33🗝'Tren'

30.9K 2.4K 779
                                    

Multimedya: Gabrielle Aplin - The Power Of Love

Keyifli Okumalar...
(4000+ kelime, yazdığım en uzun bölüm oldu sanırım)

🔱
"İkimizde nereye gittiğini bilmediğimiz bir trendeyiz.
Ters koltuklara oturmuş ve,
sürekli geçmişimize bakarak ilerliyoruz.
Önümüze çıkan güzel şeyleri
geriye bakmaktan fark edemiyoruz bile."
🔱

"🔱

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🗝

Bir günde yapayalnız kalmıştım. Hayatımda sırtımı yaslayabileceğim tek insanda karşıma dikilmişti. Her seferinde bundan daha fazla canım yanamaz diyordum ama yanıyordu. Hayatım son bir ayda cehenneme dönmüştü. Ne kadar kaçmaya çalışsam da önümde sonunda öleceğimi biliyordum. En acı olanı ise bunu bizzat babamın yapacak olmasıydı.

Bay Allen itiraz etmeden merdivenleri tırmanırken ağlamaya devam ettim. Bir daha ağlamam sanırken canımın bu kadar çok yanacağını düşünmemiştim hiç. Babamın gözleri o kadar kararmıştı ki karşısındakinin kızı olduğunu göremiyordu. Ele geçirildiğimden emindi ama aslında hiçbir şey bilmiyordu. Nasıl bir girdaba kapıldığımdan haberi bile yoktu.

Yine de ona ulaşmayı denemeye devam ettim ve, "Baba..." dedim hıçkırıklarım arasından.

"Kapa çeneni!" diye tısladı.

"Ne olursa olsun seni çok seviyorum. Bana ne yaparsan yap seni sevece-"

Elindeki silahın ateşlenmesi sözlerimi tamamlamama izin vermezken kurşun tavanda bir delik açtı ve babam dişlerinin arasından tekrarladı. "Kapa çeneni ve numara yapmayı kes!"

Bay Allen hızla merdivenleri inerken, "Bulamadım." dedi. Babam sıkılgan bir nefes alıp elindeki cihazı ona uzattı.

"Ters bir hareketinde kullanmaktan sakın çekinme! Ben silahları alıp geliyorum."

Bana tiksinen bir bakış attı ama ben o bakışların altındaki yoğun acıyı okuyabiliyordum. Hızla yanımdan geçip üst kata çıktı. O gider gitmez Bay Allen yanıma eğildi. Cihazı gösterip, "Sakın yanlış bir şey yapma!" diye uyardı, sanki bir şey yapabilecekmişim gibi...

Kapalı avucunu açınca kolundan bir hançer avucuna süzüldü. Üzerindeki yazılara bakılırsa cennet silahıydı ama bendeki silahtan biraz daha farklıydı. "Eğer bir meleksen gitmene izin vereceğim, anladın mı?"

Bir an söylediği şeyi idrak edemeyecer ona baktım. "Zamanımız yok, Matthew hemen gelebilir ve ben bir meleği öldürmek istemiyorum. Beni anlıyor musun?"

Başımı sallayınca yere dayalı elimi çekti. Diğer elinde ise her an bir şey yapacakmışım gibi kahrolası cihazı sıkı sıkıya tutuyordu. Avuç içimi yukarı çevirirken, "Eğer bir meleksen cennet silahının açtığı yara iyileşmeye başlar, zaten biliyorsun." dedi. Ele geçirilmiş bir bedende belki durumlar böyle işliyordu ama Sophia'yı yaraladığımda iyileşmesi o kadar kısa sürmemişti. Zaten ben bir melek bile değildim ve cennet silahı bende nasıl işlerdi bilmiyordum.

ANAHTARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin