Multimedya: Three Days Grace - Never Too Late
Keyifli Okumalar...
🔱
"Hediye...
Bir şeytana hediye aldığıma inanamıyorum. Kafayı yemiş olmalıyım!"
🔱🗝
Yutkundum. Ariel'in nefret cümleleri sanki benim ağzımda acı bir tat bırakmıştı. Onun hissettiklerini nadir hissetsem de öfkesi ilk kez yoğun bir şekilde bedenimde hüküm sürmüştü. Aniden ayaklandım ve, "B-ben..." dedim. "Biraz hava alacağım."
Olabilecek en hızlı şekilde kendimi onun yanından uzaklaştırmalıydım. Şayet Ariel'ın şu an ne yapabileceğini kestiremiyordum ama bir şeyden emindim ki her ne yapacaksa bundan ilk nasibini alan ben olacaktım.
Kapıya attığım hızlı adımlar dirseğimden sertçe tutulup geri çevrilmemle sekteye uğradı. Şimdi baktığım siyah gözler az öncekinden daha da karaydı sanki. "Ne o?" dedi Damien. "Duydukların ağır mı geldi?"
'Seni ölmekten beter edeceğim.' diye tısladı Ariel zihnimden derinlerinden ve bedenim bir titremeyle buluştu. Ah hayır! Ona olan öfkesinden ben nasiplenemezdim. Bu adil bile değildi.
"Bırak!" dedim kolumu kurtarmaya çalışarak.
"Söyle hadi!" dedi dişlerinin arasından. "İğrenç olduğumu düşünmüyor musun? Söyle hadi!"
"Damien bırak beni!"
Üşüdüğümü hissediyordum. Vücudumdaki tüm sıcaklık çekiliyordu yavaş yavaş. 'Ariel yapma!' dedim. 'Yapma!'
Cevap vermedi ama durmadı da.
Damien ise sanki ateşe barutla yaklaşırmış gibi beni daha da kendine çekti. "İstediğini düşün melekcik ama ben buyum." Yüzünü yüzüme yaklaştırıp "Ben bir şeytanım ve onları yok etmeden durmayacağım." diye fısıldadı.
Ariel'ın öfkeli çığlığı yine zihnimin duvarlarında yankılandı. "B-bırak..." dedim panikle ama geç kalmıştım. Aynı anda bedenime onlarca bıçak saplandı sanki o an. Elim acıyla parçalanan göğsüme giderken yüksek bir çığlık döküldü dudaklarımdan. Canım ölesiye yanıyordu. Sanki içimde her tarafı keskin bıçaklarla çevrili bir girdap vardı ve o döndükçe o bıçaklar etime saplanıyor beni parçalıyordu.
"Mara!" dedi Damien yüksek sesle. Bu bana kaçıncı seslenişiydi bilmiyordum ama benim çığlıklarım onun sesini fazlasıyla bastırıyordu. İki büklüm olan bedenimi ne ara kucakladı onu da bilmiyordum. Ama o farkında olmasa da bana her dokunduğunda acının boyutu dayanılmaz hale geliyordu.
"Lanet olsun!" diye bağırdığını duydum. "Ne... ne oldu şimdi?"
"Bı-rak!" dedim neredeyse inlercesine.
Yüksek bir küfür savurduğunda bedenimi mutfağın zeminine hızla bıraktı ve öfkeyle bağırarak geriledi. Küfretti, bağırdı, bir şeyleri parçaladı ve bu döngü benim çığlıklarım altında devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAHTAR
Literatura Feminina'Mara' ismi annesinin ona tek hediyesiydi. İsminin anlamı acı olsa da, annesi ona bambaşka bir amaçla vermişti bu ismi. Her seferinde bir şeytan olduğunu vurgulamak için... Babası ise ona Angelina derdi çünkü o babasının meleğiydi. Ama Mara ne annes...