliyor musun?" diye sordum ve o an yaptığım hatanın da farkına vardım. Ona soru sormayı bırak konuşmam bile başlı başına yanlıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAHTAR
ChickLit'Mara' ismi annesinin ona tek hediyesiydi. İsminin anlamı acı olsa da, annesi ona bambaşka bir amaçla vermişti bu ismi. Her seferinde bir şeytan olduğunu vurgulamak için... Babası ise ona Angelina derdi çünkü o babasının meleğiydi. Ama Mara ne annes...