Multimedya: Ruelle - War of Hearts
Keyifli Okumalar...
🔱
"Bak, heyecanlanacak hiçbir tarafı yok. Sadece saniyeler sürdü. Biliyorum çekici yüzüme direnmek zor ama sakın bu yüzden öleyim falan deme."
🔱🗝
Kevin gideli yaklaşık yarım saat oluyordu ve ben o yarım saat boyunca karanlıkta öylece oturmuş zemine bakıyordum. Benimle kalmak istese de ona gidip Sophia'ya bakmasını söylemiştim. Huzur veren gücü beni bir nebze de olsun rahatlatmıştı belki ama Blake'inki gibi değildi. Blake'in huzuru karşı konulmaz ve muhteşemdi. Nedenini sorduğumda ise Kevin kısa bir açıklama yapmış, biraz da bozulmuştu. Blake aralarındaki en güçlü melekti, dahası hepsinin kendine has bir gücü vardı. Blake'inki ise karşı konulmazlığıydı şüphesiz. Bu da Damien'ın sözlerini aklıma getiriyordu.
Acaba gerçekten hissettirdikleri sahte miydi?
Şakaklarımı ovuşturdum. Şeytan yine aklımı ele geçirmek üzereydi. Kevin'a onun şeytani özünü bastıracağımızı söylesem de bunu nasıl yapacağımıza dair en ufak bir fikrim yoktu. En sonunda belli bir plan kurup onun üzerinden ilerlemek yerine her şeyin spontane gelişmesine karar kılmıştım.
Blake Sophia'la ilgilenirken belli ki bu akşam gelmeyecekti ama düşük bir ihtimal de olsa gelebilme olasılığı vardı ve ben tüm öğrendiklerimden sonra bugün onunla uyumak istemiyordum. Öfkem geçtiğinde Kevin'ın haklılık payı olduğunu anlamıştım. Duygusuzluk onların suçu değildi. O an yapılması gereken en iyi şeyin bu olduğunu düşünüyordu şüphesiz ama tüm bunları düşünebilmeme rağmen yine de şu an onu görmek istemiyordum.
Yataktan yavaşça kalkıp önce kısa bir duş aldım, sonra ise yatağın üzerinden yastığımı kaptım. Sessiz adımlarla odamdan çıkıp babamın odasına yöneldim. Kapıyı açtığımı ve yatakta yanına kıvrıldığımı bile hissetmemiş olması Damien'ın üzerindeki etkisinden olmalıydı. Yoksa babam en ufak bir tıkırtı da bile ayağa fırlardı.
Evime günlerce gizlice giren melekleri ve dahası şeytanı fark edememişti ama... Sonuçta kasaba şerifi de olsa melekler ve şeytanlar karşısında yapabilecekleri sınırlıydı.
Babama sokulurken gözlerim kapanmak için zaman kovalıyordu ama biliyordum ki kepenkleri kapattığım an kabuslarımda yine boğulacaktım. O yüzden kendimi zorlayarak uykusuzluğuma direndim. Bir ara kapı hafifçe aralandı ve hızla gözlerimi yumdum. Blake olmalıydı. Sonra kapı yine yavaşça çekildi. Ona gelme diyemezdim ama sürekli babamla uyuyamazdım da. Bu oda sanki hala annem kokuyordu. Uyanıkken bile bana kabuslarımı hatırlatıyordu onun kokusu. Üstelik daha ne kadar uykuya direnebilirdim ki?
Gözlerimi açıp günün ilk ışıklarına kadar öylece uyuyan babama baktım. Onun gibi bir ebeveyne sahip olduğuma binlerce kez şükrettim. Yaşadığım onca şeye direnmemin başlıca sebebi oydu. O beni ayakta tutan en büyük dayanaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAHTAR
ChickLit'Mara' ismi annesinin ona tek hediyesiydi. İsminin anlamı acı olsa da, annesi ona bambaşka bir amaçla vermişti bu ismi. Her seferinde bir şeytan olduğunu vurgulamak için... Babası ise ona Angelina derdi çünkü o babasının meleğiydi. Ama Mara ne annes...